Söz konusu
sistemlerin eşcinselleri savunmalarına (psikolojik açıdan doğal ve insani
eğilimlere duçar olup kendi dengesini yitirmiş ve psikolojik tedaviye ihtiyacı
olan fertler unvanıyla) insan hakları savunucuları açısından bakılmasa bile
yine de çeşitli toplumlar arasında bu fertler ve fertlerin sayısıyla bunlara
yapılan mali, siyasi ve toplumsal desteklerin çokluğunda hiçbir uyumun
olmadığını göreceğiz. Örneğin İngiltere toplumunun yüzde bir buçuğunu
eşcinseller oluşturur ve yüzdelik açısından son derece küçük bir cemiyetin
resmi olarak tanınmasında harcanan geniş çaplı paralarla ülkenin siyasi ve
toplumsal akımları arasında hiçbir münasebet yoktur.
Türkiye’de de Harun
Yahya olarak tanınan Adnan Oktar gibi şahıslar insani olmayan bu düşüncenin
propagandasını yapmaktadırlar.
Bu noktaya dikkatle
Adnan Oktar’ın böylesine mezhepsel kural tanımaz unvanıyla eşcinsellik akımına
duyduğu ilgi ve alaka onun sanal âleme yansıttığı davranışlarında görülmesi son
derece ilginçtir.
Şimdi sorulması
gerekir ki geçmişten bu güne asırlardır parlak dini geçmişi olan Türkiye gibi
bir ülkede bu gibi şahsiyetlerin eşcinsellik akımıyla mı uğraşmaları gerekir?
Bu tür akımların
propaganda yapılması kararının Türkiye mason locaları tarafından alındığı ve bu
locaların Yahudi Oligarşisi’yle birebir ilişkilerinin sonucu olduğunda hiçbir
şüphe yoktur.
İngiliz Gazeteci Yazar Patrick Cockburn, Independent on Sunday Gazetesinde yayınlanan makalesinde; ABD istihbarat teşkilatı CIA, İngiliz İstihbarat Teşkilatı MI 6 ve Türkiye’deki Tayyip Erdoğan hükümetinin bir plan üzerinde anlaştığını öne sürdü.
Cockburn, planda Libya’da Kaddafi yönetimine ait silahların Türkiye’ye taşınması ve Türkiye toprakları üzerinden Suriye’deki ‘silahlı gruplara’ aktarılmasının öngörüldüğünü iddia etti.
İngiliz Gazeteci Yazar Patrick Cockburn “MI 6, CIA ve Türkiye’nin Suriye’deki Kurnaz Oyunları” başlığı altında yayımlanan makalesinde; ideoloji ve yöntemlerinde El-Kaide terör örgütüne benzeyen radikallerin “Suriye’deki muhalefete” hakim olmalarına rağmen ABD dışişleri bakanı ve Birleşmiş Milletlerdeki büyükelçisinin Suriye’deki “silahlı gruplara” daha fazla destek sağlanması amacıyla yoğun çabalar ve baskılar uyguladıklarına dikkat çekti.
Cockburn Türkiye’deki Erdoğan hükümetinin askeri ve lojistik desteği ile Lazkiye kırsalının kuzeyi Keseb Bölgesine yapılan hırçın saldırının Çeçenli ve Faslı, oldukça tehlikeli radikallerin komutasında yapıldığını iddia etti.
ABD idaresinin Suriye’deki “silahlılara” askeri ve lojistik desteğini mümkün olduğunca gizli tutmaya çalıştığına dikkat çeken Cockburn, dolayısıyla Amerikalı ünlü Gazeteci Seymour Hersh’in London Review of Books Dergisinde yayınladığı ve “Erdoğan hükümetinin radikallerin Suriye’de kimyasal silah kullanmalarında parmağı olduğunu kanıtlayan” raporun ABD idaresi için kırmızıçizgi teşkil ettiğini ifade etti.
İngiliz Gazeteci Cockburn; ABD, İngiltere ve Türkiye’nin koordinasyonu ile hazırlanan planda Libya’da Kaddafi yönetimine ait silahların Türkiye’ye taşınması ve Türkiye toprakları üzerinden Suriye'deki “silahlı gruplara” aktarılmasının öngörüldüğünü öne sürdü.
Plan belgelerinin 2012 yılının başlarında “ABD Başkanı Barack Obama ve Başbakan Erdoğan’ın yanı sıra Suudi Arabistanlı ve Katarlı yetkililer arasında bir anlaşmanın olduğunu” gösterdiğine dikkat çeken Cockburn, anlaşmada Libya’daki silahların finansına ilaveten hayali şirketler kurma üzerine odaklanıldığını iddia etti.
Avustralyalı olduğu iddia edilen şirketlerde ABD ordusunda eski askerlerin görevlendirildiğine işaret ederek, bunların Libya’dan Kaddafi silahlarını Türkiye'ye ve oradan da Suriye'deki ‘silahlılara’ aktarma işini üstlendiklerini öne sürdü.
http://www.odatv.com/n.php?n=erdogan-abd-ve-ingiltere-ile-anlasti-kaddafinin-silahlari-suriyeye-tasiniyor-1404141200
AKP Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz, Türkiye’de milli duygulara vurgu yapılarak bağış toplayan paralel yapının, bu paraları dışarıda Türkiye aleyhine propaganda aracı olarak kullandığını söyledi.
Twitter hesabından Gülen Cemaatine ilişkin bazı basın yayın organlarında çıkan haberleri paylaşan Kapusuz, cemaate yönelik eleştirilerini sürdürdü.
“Paralel Yapı’nın ABD’deki derneği, yabancı ülke temsilciliklerine mektup yazarak 'Türkiye’de demokrasi tehlikede' demiş" diyen Kapusuz şunları kaydetti:
'İSRAİL VE ERMENİ LOBİSİ GİBİ'
“Bununla da yetinmeyip ihaneti öyle bir boyuta ulaştırmışlar ki 'Sözde Ermeni soykırımı' yasa tasarısını hazırlayan ABD'li Senatör’e 6 yıldır bağış yapıyorlarmış.
Hatırlarsanız daha önce de vakıfları-dernekleri aracılığıyla ABD’deki İsrail lobisine bağış yaptıklarına dair haberler yayınlanmıştı.
Evet, ABD’de paralel yapının bir lobisi var ama bu lobi tıpkı İsrail ve Ermeni lobisi gibi Türkiye’nin aleyhine çalışıyor. Sonra da dönüp Anadolu insanına 'Biz Türkiye’nin tanıtımını yapıyoruz' diyorlar.”
Bütün bunlar şuna işaret ediyor; Türkiye’de milli duygulara vurgu yaparak bağış toplayan paralel yapı, bu paraları dışarıda Türkiye aleyhine propaganda aracı olarak kullanıyor.
Anadolu insanının dişinden tırnağından arttırıp verdiği bağış paraları Ermeni ve Yahudi lobilerine veriliyor bu da yetmezmiş gibi Türkiye aleyhine mektuplar yazılarak yabancı ülkelere Türkiye kötüleniyor.
Dikkat ederseniz bu yapının yakın temasta bulunduğu ABD’li neoconlar geçtiğimiz ay Obama’ya mektup yazıp Türkiye’deki gelişmelere müdahale etmesini istemişti.”
http://www.odatv.com/n.php?n=cemaat-israil-ve-ermeni-lobisi-gibi-1404141200
Gülen Cemaati'nin Azerbaycan'daki 53 milyon doları cemaat mensubu
Mustafa T.'nin Fethullah Gülen'e gönderdiği mektupla ortaya çıktı
Fethullah Gülen Cemaati'nin Azerbaycan'daki para trafiği belgelendi. Azeri haber sitesi ANS Press'in yayınladığı belgede Cemaat'in mali raporu kalem kalem sıralandı. Cemaat mensubu Mustafa T.'nin Fethullah Gülen'e hitaben ıslak imzasıyla gönderdiği mektupla ortaya çıkan raporda cemaatin 2013 yılı boyunca Azerbaycan'da kontrol ettiği 53 milyon dolarlık para trafiği ortaya serildi.
Rüşvet de verilmiş
Raporda geçen "Devlete ait kurum ve kuruluşlardaki arkadaşlarımızın aylık ek masrafları için - 3 milyon 565 bin dolar" ifadesiyle açıkça rüşvet dağıtıldığı da ilk kez belgelenmiş oldu. Öte yandan 53 milyon doların dağıtılan kısmının dışında kalan paranın ise güvendikleri kişilere ait kurumlardaki özel kasalarda tutulduğu anlaşıldı. Türkiye'de yaşanan sıkıntılardan dolayı paraları nereye götüreceklerini bilmedikleri de mektupta yer aldı.
Mektupta, yaklaşık 36 milyon doların da özel kasalarda tutulduğu vurgulandı. "Söz konusu meblağın bankalar aracılığıyla Türkiye'ye transferinde ciddi sıkıntılar yaşamaktayız" diyen Mustafa T. mektubuna şöyle devam etti:
"Daha önce çalıştığımız bankalar yüklü miktardaki para transferleri isteklerimizi kabul etmemekteler. Bu durumun Türkiye'deki malum olaylar sebebiyle meydana geldiğini düşünmekteyiz.".
