Üsküdar Kısıklı’daki evinden saat 10:40′da evinden çıkan Erdoğan Millet Parkı üzerinde bulunan Helikopter pistine geçti. Erdoğan helikoptere binmek için merdivenleri inerken yanında Ak Parti Üsküdar İlçe Başkanı Sinan Aktaş vardı. Aktaş’la sohbet eden Erdoğan, bir ara da telefonla konuştu. Bu sırada helikopter pistinin hemen karşısında bulunan inşaatta çalışan işçiler Başbakan Erdoğan’a sevgi gösterilerinde bulundu. Bir işçinin ” Padişahım sen çok yaşa” diye bağırdığı duyuldu. İşçilere el sallayarak karşılık veren Başbakan Erdoğan’a eşi Emine Erdoğan eşlik etti. Yakın danışman kadrosu ve çalışma arkadaşları başbakanla birlikte Düzce’ye hareket ederken Erdoğan’ın Yaveri Mustafa Varank’ın ekipte yer almaması dikkat çekti.
http://sozcu.com.tr/2014/gundem/padisahim-sen-cok-yasa-476376/
İstanbul Emniyeti'nde 21 personel, dinleme iddialarıyla ilgili olarak açığa alındı.
Açığa alınanlardan 11'i internet sistelerine ses kaydı ve tape sızdırmakla suçlanıyor. 10 personel ise Emniyet'teki kayıtları silmek ve yasadışı kayıt tutmakla suçlanıyor.
Açığa alınanlar arasında 17 Aralık operasyonu sonrası görev yeri değişen İstanbul Emniyeti eski Mali Şube müdürü Yakup Saygılı ve yardımcısı Kazım Aksoy da bulunuyor.
http://www.odatv.com/n.php?n=emniyette-tape-tasfiyesi-2103141200
AKP yasaklara bir yenisini daha
ekledi. Ses kayıtlarının birbiri ardına Twitter’a düşmesiyle hükümet bu
kez de Twitter’ı kapattı. Fakat milyonlar yasak dinlemedi, sadece 4
saatte 12 milyon tweet atıldı
Tayyip Erdoğan’ın “Twitter falan hepsinin
kökünü kazıyacağız” sözlerinin ardından Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu (BTK) harekete geçti. Dün gece yarısı Twitter’a erişim
engellendi. Yasak her kesimden büyük tepki alırken dış basında da yankı
uyandırdı. Dünyanın her yerinden milyonlarca tweet gelirken en çok tweet
Türkiye’den atıldı.
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının
ardından ses kayıtları ve kasetler üzerinden devam eden AKP-Cemaat
kavgası bir yasak daha getirdi. Soruşturmanın ardından “Haramzadeler333”
ve “Başçalan” adlı Twitter hesaplarından Erdoğan ve AKP yöneticilerine
ait olduğu iddia edilen ses kayıtları, Tayyip Erdoğan’ı kızdırdı.
Erdoğan’ın Bursa’da önceki gün yaptığı miting sırasındaki “Twitter falan
hepsinin kökünü kazıyacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücünü
görecekler” sözler üzerine dün gece yarısı Twitter kapatıldı.
Twitter için 4 koruma tedbiri
İlk olarak Başbakanlık’tan açıklama
geldi. Açıklamada Erdoğan’ın konuşmasının hukuki bir duruma işaret
ettiği kaydedildi. Açıklamanın ardından dün gece 23.30’da Twitter’a
erişim engellendi. Twitter’a girişte kullanıcılar “Bu internet sitesi
hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK 10. maddesi ile
görevli)’nin 20032014 tarih ve sayılı kararına istinaden
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından koruma tedbiri
uygulanmaktadır” mesajıyla karşılaştı. Kapatma gerekçesi olarak TİB
tarafından Twitter için 4 koruma tedbiri bulunuyor. Bunlardan ikisi
Anadolu 5. Sulh Ceza ve 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nce alındı. Eski Bakan
Binali Yıldırım ve Erkan Yıldırım’ın başvurusu ve Samsun’daki bir
vatandaşın şikayeti üzerine yapıldığı gerekçe gösterildi. Gelen tepkiler
üzerine açıklama yapan BTK, kişilik hakları ve özel hayat gizliliğini
öne sürerek mahkemelerin Twitter’a erişimi engelleme kararı aldığını
bildirdi. Gece boyunca kapalı olan Twitter’ın yöneticileri de harekete
geçti. Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey, Twitter’a girebilme yolunu
paylaştı. Dün saat 14.30 sularında Twitter’ın tekrar açıldığı söylense
de TİB, bu bilgiyi yalanladı.