Son Güncelleme: Pazar, 13 Nisan 2014 13:15
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/37971-azeri-haber-sitesinden-sok-belge-fethullah-gulen-cemaatinin-azerbaycandaki-milyonlari.html
Fethullah Gülen Cemaati'nin Azerbaycan'daki para trafiği belgelendi. Azeri haber sitesi ANS Press'in yayınladığı belgede Cemaat'in mali raporu kalem kalem sıralandı. Cemaat mensubu Mustafa T.'nin Fethullah Gülen'e hitaben ıslak imzasıyla gönderdiği mektupla ortaya çıkan raporda cemaatin 2013 yılı boyunca Azerbaycan'da kontrol ettiği 53 milyon dolarlık para trafiği ortaya serildi.
Rüşvet de verilmiş
Raporda geçen "Devlete ait kurum ve kuruluşlardaki arkadaşlarımızın aylık ek masrafları için - 3 milyon 565 bin dolar" ifadesiyle açıkça rüşvet dağıtıldığı da ilk kez belgelenmiş oldu. Öte yandan 53 milyon doların dağıtılan kısmının dışında kalan paranın ise güvendikleri kişilere ait kurumlardaki özel kasalarda tutulduğu anlaşıldı. Türkiye'de yaşanan sıkıntılardan dolayı paraları nereye götüreceklerini bilmedikleri de mektupta yer aldı.
Mektupta, yaklaşık 36 milyon doların da özel kasalarda tutulduğu vurgulandı. "Söz konusu meblağın bankalar aracılığıyla Türkiye'ye transferinde ciddi sıkıntılar yaşamaktayız" diyen Mustafa T. mektubuna şöyle devam etti:
"Daha önce çalıştığımız bankalar yüklü miktardaki para transferleri isteklerimizi kabul etmemekteler. Bu durumun Türkiye'deki malum olaylar sebebiyle meydana geldiğini düşünmekteyiz.".
Son Güncelleme: Pazar, 13 Nisan 2014 13:15
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/37971-azeri-haber-sitesinden-sok-belge-fethullah-gulen-cemaatinin-azerbaycandaki-milyonlari.html
PKK operasyonu bahanesiyle İncirlik Üssü’ne yerleştirilen ABD İHA’larına Suriye sınırında istihbarat toplama görevi verildi
PKK’ya karşı destek bahanesiyle
İncirlik’e yerleştirilen Amerikan insansız hava araçları predatörlerinin
Türkiye Suriye sınırında devriye uçuşlarına başladığı ortaya çıktı.
Bölgedeki El Kaide unsurlarına karşı mücadele görüntüsü altında
başlatılan uçuşlar öncesinde İncirlik Üssü’ndeki predatör hangarlarına
yeni takviyeler yapıldı.
Talep ABD’den
Aydınlık’ın ulaştığı üst düzey güvenlik
kaynakları, predatörlara Suriye görevi kararının, Amerikalı yetkililerle
geçen Şubat ayında yapılan ortak çalışma grubu toplantısında alındığını
belirtti. Güvenlik kaynaklarına göre Amerikalı yetkililer 2013 yılının
başından itibaren İncirlik’te konuşlu predatörlerin bu çerçevede
kullanılmasını talep ediyordu. Türkiye ile görüşmelerin sonuçlanmasını
beklemeden Amerikalı yetkililer olası Suriye görevi için İncirlik’teki
predatör üssüne bazı takviyeler yapmaya başladı.
Şimdilik istihbarat görevi
Devam eden müzakereler Suriye’nin
kuzeyindeki El Kaide unsurlarının sınır bölgelerinde inisiyatifi ele
geçirmesiyle birlikte yeni bir evreye girdi. Güvenlik kaynakları Ocak
ayı sonunda Türkiye-Suriye sınırındaki Çobanbey kasabasında yaşanan
çatışmaların bu anlamda dönüm noktası niteliğinde olduğunu belirtti. TSK
birlikleri 29 Ocak’ta Çobanbey kasabasındaki Irak Şam İslam Devleti
örgütüne bağlı bir konvoyu vurmuştu. Aydınlık’ın elde ettiği bilgilere
göre Amerikan insansız hava araçları dönüşümlü olarak Türkiye-Suriye
sınırında devriye uçuşları gerçekleştiriyor. Predatörler Suriye hava
savunma sisteminin etkin olduğu Hatay-Kilis hattında Suriye hava
sahasına girmemeye çalışıyor. Diğer bölgelerdeyse Suriye içlerine doğru
keşif uçuşları gerçekleştiriliyor. Suriye devriyesine çıkan predatörler
silah taşımıyor. Temel görevleri istihbari bilgi toplamak. Çatışma
bölgelerindeki güç profilinin ortaya çıkarılmasında predatörler kritik
rol alıyor.
CIA’dan uzman desteği
Amerikan predatörlerinden elde edilen
bilgiler eşzamanlı olarak Ankara’daki İstihbarat Toplama Merkezi’ne
iletiliyor. Güvenlik kaynakları bu çerçevede Ankara’daki merkeze El
Kaide konusunda uzman CIA görevlilerinin de yerleştirildiğini kaydetti.
Buradaki CIA uzmanları olası predatör operasyonları için hedef çalışması
yapıyor.
Bahanesi PKK Kumanda ABD’de
Irak’tan askerlerini çekmek zorunda kalan
Amerika PKK’ya karşı mücadeleye destek bahanesiyle Irak’ta konuşlu
bulunan 4 adet predatorı Türkiye’ye taşıma teklifinde bulundu. Amerika
ile Türkiye arasında predatorların görev tanımı ve çerçevesini
belirleyen bir mutabakat muhtırası imzalandı. Genelkurmay Başkanlığı ABD
varılan mutabakat sonrasında yaptığı açıklamada, ABD birliklerinin
Irak’tan çekilmesi üzerine bölücü terör örgütü PKK ile mücadele
kapsamında oluşan istihbarat ihtiyacını karşılamak maksadıyla; ABD ile
insansız hava aracı görevlendirmesine yönelik bir Mutabakat Muhtırası
imzalandığı belirtilmiş, “Bu mutabakat çerçevesinde, ABD’nin silahsız
insansız hava araçlarının uçuşları, tamamen Türkiye’nin yönlendirmesi
dâhilinde, Irak kuzeyindeki bölücü terör örgütü mensuplarına yönelik
olarak yapılmaktadır. Ayrıca İncirlik’te konuşlu olan 4 adet insansız
hava aracı, uçuşlarını silahsız olarak yapmaktadır” denilmişti.
Amerikan predatorları İncirlik’teki
Amerikalı pilotlar tarafından kontrol ediliyor. Elde edilen görüntüler
Amerikalı ve Türk yetkililerin bulunduğu merkeze eşzamanlı olarak
aktarılıyor.
İncirlik’teki Amerikan predatorları
Şırnak Uludere’de 34 vatandaşımızın hayatını kaybettiği olayla birlikte
Türkiye’nin gündemine oturdu. Sınırdan geçen kaçakçılara yönelik
terörist şüphesiyle yapılan operasyonda ilk istihbaratın Amerikan
predatoru tarafından verildiği ortaya çıktı..
Mustafa Kaya
Tayyip Erdoğan, İstanbul Avcılar Ambarlı İleri Biyolojik arıtma
tesisinin açılışında konuştu. Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin HSYK
kararına tepki gösterdi.
“Herkes yetkisini bilmeli. Siyaset yapmak isteyen cübbesini çıkarır siyasetini yapar. Bugün o koltuk, o cübbe sizleri güçlü gösterebilir ama bu ülkeye zarar verir. Birileri sizi alkışlayabilir ama yarın o birileri sizin yanınızda olmayacaktır” diye konuşan Erdoğan, AYM’nin Twitter kararına saygı duymadığını da yineledi. “Anayasal kurumu çıkıyor milletin haklarını savunacağı yerde uluslararası şirketlerin ticari hukukunu savunuyor. Herkes konumunu bilecek, sınırlarını bilecek. Yüzlerce dosya beklerken, bunu acele acele karara bağlamak kendilerini birinci mahkeme yerine koymak millete yapılmış haksızlıktır.”
Yine F tipine yüklendi
Erdoğan konuşmasında Gülen cemaatine de değindi. “Seni biz iyi biliriz. Senin hangi odaklarla çalıştığını çok iyi biliyoruz. Bumerang gibi dönecek kendilerini vuracaklar. Çok çok iyi biliyoruz bu yapının arkasında kimler var. Onlar sadece kiralık kalem olduklarını kanıtlarlar. Sosyal medya üzerinden, medya üzerinden maşa olarak kullanıldıklarını. Twitter, Facebook, Youtube eleştirirken bu operasyonlara alet oldukları için eleştirdik. Bunun özgürlükle, özerklikle alakası yok. Bunlar kar amacıyla kurulmuş para kazanan şirketlerdir. Twitter denilen vergi kaçakçısıdır, bunun da üzerine gideceğiz.”
Tayyip Erdoğan arıtma tesisini anlatırken Gezi eylemlerine katılan binlerce insana seslenerek, “Kim çevreci. Ahh Geziciler ahhh. Sizin işiniz cam çerçeve indirmek. Sizin işiniz molotofla yakıp yıkmak” diye çıkıştı.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/38006-tayyipten-hakimlere-iptal-tepkisi-cuppenizi-cikarin.html
“Herkes yetkisini bilmeli. Siyaset yapmak isteyen cübbesini çıkarır siyasetini yapar. Bugün o koltuk, o cübbe sizleri güçlü gösterebilir ama bu ülkeye zarar verir. Birileri sizi alkışlayabilir ama yarın o birileri sizin yanınızda olmayacaktır” diye konuşan Erdoğan, AYM’nin Twitter kararına saygı duymadığını da yineledi. “Anayasal kurumu çıkıyor milletin haklarını savunacağı yerde uluslararası şirketlerin ticari hukukunu savunuyor. Herkes konumunu bilecek, sınırlarını bilecek. Yüzlerce dosya beklerken, bunu acele acele karara bağlamak kendilerini birinci mahkeme yerine koymak millete yapılmış haksızlıktır.”
Yine F tipine yüklendi
Erdoğan konuşmasında Gülen cemaatine de değindi. “Seni biz iyi biliriz. Senin hangi odaklarla çalıştığını çok iyi biliyoruz. Bumerang gibi dönecek kendilerini vuracaklar. Çok çok iyi biliyoruz bu yapının arkasında kimler var. Onlar sadece kiralık kalem olduklarını kanıtlarlar. Sosyal medya üzerinden, medya üzerinden maşa olarak kullanıldıklarını. Twitter, Facebook, Youtube eleştirirken bu operasyonlara alet oldukları için eleştirdik. Bunun özgürlükle, özerklikle alakası yok. Bunlar kar amacıyla kurulmuş para kazanan şirketlerdir. Twitter denilen vergi kaçakçısıdır, bunun da üzerine gideceğiz.”
Tayyip Erdoğan arıtma tesisini anlatırken Gezi eylemlerine katılan binlerce insana seslenerek, “Kim çevreci. Ahh Geziciler ahhh. Sizin işiniz cam çerçeve indirmek. Sizin işiniz molotofla yakıp yıkmak” diye çıkıştı.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/38006-tayyipten-hakimlere-iptal-tepkisi-cuppenizi-cikarin.html
Milli Eğitim Bakanlığı, devlet okullarını özel
okul yapmak üzere kapatacağı dershanelere veriyor. Yönetmelikte “Açılan
davalardan vazgeçme ve bir daha açmamayı taahhüt etme” şartı getiriliyor
Ahmet Çınar-MİLLİ Eğitim Bakanlığı, devlet okullarını
dershane sahiplerine kiralamak için harekete geçti. 14 Mart 2014 tarihli
Resmi Gazete’de yayınlanan 6528 sayılı kanunun 8. Maddesiyle çerçevesi
çizilen düzenlemeye göre, dershane sahipleri gerekli şartları yerine
getirdiği taktirde, devlet okullarını 10 yıllığına alıp özel okul
yapacak. Manisa’da bazı özel dersanelere gönderilen matbu başvuru
dilekçesi, kamu okullarının gerekli koşulları yerine getiren özel
teşebbüs sahiplerine 10 yıllığına satılacağını ortaya koydu.
TARTIŞILIP UNUTULMUŞTU
Türkiye yaklaşık 2 yıl önce “Devlet okulları satılacak mı?” sorusuyla çalkalanmıştı. Bazı okul yöneticileri, müfettişlerin okullara gelerek tapu bilgilerini, okulun bulunduğu bölgenin sanayi, konut ya da eğlence alanı olup olmadığını, öğrencilerinin nereden geldiğini, tapusunun müstakil mi yoksa Hazine’ye ait mi olduğunu belirlediklerini anlatmıştı.
14 MART’TA YASA YAYINLANDI
Ülkenin yoğun gündemi arasında unutulan bu konu, 14 Mart 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan bir yasa maddesiyle açıklığa kavuşmuş oldu. Yönetmeliğin yayınlanmasının ardından bazı dershane ve özel eğitim kurumlarının yöneticilerine, matbu dilekçe örnekleri gönderilerek kamu okullarının devredilmesi süreci başlatıldı.
14 Mart 2014 tarihli ve 28941 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6528 sayılı kanunun 8. Maddesi'nde, devlet okullarını alacak dershane ve özel eğitim kurumu sahiplerine “açtıkları davadan vazgeçmeleri” şartı getiriliyor. Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelik gereğince kamu okullarını, binalarını, binaya ait eklenti ve bütünleyici parçaları kiralayıp işletebilecekler. Bu yönetmeliğin Geçici 16. Maddesi'nde şu ifadeler yer alıyor:
KAYITSIZ ŞARTSIZ DAVADAN VAZGEÇ
“1/9/2015 tarihine kadar özel okula dönüşüm taahhüdünde bulunan dershanelerden Millî Eğitim Bakanlığı’na müracaat edenler lehine, adı geçen Kanun maddesinin uygulanmasına ilişkin olarak söz konusu Bakanlık aleyhine varsa açılan davalardan tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve şartsız feragat edilmesi hâlinde pazarlık usulüne göre yirmi beş yıla kadar bağımsız ve sürekli nitelikte irtifak hakkı tesis edilebilir.
KANTİNLER DE DEVREDİLECEK
Ancak, bunlar tarafından daha sonra herhangi bir şekilde 5580 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesinin uygulanmasına ilişkin dava açılması hâlinde irtifak hakkı tesisi işlemi iptal edilir.”
Geçici 16. maddeyle, devredilecek okullarda bulunan kantin, salon ve benzeri işletmelerin sözleşmelerinin de feshedileceği ve bu işletmelerin sahipleri ile okul aile birliklerinin herhangi bir hak ve tazminat talebinde bulunamayacağı da hükme bağlanıyor.
TARTIŞILIP UNUTULMUŞTU
Türkiye yaklaşık 2 yıl önce “Devlet okulları satılacak mı?” sorusuyla çalkalanmıştı. Bazı okul yöneticileri, müfettişlerin okullara gelerek tapu bilgilerini, okulun bulunduğu bölgenin sanayi, konut ya da eğlence alanı olup olmadığını, öğrencilerinin nereden geldiğini, tapusunun müstakil mi yoksa Hazine’ye ait mi olduğunu belirlediklerini anlatmıştı.
14 MART’TA YASA YAYINLANDI
Ülkenin yoğun gündemi arasında unutulan bu konu, 14 Mart 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan bir yasa maddesiyle açıklığa kavuşmuş oldu. Yönetmeliğin yayınlanmasının ardından bazı dershane ve özel eğitim kurumlarının yöneticilerine, matbu dilekçe örnekleri gönderilerek kamu okullarının devredilmesi süreci başlatıldı.
14 Mart 2014 tarihli ve 28941 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6528 sayılı kanunun 8. Maddesi'nde, devlet okullarını alacak dershane ve özel eğitim kurumu sahiplerine “açtıkları davadan vazgeçmeleri” şartı getiriliyor. Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelik gereğince kamu okullarını, binalarını, binaya ait eklenti ve bütünleyici parçaları kiralayıp işletebilecekler. Bu yönetmeliğin Geçici 16. Maddesi'nde şu ifadeler yer alıyor:
KAYITSIZ ŞARTSIZ DAVADAN VAZGEÇ
“1/9/2015 tarihine kadar özel okula dönüşüm taahhüdünde bulunan dershanelerden Millî Eğitim Bakanlığı’na müracaat edenler lehine, adı geçen Kanun maddesinin uygulanmasına ilişkin olarak söz konusu Bakanlık aleyhine varsa açılan davalardan tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve şartsız feragat edilmesi hâlinde pazarlık usulüne göre yirmi beş yıla kadar bağımsız ve sürekli nitelikte irtifak hakkı tesis edilebilir.
KANTİNLER DE DEVREDİLECEK
Ancak, bunlar tarafından daha sonra herhangi bir şekilde 5580 sayılı Kanunun geçici 5 inci maddesinin uygulanmasına ilişkin dava açılması hâlinde irtifak hakkı tesisi işlemi iptal edilir.”
Geçici 16. maddeyle, devredilecek okullarda bulunan kantin, salon ve benzeri işletmelerin sözleşmelerinin de feshedileceği ve bu işletmelerin sahipleri ile okul aile birliklerinin herhangi bir hak ve tazminat talebinde bulunamayacağı da hükme bağlanıyor.
Yeni çıkarılan yönetmelikle ihraç kararlarında YAŞ devre dışı bırakıldı.
TSK’dan ayırma cezası ile ilgili karar vermek üzere Genelkurmay Başkanlığı ile kuvvet komutanlıkları, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda birer yüksek disiplin kurulu oluşturuldu.