Dış basından da büyük tepki
Dün AKP de dahil olmak üzere siyasi partilerden, sivil toplum kuruluşlarından, halktan ve dış basından tepkiler geldi.
Erdoğan’ın “Efendim işte uluslararası
camia şöyle der, böyle der, hiç beni ilgilendirmiyor” diyerek
umursamadığını gösterdiği dış basından da büyük tepki geldi. Amerika,
İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya ve birçok ülkede yasak tepki aldı.
Reuters, CNN, BBC, Washington Post, The Times, Kommersant, Le Monde,
Liberation ve daha birçok yayın organı yasağı eleştirdi. Dış basın
kapatma kararını yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından yayınlanan
ses kayıtlarıyla ilişkilendirdi. Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin
Schulz da Twitter’dan İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve
Türkçe olarak Tayyip Erdoğan’a şöyle seslendi: “Başbakan Erdoğan’ı ifade
özgürlüğünü hemen serbest bırakmaya çağırıyorum.”
CHP, hakkında fezleke düzenlenen eski bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında soruşturma önergesi hazırlıyor.
Edinilen bilgiye göre soruşturma önergelerinin ana konusu “rüşvet” iddiası olacak ve 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonuna vurgu yapılacak.
CHP hazırlayacağı 4 eski bakan hakkındaki ayrı ayrı soruşturma önergelerini de farklı günlerde Meclis Başkanlığına sunacak.
BAŞBAKAN İÇİN HAZIRLANDI, BEKLETİLİYOR
Bu arada CHP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında iki ayrı soruşturma komisyonu kurulması için iki ayrı önerge hazırladı. Soruşturma önergelerinden birincisi MİLGEM ihalesiyle ilgili “ihaleye fesat karıştırma” iddiasıyla verilecek. Diğer önerge de “yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs” iddiasını içeriyor.
CHP, önce hakkında fezleke düzenlenen 4 eski bakan hakkındaki soruşturma önergelerini gündeme getirecek, ardından Başbakan hakkında hazırlanan soruşturma önergesi verilecek.
SORUŞTURMA ÖNERGESİ İÇİN 55 İMZA YETERLİ
Meclis İçtüzüğüne göre, görevde bulunan veya görevinden ayrılmış olan Başbakan ve bakanlar hakkında Meclis soruşturması açılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda birinin vereceği bir önerge ile istenebiliyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen Meclis soruşturması önergesi gelen kâğıtlar listesine alınıyor ve Genel Kurul'da okunuyor. Okunan önergenin bir örneği, Başkanlıkça hakkında soruşturma açılması istenen Başbakan veya bakana gönderiliyor.
Meclis soruşturması açılıp açılmaması hakkında yapılacak görüşmelerin günü, önergenin verilişinden itibaren bir ay içinde görüşülüp karara bağlanacak şekilde, bir özel gündem halinde Danışma Kurulu'nun teklifi üzerine Genel Kurulca tespit ediliyor. Bu görüşme günü de ayrıca hakkında soruşturma açılması istenen Başbakan veya bakana bildiriliyor.
MECLİS SORUŞTURMASI AÇILIP AÇILMAMASI HAKKINDA GENEL KURULCA GİZLİ OYLA KARAR VERİLİYOR
Sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibinin veya onun göstereceği bir diğer imza sahibinin, şahısları adına üç milletvekilinin ve o sırada görevde bulunsun veya bulunmasın, hakkında soruşturma açılması istenen Başbakan veya bakanın konuşacağı bir görüşmeden sonra, Meclis soruşturması açılıp açılmaması hakkında Genel Kurulca gizli oyla karar veriliyor.
YÜCE DİVANA SEVK KARARI ANCAK ÜYE TAM SAYISININ SALT ÇOĞUNLUĞU İLE ALINIYOR
Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, soruşturmanın yürütülmesi görevi, Anayasanın 100'üncü maddesi hükümlerine göre, Başkanlıkça Genel Kurulda yapılacak ad çekme suretiyle kurulacak on beş kişilik bir komisyona veriliyor.
Görüşmeler tamamlandıktan sonra komisyon raporu Genel Kurulca gizli oyla karara bağlanıyor.
Komisyonun Yüce Divana sevk etmeme yönündeki raporlarının reddi, ancak, Yüce Divana sevke dair verilen ve sevk kararının hangi ceza hükmüne dayanacağını gösteren bir önergenin kabulüyle mümkün oluyor. Yüce Divana sevk kararı ancak üye tam sayısının salt çoğunluğu ile alınıyor. (Anka)
http://www.yurtgazetesi.com.tr/politika/mecliste-kritik-gun-h50157.html
Türkiye İstatistik Bürosu'nun Kars bürosunda bu sabah mesai
saatinin başlamasının ardından katliam yaşandı. Kurum çalışanı altı
kişiyi öldürüldü. Saldırının ardından dehşet verici bir ayrıntı ortaya
çıktı. Katliamı yapan kişi daha önce TÜİK'te çalışan bir psikologdu.