Milliyet’in haberine göre. Türk siyasetinde uzun yıllar tartışmalara neden olan, AKP iktidarı döneminde Başbakan ile Milli Savunma Bakanı’nın şerh düştüğü Yüksek Askeri Şûra kararı ile askeri personelin ahlâksızlık, bölücülük ve irticai faaliyet gibi gerekçelerle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) ayrılması sisteminde köklü değişiklik yapıldı. Yeni çıkarılan yönetmelikle TSK içinde ayırma yetkisine sahip yeni yüksek disiplin kurulları oluşturulurken; Yüksek Askeri Şura’ya (YAŞ) gönderilecek dosyalarla ilgili hüküm içeren düzenleme yürürlükten kaldırıldı.
7 YÖNETMELİK DÜZENLENDİ
YAŞ kararları nedeniyle siyasi, ahlâksızlık iddialarıyla TSK’dan atılan bazı kadın subayların intiharları dolayısıyla da sosyal tartışmalara neden olan askeri personelin TSK’dan ihraç edilmesi sisteminde köklü değişiklikler yapıldı.
Değişiklikler; 31 Aralık 2013’te çıkan yasaya dayanılarak, dün Resmi gazete’de yayımlanan 7 yönetmelikle düzenlendi. TSK Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği, çerçevesinde yeni yüksek disiplin kurulları oluşturuldu.
Askeri hâkimler dışında subaylar ve astsubaylar, uzman Jandarmalar, uzman erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erleri kapsayacak yönetmeliğe göre, bu kişiler hakkında TSK’dan ayırma cezası ile ilgili karar vermek üzere Genelkurmay Başkanlığı ile kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda birer yüksek disiplin kurulu teşkil edilecek. Genelkurmay Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulu; Genelkurmay Başkanı başkanlığında Kara Kuvvetleri Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, Jandarma Genel Komutanı, Genelkurmay İkinci Başkanı, Genelkurmay Personel Başkanı ve Genelkurmay Adli Müşaviri’nden oluşacak.
General ve amirallere, Genelkurmay Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulu; subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erleri ise mensup oldukları kuvvet komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda teşkil edilecek yüksek disiplin kurulları, Silahlı Kuvvetler’den ayırma cezası ile ilgili karar verecek.
‘İRTİCAİ’ İFADESİ ÇIKARILDI
Yüksek disiplin kurulları tarafından verilen TSK’dan ayırma cezalarına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne iptal davası açılabilecek. Subay Sicil Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile de, eski yönetmeliğini “Disiplinsizlik veya Ahlâki Durum Nedeniyle Ayırma” konusunu düzenleyen 91. ve 92. maddeleri yürürlükten kaldırıldı.
91. maddede TSK’dan ayırma nedenleri arasında, “Tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasî, yıkıcı, bölücü, irticaî ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı anlaşılanlar” hükmü de yer alıyordu.
YAŞ’A SUNULMASI HÜKMÜ KALDIRILDI
92. madde de ise ihraç edilecek olanların dosyalarının YAŞ’a sunulması konusunda şu hüküm bulunuyordu:
“Genelkurmay’a gelen bu emeklilik istemleri, personel başkanlığınca adlî müşavirlikle koordine edilerek, Yüksek Askerî Şûra kararına sunulup sunulmaması yönünden incelenir ve Genelkurmay Başkanı’nın tasvibine sunulur. Genelkurmay Başkanı tarafından durumları YAŞ’da görüşülmesi gerekli görülenlerin hakkındaki istemler, ilk Y AŞ toplantısında gündeme alınarak, hakkında kesin karara varılır ve işlemleri tamamlanır.”
ONAY GEREKİYOR
Yönetmelik çerçevesinde yeni disiplin dosyası formu da oluşturuldu. General ve amirallerin dosyalarının ele alınacağı Genelkurmay Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun başkanı Genelkurmay Başkanı olacak. Kuvvetlerdeki disiplin kurullarının kararı ise personelin görev yaptığı yere bağlı olarak kuvvet komutanı, jandarma genel komutanı veya sahil güvenlik komutanının onayı ile hayata geçecek.
TSK’da YAŞ değişimi!
Yönetmelikte; TSK’dan ayırma cezasını gerektiren disiplinsizlikler şöyle sıralandı:
* Aşırı borçlanma: Aşırı derecede borçlanmaya düşkün olmak ve bu borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getirmektir.
* Ahlâki zayıflık: Görevine, sosyal ve aile yaşantısına zarar verecek derecede menfaatine, içkiye, kumara düşkün olmak veya TSK’nın itibarını sarsacak şekilde yüz kızartıcı, utanç verici veya toplumun genel ahlâk yapısına aykırı fiillerde bulunmaktır.
* Hizmete engel davranışlar: Devletin ve TSK’nın itibarına zarar verecek nitelikte tutum ve davranışlarda veya ağır suç veya disiplinsizlik teşkil eden fiillerde bulunmaktır.
* Gizli bilgileri açıklamak: Yetkisi olmadığı halde, devletin güvenliği ile iç ve dış siyasi yararlarına ilişkin elde ettiği gizli bilgileri yetkisiz kişi ve kuruluşlara vermek, ulaştırmak veya açıklamaktır.
* İdeolojik veya siyasi faaliyetlere karışmak: Siyasi partilere girmek, ideolojik veya siyasi faaliyetlere karışmak.
* Firar etmek: Geçerli bir mazereti olmaksızın kesintisiz olarak bir yıldan fazla süre ile izin süresini geçirmek veya firar halinde bulunmaktır.
* Disiplinsizliği alışkanlık haline getirmek: Disiplini bozucu tavır ve davranışlarda bulunmayı alışkanlık haline getirmek.
* İffetsiz biriyle evlenmek: İffetsizliği anlaşılmış olan bir kimse ile bilerek evlenen veya böyle bir kimseyi yanında bulundurmakta veya karı koca gibi herhangi bir kimse ile nikâhsız olarak devamlı surette yaşamakta ısrar etmektir.
* Gayri tabii mukarenette bulunmak: Bir kimseyle gayri tabii mukarenette bulunmak yahut bu fiili kendisine rızasıyla yaptırmaktır.
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/tskda-isler-yas-h25834.html
Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) halen görevde olan muvazzaf bir subay, GATA içindeki Cemaat yapılanmasına ilişkin şok iddialar içeren bir mektup kaleme aldı.
Star gazetesinin haberine göre, Güvenlik nedeniyle ismini açıklamayan muvazzaf subay, Cemaat'in 1988'den itibaren GATA'ya sızmaya başladığını iddia etti.
2010 yılına kadar olumlu bir şekilde yaklaştığı grubun çıkarlarına aykırı davranmaya başladıktan sonra kendisine yönelik yıpratma ve iftira politikasının yürütüldüğünü, 25 yıllık arkadaşlarının bile kendisine düşman kesildiğini ifade eden subay, Cemaatçi askerlerin Fethullah Gülen sevgisini şöyle açıkladı:
YEMEK ARTIKLARI
"1996 yılı 9-10 Mayıs tarihlerinde Harbiye Askeri Müzesi'nde Tıp Kongresi düzenlendi. (Not: Bu bilgi GATA'nın internet sitesinde Sağlık Bilim Hizmetleri Yönetim Bilim Dalı'nın faaliyetleri bölümünde kayıtlı.) Kongre sonrasında kıdemli Albay T.F. (O zaman üsteğmen) bir yere gideceğimizi söyledi. Önce bir AVM'ye gittik. Etraftan gizli saklı minibüse bindik. Altunizade'deki bir binanın özel katına çıktık. Vaiz sarığıyla Fethullah Gülen geldi. Yarım bıraktığı yemeğinden arta kalanı yemek için yarışan askeri yetkilileri hâlâ unutamıyorum."
SIZMAK İÇİN GATA
Yüksek puan alsalar bile çocuklarını GATA'ya yönlendirdiler. Şu anda Fatih Üniversitesi'nden daha fazla akademik üye ve öğrencileri GATA'da bulunuyor.
GÜLEN'İN KARARGAHI
Genelkurmay Lojistik Dairesi içinde yer alan Sağlık Daire Başkanlığı, Fethullah Gülen'in Genelkurmay'daki karargahıdır. Bu daire tarafından yapılan çalışmaların özünde Gülen'in TSK'yı nasıl ele geçireceği vardır. M.Ö. bu projenin başındadır. M.Ö. yaptığı hiçbir işte vatan yahut millet menfaatini gözetmez. Önceliği TSK değil Gülen'in fikirleridir. GATA'da 500 öğretim üyesinden 150'si Gülen cemaatine bağlıdır.
AMAÇ KURMAY
Çocukların Kara Harp Okulu'nu dereceyle bitirmesini istiyorlar. Kurmay olarak en üst makamlara kadar çıkabilecekler.
http://www.odatv.com/n.php?n=cemaatciler-gatada-nasil-orgutlendi-1204141200
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Nükleer
Yayılmanın Önlenmesi ve Silahsızlanma Girişimi (NPDI) sekizinci bakanlar
toplantısı için Japonya’nın Hiroşima kentine gitti.
Ahmet Davutoğlu, bakanlar toplantısı öncesinde II. Dünya savaşı sırasında atom bombası atılan Hiroşima kentindeki müzeyi ziyaret etti ve atom bombasının düştüğü yerdeki anıtta yapılan törene katıldı.
Peki Davutoğlu neden atom bombasıyla 200 binin üstünde insanın öldüğü Hiroşima’daki törenlere şimdi katıldı?
Ya da soruyu şöyle soralım; Davutoğlu dünya devletlerine bu törene katılarak ne mesajı yolladı?
Geçen hafta Pulitzer ödüllü ABD’li gazeteci Seymour Hersh’ın Suriye’deki kimyasal saldırıya ilişkin kaleme aldığı yazı tüm dünyada geniş yankı uyandırdı.
Makalesini Amerikan istihbarat yetkililerinin ifadelerine ve istihbarat belgelerine dayandırdığını belirten Hersh, Suriye’de binlerce insanın ölümüne neden olan kimyasal saldırıyı Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve jandarmanın bilgisi dahilinde El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi tarafından gerçekleştirildiği iddia ediliyor.
Yani 'saldırıyı Türkiye organize etti' diyor.
Hersh’ün, London Review of Books da yayınlanan makalesi sonrasında tüm dünyada ve Türkiye’de bu makale tartışılmaya devam ediliyor.
İşte böyle bir dönemde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, atom bombasının atıldığı Hiroşima’daki müzeyi ve anıtı ziyaret etmesi dikkat çekti.
Siyaset kulislerinde bu ziyaret ,Türkiye’nin ‘Suriye’deki kimyasal silah saldırısını organize etti’ şeklindeki algıyı değiştirme çabası olarak yorumlandı.
http://www.odatv.com/n.php?n=davutoglu-o-kentteki-hangi-torene-katildi-1204141200
Robert Fisk, ABD ve Türkiye'nin birbirine çok güvendiğini ve Tayyip
Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu'nun Uluslararası Adalet Divanı'nda
yargılanmalarına izin verilmeyeceğini söyledi.
Ortadoğu Uzmanı ve The Independent Gazetesi Yazarı Robert Fisk, BirGün gazetesine konuştu. Gazeteci Robert Fisk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Suriye devletine karşı savaşan teröristlere uluslararası hukuka aykırı biçimde destek vermesi yüzünden uluslarası savaş suçlusu sayılması gerektiği konusu üzerinde açıklamalarda bulundu.
Robert Fisk, Batı'nın müttefiklerinin Batı tarafından savaşı kazanan şeklinde tanımlandığını ve Lahey'deki Uluslarası Adalet Divanı'na savaşı kazananların değil, kaybedenlerin çıkarıldığını söyledi. Bu sözlerin ardından Fisk, Tayyip Erdoğan hakkında şunları söyledi: "Erdoğan'a gelirsek, o bu mahkemeye çıkması için gerçek nedenler olsa bile asla çıkmayacaktır."
'Kesep'in kaynağı Türkiye'
Robert Fisk, Seymour Hersh'ün Suriye'nin Kesep kentinde muhalif teröristlerin düzenlediği kimyasal silahlı saldırının Tayyip Erdoğan'ın bilgisi dahilinde ve MİT tarafından yapıldığına yönelik yazısına destek vermesi hakkında da konuştu. Fisk, "Durum şu, hangi etkenler üzerine konuştuğunuz önemli. Mesela Keseb'deki saldırı üzerine konuşuyorsak, muhaliflerin Keseb'e saldırabilmesi mümkün değil, burası Lazkiye'nin kuzeyine, Ürdün'e ve Irak'a çok uzak. Yani açıkça saldırının kaynağı Türkiye sınır bölgesinden geliyor. Ve bunlar Türkiye tarafından desteklenen muhalifler. Yazımda Seymour Hersh'ün son makalesine gönderme yaptım; çünkü bu makale çok manalı" ifadelerini kullandı.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/37938-robert-fisk-abd-erdogani-laheye-cikartmaz.html
Emniyet İstihbarat'ta 2003 yılından itibaren
oluşturulan El Kaide arşivi MİT'e aktarılmış. Örgüte Ocak ayında
başlatılan operasyonu durduran MİT'in, Niğde saldırısından 3 gün önce
arşive el koyduğu öğrenildi
ARİF GÜNDOĞDU-EMNİYET Genel Müdürlüğü İstihbarat
Dairesi'nin El Kaide biriminin dağıtılmasının ardından kayıp olduğu
ortaya çıkan El Kaide arşivinin, MİT'e aktarıldığı öğrenildi. MİT'in,
Niğde'nin Ulukışla İlçesi'nde yol kontrolü yapan jandarmaya Suriye'den
gelen El Kaide üyelerinin saldırısından 3 gün önce arşivlere el koyduğu
bildirildi.
ÖNCE UZMANLAR DAĞITILDI
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi'nde 2003 yılındaki El Kaide saldırılarından sonra oluşturulan birim, yıllar süren birikimle sahasında uzmanlaştı. El Kaide'nin Türkiye'deki sempatizanları ve bağlantılarını da kayıt altına alan uzman ekip, mahkeme kararıyla yaptığı teknik takip bilgilerini de arşivde topladı.
Ocak ayında Van merkezli olarak başlatılan ve 6 ilde eş zamanlı yapılan El Kaide baskınlarının ardından Emniyet İstihbarat'taki uzman ekip “paralel yapı” iddiasıyla dağıtıldı. Ocak ayında Kilis İHH bürosunun da basıldığı operasyonun, MİT tarafından durdurulduğu iddia edildi.
MİT, EMNİYET İSTİHBARAT'TA
Adana'da MİT'e ait TIR'ların durdurulmasıyla ilgili ihbarı soruşturan MİT, 17 Mart'ta Emniyet İstihbarat'a gelerek, El Kaide masasının arşivine el koydu.
Niğde'nin Ulukışla İlçesi'nde 3 El Kaide üyesinin güvenlik güçlerine saldırmasından 3 gün önce el konulan arşivde, El Kaide ile ilgili önemli bilgiler yer alıyordu. Örgütün, Türkiye geçmişi yanında, uluslar arası bağlantıları da bu arşivde bulunuyordu.
Arşivde, Türkiye'de bulunan 88 El Kaide üyesinin yanında, Interpol'ün bildirdiği 1470 kişilik El Kaide listesi deyer alıyordu.
Niğde saldırganlarının da, Interpol tarafından bildirilen 1470 kişilik listede yer aldığı, olayın ardından ortaya çıkmıştı.
İTİRAZ EDENLER GİTTİ
MİT'in, Emniyet İstihbarat'taki El Kaide arşivine el koymasına direnen iki uzman müdür de, bir gün sonra görevlerinden alınarak başka birimlere atandı.
Arşive el koyan MİT mensuplarının “Bundan sonra yabancı bağlantıları olan terör örgütleriyle Milli İstihbarat Teşkilatı ilgilenecek. O yüzden Emniyet İstihbarat'ta böyle bir birime gerek yok” dediği de iddia ediliyor.
TBMM gündemine gelen MİT yasa tasarısında “MİT mensupları, tutuklu ve hükümlüler, terör örgütleri dahil olmak üzere milli güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabilecek” maddesi de yer alıyor.
ÖNCE UZMANLAR DAĞITILDI
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi'nde 2003 yılındaki El Kaide saldırılarından sonra oluşturulan birim, yıllar süren birikimle sahasında uzmanlaştı. El Kaide'nin Türkiye'deki sempatizanları ve bağlantılarını da kayıt altına alan uzman ekip, mahkeme kararıyla yaptığı teknik takip bilgilerini de arşivde topladı.
Ocak ayında Van merkezli olarak başlatılan ve 6 ilde eş zamanlı yapılan El Kaide baskınlarının ardından Emniyet İstihbarat'taki uzman ekip “paralel yapı” iddiasıyla dağıtıldı. Ocak ayında Kilis İHH bürosunun da basıldığı operasyonun, MİT tarafından durdurulduğu iddia edildi.
MİT, EMNİYET İSTİHBARAT'TA
Adana'da MİT'e ait TIR'ların durdurulmasıyla ilgili ihbarı soruşturan MİT, 17 Mart'ta Emniyet İstihbarat'a gelerek, El Kaide masasının arşivine el koydu.
Niğde'nin Ulukışla İlçesi'nde 3 El Kaide üyesinin güvenlik güçlerine saldırmasından 3 gün önce el konulan arşivde, El Kaide ile ilgili önemli bilgiler yer alıyordu. Örgütün, Türkiye geçmişi yanında, uluslar arası bağlantıları da bu arşivde bulunuyordu.
Arşivde, Türkiye'de bulunan 88 El Kaide üyesinin yanında, Interpol'ün bildirdiği 1470 kişilik El Kaide listesi deyer alıyordu.
Niğde saldırganlarının da, Interpol tarafından bildirilen 1470 kişilik listede yer aldığı, olayın ardından ortaya çıkmıştı.
İTİRAZ EDENLER GİTTİ
MİT'in, Emniyet İstihbarat'taki El Kaide arşivine el koymasına direnen iki uzman müdür de, bir gün sonra görevlerinden alınarak başka birimlere atandı.
Arşive el koyan MİT mensuplarının “Bundan sonra yabancı bağlantıları olan terör örgütleriyle Milli İstihbarat Teşkilatı ilgilenecek. O yüzden Emniyet İstihbarat'ta böyle bir birime gerek yok” dediği de iddia ediliyor.
TBMM gündemine gelen MİT yasa tasarısında “MİT mensupları, tutuklu ve hükümlüler, terör örgütleri dahil olmak üzere milli güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabilecek” maddesi de yer alıyor.
Gülen Örgütünün, Amerika'daki yabancı diplomatlara gönderdiği iddia edilen mektup ortaya çıktı. Gülen'in fahri başkanı olduğu Barış Adaları Enstitüsü tarafından gönderilen mektupta, yolsuzluk operasyonları sonrası hükümetin uygulamaları şikayet ediliyor.
Fethullah Gülen'in fahri başkanı olduğu Barış Adaları Enstitüsü'nün, Amerika'daki yabancı ülke temsilcilerine gönderdiği iddia edilen mektup ortaya çıktı.
AKP iktidarına yakınlığıyla bilinen bazı gazeteler, ABD'deki tüm diplomatlara gönderildiği iddia edilen mektubu gazetelerde yayımladı. Türkiye'nin ABD'ye şikayet edildiği mektupta, yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından sonraki uygulamalara yer verildi.
Barış Adaları Enstitüsü'nün direktörü Mehmet Kılıç imzası taşıyan mektupta, Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında yolsuzluk soruşturması açıldığı belirtildi.
Soruşturmanın hukuk, ifade ve basın özgürlüğünün zarar görmesine neden olduğu vurgulanan mektupta, "90 yaşındaki Türkiye demokrasisi büyük bir krizle karşı karşıya" ifadesi yer aldı.
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/fethullah-gulenin-mektubu-ortaya-cikti-h25638.html
Hadımköy'de bir çuval fabrikasında üretimi
durdurarak, yaklaşık 2 aydır eylem yapan Greif işçilerine, Çevik Kuvvet
ekipleri sabah erken saatlerde müdahalede bulundu.
Müdahalede 91 kişi gözaltına alındı. Müdahalenin ardından fabrikanın çatısına çıkan 15 işçinin de bekleyişi devam ediyor. Gözaltına alınan işçiler Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirildi. İşçiler daha sonra emniye götürüldü.
Aralarında Genel Sekreter Arzu Çerkezoğlu'nun da bulunduğu DİSK yöneticileri de fabrikaya geldi.
GREV NASIL BAŞLAMIŞTI
ABD'li çuval üreticisi Greif Çuval ile DİSK’e bağlı Tekstil İşçileri
Sendikası arasında yürütülen toplu iş sözleşmesi sonuçsuz kalınca,
Hadımköy’deki fabrikada çalışan 600’e yakın işçi Şubat ayında greve
gitmişti. İşçilerin fabrikayı işgalinin ardından Greif önce 135 işçinin
iş akdini feshetmiş, daha sonra fabrikayı kapatma kararı almıştı.Grev 2 aydır devam ediyor.
http://www.odatv.com/n.php?n=grev-yapan-iscilere-cevik-kuvvet-baskini-1004141200
Yasadışı telefon dinleme iddialarıyla ilgili Adana ve Ankara’da
başlatılan Emniyet içindeki “F tipine” yönelik operasyonlar İstanbul
başta olmak üzere 4 ayrı ile sıçradı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul,
Erzincan, Çorlu ve Kırklareli’nde gerçekleştirilen operasyonlar sonucunda 11 polis gözaltına alındı.
Aydınlık’ın ulaştığı bilgilere göre, gözaltına alınan polislerden çoğu İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli. Polislerden bazılarının da eski Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olduğu dönemde ona bağlı olarak çalıştıkları öğrenildi.
“Sahte isimle yasadışı dinleme yapmak ve eyleme iştirak etmek” suçlamasıyla Adana ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmalar kapsamında önceki gün Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün de desteğiyle 13 polis gözaltına alınmıştı. Diğer illerle birlikte, Emniyet içindeki F tipi yapılanmaya yönelik operasyonlarda gözaltına alınan polis sayısı 24’e ulaştı.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/37759-f-tipine-yonelik-operasyonlar-istanbula-sicradi.html
Dışişleri'ndeki üst düzey görüşmeyi dinleyerek
sızdıran kişi yakalandı. Köstebeğin, Cemaat'e çalışan bir polis koruma
memuru olduğu ve yakalandığı iddia edildi.
Takvim gazetesi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bakanlık Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgenaral Yaşar Güler'e ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarının internette yayınlanmasının ardından MİT ve diğer istihbarat birimlerinin ortak çalışması sonucunda ortam dinlemesini sızdıran köstebeğin yakalandığını iddia etti.
"PARALEL OLDUĞU ANLAŞILDI"
Kaydı sızdıran kişinin Perşembe günü gözaltına alındığının belirtildiği haberde "Araştırmayı yürüten istihbarat birimleri söz konusu koruma memurunu gözetim altında tutarken kaydı aldığı ve yaydığı iddia edilen koruma polis memurunun ifadeleri doğrultusunda geniş çaplı bir operasyon yapılacak." ifadelerine yer verildi.
http://www.odatv.com/n.php?n=suriye-toplantisini-sizdiran-kostebek-yakalandi-0804141200
Başbakan Erdoğan'ın seçim sonrasını işaret ettiği Cemaat'e operasyon bugün Adana ve Ankara Emniyeti'nde başladı.
Yasa dışı telefon dinleme iddiaları ile ilgili aralarında Emniyet Müdür eski Yardımcısı İsmail Bilgin ile Şube Müdürü Ertuğrul Yetkin'in de bulunduğu 8 polis, evlerinde arama yapılarak gözaltına alındı.
Bu gözaltıların ardından Cemaat'e yapılan operasyon Ankara'ya sıçradı. Ankara Emniyet İstihbarat Dairesi'nde 4 polis müdürü gözaltına alındı.
İLK OPERASYON ADANA'DA
Adana Emniyet Müdürlüğü ekipleri, bu sabah 17 Aralık operasyonundan sonra İstihbarat Şube Müdürlüğü'nden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcılığı'ndan Sosyal Hizmetlerden ve Polisevi'nden Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcılığı'na atanan ve daha sonra buradan da Kemal Serhatlı Polis Meslek Yüksek Okulu'na Öğretmen Müdür Yardımcısı olarak görevlendirilen Emniyet Müdürü eski Yardımcısı İsmail Bilgin ile İstihbarat Şube Müdürlüğü'nden Hassa Noktaları Korumalar Şube Müdürlüğü'ne atanan Ertuğrul Yetkin ile 1 komiser ve 5 polis memurunun evine baskın yaptı. Evlerde aramalar yapılırken polisler de gözaltına alındı.
Suriye'ye 19 Ocak'ta giden MİT'e ait TIR'ların Adana'da aranması Cemaat'in organizasyonu olarak değerlendirilirken, kapatılan özel yetkili mahkeme savcıları ile bazı jandarma subayları kısa sürede başka görevlere ve illere atanmış, bu aramanın yapılması ile ilgili olarak da 'casusluk soruşturması' açılmıştı
http://www.odatv.com/n.php?n=cemaate-operasyon-basladi-0804141200
PKK’nın Şemdinli’de güvenlik güçlerine
saldırması sonucunda bir uzman çavuş yaralandı. Genelkurmay
Başkanlığı’ndan internet yoluyla yapılan duyuruda, 5 Mart günü saat
14.00 sıralarında askerlerimize saldırı gerçekleştirildiği belirtildi.
Duyuruda şöyle denildi: “10-12 kişilik bir bölücü terör örgütü grubu tarafından, Şemdinli/Derecik Mamraş Tepe Üs Bölgesinde bulunan unsurlara, Üs Bölgesinin yaklaşık bin metre batısında, Irak Kuzeyinde yer alan Çiftkapı Sırtı Bölgesinden PKM Mk.Tf. (BİXİ) ile 50-60 atım taciz ateşi açıldı. İlk ateşten sonra atışlar aralıklı olarak 45 dakika boyunca devam etti.”
Açılan ilk ateş esnasında, Piyade Uzman Çavuş Erkan Yavuz kolundan hafif şekilde yaralandığı kaydedilirken “Taciz ateşine üs bölgesinde bulunan silahlarla derhal karşılık verilerek, Çiftkapı Sırtı Bölgesindeki söz konusu 10-12 kişilik bölücü terör örgütü grubu ateş altına alındı. Bir taarruz helikopter kolu, bölgede bulunan bölücü terör örgütü mensuplarını etkisiz hale getirmek maksadıyla, bölgede silahlı keşif uçuşu yaptı” ifadelerine yer verildi.
‘Mülki amirler engelliyor’
Yerel kaynaklar PKK saldırılarına askerlerin sadece karşı atış yaparak karşılık verdiklerini, saldırı yapılan bölgeye yönelik bir operasyon gerçekleşmediğini bildirdiler. Aydınlık’a bilgi veren bir kamu yetkilisi bölgede askerin operasyon yapmasını mülki amirlerin engellediğini belirterek, “Mülki amirler sanki teröristlere operasyonu engellemek için bölgedeler. Yaptıkları tek iş bu. Açılım zarar görür, Hükümet fırça atar diye panik halindeler. Türkiye bölünüyormuş hiçbirinin umurunda değil” dedi.
Bu arada Genelkurmay Başkanlığı, Reyhanlı/Beşaslan Köyünden hudut hattına giren 50-60 kişilik bir grubun askerlerimizi taciz ettiğini duyurdu.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/37506-45-dakikalik-pkk-saldirisi--1-asker-yarali.html
Yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği Suriye’deki Doğu Guta
saldırısında Erdoğan’ın rolü olduğu ve MİT’in El Nusra’ya kimyasal silah
malzemesi sağladığı iddia edildi
Suriye’de Ağustos ayındaki kimyasal saldırının, Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde ve MİT tarafından “El Nusra”ya kimyasal silah malzemesi sağlanarak yaptırıldığı ileri sürüldü. İddiaya göre, ABD saldırıyı Esad’ın değil, cihatçı teröristlerin yaptığını öğrendikten sonra Suriye’ye operasyondan vazgeçti.
Aylar süren araştırmaya dayanıyor
Yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği, 21 Ağustos 2013’te Suriye’nin Doğu Guta bölgesinde meydana gelen kimyasal saldırının Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde cihatçılara yaptırıldığı ileri sürüldü. ABD’nin de hemen sonrasında Suriye’ye askeri müdahaleyi gündeme getirdiği Sarin gazı saldırısının aslında Türkiye’nin desteklediği El Nusra Cephesi’nce yapıldığı ifade edildi. İddiaya göre, MİT ve Jandarma da kimyasal silahın malzemelerini gizli yollarla El Nusra’ya ulaştırdı.
Pulitzer Ödüllü Amerikalı gazeteci Seymour Hersh, bu iddiayı saygınlığıyla bilinen “London Review of Books”ta yer alan haber-analizinde paylaştı. Amerikan istihbarat ve savunma yetkilileriyle yapılan görüşmeler ve uzun süren bir araştırmanın sonucunda yazıldığı belirtilen analizde şu ifadeler yer aldı:
“Erdoğan, Suriye’deki savaşın Beşar Esad tarafından kazanılmasının kendisi için felaket olacağının farkındaydı. 2012 baharından itibaren savaşta ibrenin Esad’a dönmesiyle birlikte ne yapıp edip Amerikalıları işin için sokma arayışına girdi.
Bu amaçla, MİT ve Jandarma işbirliğiyle, Esad rejimine karşı mücadele veren El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’ne gizli yollardan kimyasal silah yapımında kullanılan malzeme sağlandı.”
Analizin ABD’nin askeri saldırıdan vazgeçmesiyle ilgili olan kısmı da da söz konusu iddiayla şöyle ilişkilendirildi: “Amerikan yönetimi kimyasal silah kullanılması ‘kırmızı çizgi’sinin ihlal edildiğini bildirerek Suriye’ye karşı askeri harekât için düğmeye basmıştı. Ancak tüm dünya Amerikan bombardımanı eli kulağında diye düşünürken ABD Başkanı Barack Obama, Kong-
re’ye başvurma kararı alıp harekâtı ertelemiş, Rusya’nın arabulucuğuyla Esad rejimi kimyasal silah stokunu eritme sözü verince de iptal etmişti. Söz konusu harekâttan vazgeçilmesinin nedeni, Sarin gazı saldırısının Suriye rejimi tarafından değil, cihatçı muhalif gruplardan El Nusra Cephesi tarafından yapıldığının anlaşılmasıydı. Çok daha önemlisi, El Nusra Cephesi’ne malzeme sağlayan da eğitim veren de Türkiye’ydi.”
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/37500-suriyedeki-kimyasal-saldiriyi-erdogan-yaptirdi.html
Sabah gazetesi bugün manşetinde Cemaat evlerinde ve yurtlarında uzun süre kalan ve şu an bir belediyede halkla ilişkiler bölümünde çalışan 27 yaşındaki Mustafa Bozkurt'un iddialarını okurlarına aktardı.
Gülen Cemaati'nin paralel bir örgütlenme için devlet kurumlarına sızdığını ileri
süren Sabah gazetesi bugün manşetinde Cemaat evlerinde ve yurtlarında uzun süre kalan ve şu an bir belediyede halkla ilişkiler bölümünde çalışan 27 yaşındaki Mustafa Bozkurt'un iddialarını okurlarına aktardı.
Başından geçenleri Sabah'a anlatan Bozkurt, cemaatin desteğiyle Rusya'da yüksek öğrenimini tamamladığını söyledi ve müthiş bir de iddia dile getirdi: "Bize Fethullah Gülen'in Mehdi vasfını taşıdığını anlatıyorlardı" dedi.
İşte Bozkurt'un anlattıklarına dair Sabah gazetesinde yer alan çarpıcı iddialar:
- Gülenciler'le ilk karşılaşmam dershanede oldu. Sınavlara 2 ay kala bizi yurtlarına çıkardılar. Toplam 120 kişiydik 4 farklı yurda yerleştirildik. 30'ar kişilik gruplar halinde bölündük. Beni Acıbadem Alper Yurdu'na gönderdiler.
- Kod adım Serhat'tı. 2007'de Polis Meslek Yüksek Okulu Sınavı'na hazırlanırken Kozanlı Ömer kod adlı emniyet imamı Osman Hilmi Özdil'le Acıbadem'de bir evde tanıştırıldık. Birlikte iftar açtık. Onu Ankara'da sigortacı sanıyorduk, 17 Aralık sonrası kim olduğunu anladık.
- Yurtta kendimi ajan gibi hissetmeye başladım. Evleri ve yurtları bölmüştük. Emniyet, askeriye, hukuk yapılanması diye çevre okullardan çocukları toplayıp eğitiyorduk. Biz de öğrenciydik fakat bizden küçük çocuklar 4'er kişilik gruplarla geliyordu ve ağabeylerimiz "Öğrenciler birbirlerini asla görmesin" diye telkinlerde bulunuyordu. Aynı zamanda hücre tipi yapılanma kurulmuştu. Askeriye ve polislik sınavına sokulacak öğrencileri kesinlikle kendi dershanelerine yazdırmazlardı.
- Milyonlarca öğrencinin hakkına girerek çaldıkları sorularla casusluk kadrosu oluşturan örgüt, soruları kitaplara bastırarak verilirdi. Sorular sınavdan 4-5 gün önce verildi. Polislik sınavını kazanacağımızdan emindik fakat yine de huzursuzluk vardı. Soruların eve götürülmesi, yurttan çıkarılması ve kopyalanması kesinlikle yasaktı. Bu kitaplar herkese verilmedi sadece itibar edilen güvenilen kişilere verilirdi. Sınavdan sonra soruları karşılaştırdığımızda birebir aynıydı, harflerinin bile yerinde değişiklik yoktu. Soruları kimden aldıklarını sorduğumuzda ise 1'inci sınıf emniyet müdürleri ve istihbarattan abilerin getirdiği söylenirdi.
Hakan Şükür ve Yaşar Alptekin yurda gelirdi
- Bize ve Anadolu yakasına bakan 8-9 ağabeydi. Soru sızdıranların başında, İstanbul Anadolu Yakası Sorumlusu kod adı Özal Cemşit vardı. Gerçek ismini kullanmıyordu.Bütün Anadolu yakasının sorumlusu oydu. Cemşit'in yardımcısı Azeri Amid Mamedov'du. Şu an kendi ülkesinde avukat. Eliz Barkhüseyinov gelirdi. O da Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği'nde okuyordu. Bir diğer ağabey Ömer Faruk Kahraman ise emniyet ve askeriye sorumlusuydu uzman erbaş, astsubaylık sınavlarına öğrenci hazırlar, PMYO sorularını dağıtırdı.
- Zaman zaman büyük iş adamları gelirdi yurdumuza. O zaman futbolcu olan Hakan Şükür de gelir, sohbet edilirdi. Oyuncu Yaşar Alptekin gelirdi.
- Büyük ağabeylerimizden Gülen'i 21'inci yüzyılın Mehdilik vasıflarını taşıdığını söyleyenler vardı. Biz sorduğumuz zaman gelecek Mehdi'nin peygamberimizin kelamını her yere götüreceğini şu an günümüzde Gülen'in bu vazifeyi üstlendiğini, bütün dünyaya okul açmasının sebebinin bu olduğu söyleniyordu. Mehdi'nin bunları yapacağını, 21'nci yüzyılda bu özellikleri taşıyan tek kişinin Gülen olduğunu belirtiyorlardı ama tepki çekeceği için açık açık söylenemiyordu.
- Bölge ağabeylerim, 4 yıl boyunca Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ni takip ettiler. Özellikle hukukçu öğrenci arkadaşlarımıza top sakal bıraktırıp küpe taktırarak girecekleri ortamda kimliklerini gizlemeleri için stil çalışması yaptılar. Biz "Neden takip ettiriyorsunuz?" dediğimizde "Bizim her yerde olmamız gerekiyor" cevabını verirdiler.
http://www.internethaber.com/yurtlarda-mehdi-gulen-sohbeti-yapilirdi-657129h.htm
Ankara'nın Çankaya ilçesinde bulunan Necla Kızılbağ Lisesi önünde çöp kamyonunda seçim sonuç tutanakları bulundu.
ANKARA - Kesin olmayan sonuçlara göre Ankara Büyükşehir Belediye Başkan
Adayı seçilen Melih Gökçek, konuyla ilgili "Biraz önce Necla Kızılbağ
okulundan çıkan çöp arabasını arkadaşlarımız durdurdu ve polis
çağırdılar.
İçinden birleştirme tutanakları çıktı. Çankaya çöp arabasında bu pusulaların ne işi var? Ne tezgah çeviriliyor? CHP bir sefer daha suç üstü yakalandı. Sahtekarlık yapanların yakasından düşmeyeceğiz... Burada anahtar çöp arabasında çalışanlar...İlk gelen habere göre, bu pusulalar CHP'liler tarafından Çankaya Belediyesi'ne ait çöp arabasına yüklenmiş... Bu pusulalar çöplüğe dökülüp, her seçimdeki yaptıkları tezgaha başvurup, çöplükte oy bulundu diyeceklerdi... Ancak suçüstü yakalandılar...Bize Çankaya Belediyesi'nin çöp arabasını yakalatan Allah'a ne kadar hamdetsek az... CHP artık tezgahları bırak hazmetmeyi öğren... "yorumunu yaptı.
CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş ise, "Seyranbağları'nda gençlerimiz geleceklerine sahip çıkıyor. Bugün çöpteki tutanakları bulan duyarlı gençlerimize teşekkür ediyorum." açıklamasında bulundu.
GÖKÇEK'İ YALANLAYAN PAYLAŞIM
Sosyal paylaşım sitesi Twitter'da günlerdir nöbette olduğunu yazan Kuğulu Çapulcusu adlı hesap, "An itibariyle Necla Kızılbağ Lis. çöp kamyonu geldi.Çöpleri kontrol edip döküyoruz.Çöplerden tutanaklar çıktı.An itibariyle Necla Kızılbağ Lisesinde çöplerden tutanaklar çıkıyor fena şekilde. An itibariyle Necla Kızılbağ Lisesinde çöplerden çıkan tutanaklar.İşte belgesi canlar!!! An itibariyle Necla Kızılbağ Lis.ne Mansur Yavaşın avukatları geldi.Çöpler tutanak dolu!" notuyla tutanakları paylaştı. (Odatv)
İçinden birleştirme tutanakları çıktı. Çankaya çöp arabasında bu pusulaların ne işi var? Ne tezgah çeviriliyor? CHP bir sefer daha suç üstü yakalandı. Sahtekarlık yapanların yakasından düşmeyeceğiz... Burada anahtar çöp arabasında çalışanlar...İlk gelen habere göre, bu pusulalar CHP'liler tarafından Çankaya Belediyesi'ne ait çöp arabasına yüklenmiş... Bu pusulalar çöplüğe dökülüp, her seçimdeki yaptıkları tezgaha başvurup, çöplükte oy bulundu diyeceklerdi... Ancak suçüstü yakalandılar...Bize Çankaya Belediyesi'nin çöp arabasını yakalatan Allah'a ne kadar hamdetsek az... CHP artık tezgahları bırak hazmetmeyi öğren... "yorumunu yaptı.
CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş ise, "Seyranbağları'nda gençlerimiz geleceklerine sahip çıkıyor. Bugün çöpteki tutanakları bulan duyarlı gençlerimize teşekkür ediyorum." açıklamasında bulundu.
GÖKÇEK'İ YALANLAYAN PAYLAŞIM
Sosyal paylaşım sitesi Twitter'da günlerdir nöbette olduğunu yazan Kuğulu Çapulcusu adlı hesap, "An itibariyle Necla Kızılbağ Lis. çöp kamyonu geldi.Çöpleri kontrol edip döküyoruz.Çöplerden tutanaklar çıktı.An itibariyle Necla Kızılbağ Lisesinde çöplerden tutanaklar çıkıyor fena şekilde. An itibariyle Necla Kızılbağ Lisesinde çöplerden çıkan tutanaklar.İşte belgesi canlar!!! An itibariyle Necla Kızılbağ Lis.ne Mansur Yavaşın avukatları geldi.Çöpler tutanak dolu!" notuyla tutanakları paylaştı. (Odatv)
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Başbakanı Erdoğan arasında yapılan görüşmede “Gülen Cemaati” sorunu ele alındı.
Azeri haber ajansı APA’nın haberine göre Başbakan Erdoğan, Cemaat'in her iki ülke için tehlike oluşturduğunu söyledi. Erdoğan, Cemaat'in Azerbaycan’da ağ kurduğundan duyduğu tedirginliği dile getirdi. APA'nın dayandığı kaynak Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e Azerbaycan’daki Cemaat listesinin sunulduğunu belirtti.
Haberde, “Erdoğan ayrıca potansiyel tehlikenin zamanında önlenmesinin önemini vurguladı” denildi.
Azerbaycan'da pekçok Cemaat okulu ve kuruluşu bulunuyor.
http://www.odatv.com/n.php?n=erdogan-cemaat-listesini-o-ulkeye-verdi-0604141200
3.köprü Beykoz mevkii bağlantı yolu çalışmaları sırasında meydana gelen göçükte 3 işçi hayatını kaybetti.
Olay akşam saat 21.00 sıralarında Beykoz'da 3. Boğaz Köprüsünün bağlantı yolundaki Çavuşbaşı Viyadüğü inşaatında beton dökme çalışmaları sırasında meydana geldi.
50 metreden topak zemine düştüler
İskeleyle birlikte göçme sırasında beton bloklar üzerinde bulunan bulunan işçilerden kardeşler Lütfü Bulut (48), Yaşar Bulut (50) ile Kahraman Baltaoğlu yaklaşık 50 metreden toprak zemine düşerek hayatını kaybederken, diğer kardeş Sonay Bulut (42) göçme esnasında viyadüğün beton bloğu üstünde bacağının sıkışması sonucu yaralandı. Bazı işçiler ise köprü inşaatının beton blokları üzerinde mahsur kaldı.
OLAY YERİNDEN KARELER
3 işçinin cansız bedenine ulaşıldı
İhbar üzerine olay yerine çok sayıda 112 acil sağlık ekipleri, itfaiye ve polis ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekipleri ve inşaatta çalışan işçilerin kurtarma çalışmaları sonucu Lütfü Bulut (48), Yaşar Bulut (50) ve Kahraman Baltaoğlu'nun cansız bedenine ulaşıldı. Sonay Bulut (42) ise yaralı olarak kurtarıldı. Beton blok üzerinde mahsur kalan işçilere ise ilk olarak İtfaiye ekipleri müdahale etmeye çalıştı, ancak itfaiye aracının merdiveni yetersiz kalınca, mahsur kalan 11 işçi bölgedeki vinç yardımıyla kurtarıldı. Yaralı olarak kurtarılan Sonay Bulut ise vince binen 112 görevlileri tarafından sıkıştığı yerden çıkartılarak Ümraniye Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Göçükte hayatını kaybeden 3 işçinin cesedi olay yerine gelen savcının incelemelerinin ardından Paşabahçe Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
İki gün önce işe başlamış
Öte yandan göçükte hayatın kaybeden Kahraman Baltaoğlu'nun 2 gün önce işe başladığı belirtilirken, Lütfü Bulut, Yaşar Bulut ve yaralı olarak kurtarılan Sonay Bulut'un kardeş oldukları, Lütfü Bulut'un evli ve 3 çocuk babası,Yaşar Bulut ile Kahraman Baltaoğlu'nun ise evli olduğu öğrenildi.
"Hiçbir güvenlik önlemi yapmamışlar"
Ölen Yaşar Bulut ve Lütfü Bulut'un amcasının oğlu olduğunu söyleyen İsmail Bulut ise, "Evde oturuyordum. Olayı televizyondan öğrendim. Amcamın oğluna telefon ettim. Ben yaralıyım, kardaşlerim öldü dedi. Ben de geldim buraya baktım iskele yapmışlar, nereden baksan 40 metre iskeleyi sorunsuz şekilde yapmışlar, hiçbir güvenlik önlemi yapmamışlar. Beton dökerken göçme meydana gelmiş. Ölenlerin ikisi kardeş bir kardeş de yaralı. Yaklaşık 6 aydır bu işi yapıyorlar" dedi.
Vali Mutlu'dan başsağlığı
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da Twitter hesabından kazada ölen işçilerin ailelerine başsağlığı mesajı attı. Mesajda Vali Mutlu, "3.Boğaz Köprüsünün Çavuşbaşı viyadüğündeki kazada hayatını kaybeden rahmetli işçilerimizin mekanı cennet olsun,ailelerine sabırlar dilerim" dedi.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/37411-3kopru-insaati-coktu-3-isci-oldu.html