Türkiye İstatistik Bürosu'nun Kars'taki bürosu bu sabah bir saldırının hedefi oldu. Hürriyet'in haberine göre, sabah mesai saati başladığında büroyu basan bir kişi ve büroda bulunan altı kişiyi öldürdü ve ardından intihar etti. Bir kişi halen yaralı, hayatını kaybedenler arasında kurum müdürü Mehmet Tolon da bulunuyor. Şu an TÜİK Bürosu'nun bulunduğu bina boşaltılıyor.
Ceza alan memur katliam yaptı
Kars’ta meydana gelen olayın, müfettiş soruşturması sonucu ceza alan bir memurun cinnet getirmesi nedeniyle yaşandığı öğrenildi. İddiaya göre bir yıldır TÜİK Kars bölge müdürlüğünde çalışan memur hakkında bir süre önce soruşturma açıldı. Bu soruşturmada memura ceza verildi. Bu nedenle bölge müdürü ile tartışan memurun, önce mesai arkadaşlarını rehin aldığı, bir süre sonra da hepsini öldürerek intihar ettiği bildirildi. Rehine olayına karşı özel harekat timleri olay yerine gittiğinde 7 cesetle karşılaştı.
KARS VALİSİ: PSİKOLOG OLARAK ÇALIŞIYORDU
Kars Valisi Eyüp Tepe saldırının terör olayı olmadığını belirtirken şu açıklamayı yaptı: "Olayın terör saldırısıyla ilgisi yok. Saldırganın kimliği Veysi Erin. TÜİK'te psikolog olarak görev alıyordu. Altı kişiyi öldürmüş ve intihar etmiş"
"ÖNCE MÜDÜRÜ REHİN ALMIŞ"
Kars eski Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, hurriyet.com.tr’ye yaptığı açıklamada eylemi gerçekleştiren kişinin daha önce çalışan bir kişi olduğunu ifade ederek “Psikolojik sorunları olduğu ifade ediliyor. Kısa bir süre önce Diyarbakır’a gidiyor ve beraberinde silah getiriyor. Önce müdürü rehin alıyor. Sağa sola ateş açıyor. 6 kişiyi öldürüyor daha sonra da kendisi intihar ediyor. Çok sayıda yaralı da var” dedi.
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/karsta-tuik-burosuna-silahli-saldiri-7-olu-haberi-89604
Cemaat hakkında örgüt soruşturması 30 Mart’tan sonra başlatılacak. Bu örgütün bilinen suçları yazılıp çiziliyor. Bilinmeyenleri de biz yazalım. İddianameye katkımız olsun!
Uluslararası uyuşturucu ticaretine
ilişkin hazırlanan tüm raporlarda Türkiye’nin bir ‘transit ülke’ olduğu
belirtilir. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Bürosu UNODOL’un bir
raporuna göre Avrupa’nın tükettiği uyuşturucunun (eroin, esrar, afyon
vb.) yüzde 85’i Türkiye üzerinden geliyor. UNODOL’a göre Afgan kaynaklı
uyuşturucunun yüzde 40’ı İran üzerinden Batı Avrupa’ya gidiyor. İran
mafyası bunu Türkiye üzerinden gönderiyor.
Kim bu ‘Türk mafyası’?
UNODOL bir “Türk mafyası”ndan söz ediyor
ancak bu mafyanın yapısı hakkında bir şey söylemiyor. Oysa bu çapta bir
uyuşturucu trafiğini, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de devletin
iktidar organlarının en azından bir bölümünün desteği olmadan
gerçekleşmesi olanaksız. İktidarın mafyalaşması ve mafyanın iktidara
ortak olmasından boşuna söz edilmiyor.
Bundan sonra yazacaklarımız, cemaatin
uyuşturucu ticaretini araştırırken bir komployla görevinden
uzaklaştırılan şimdi eski görevine geri dönen üst düzey bir polis
müdürünün anlattıkları.
Artık o da Cemaatçi oldu
Bir zamanlar ünlü bir ANAP milletvekili
vardı. Doğu bölgesinin büyük bir ilinden birkaç kez Meclis’e girmişti.
İran üzerinden yapılan uyuşturucu trafiği bu milletvekilinin adıyla
anılır olmuştu. İran mafyasının Türkiye ayağındaki en güvendiği kişiydi.
Onsuz, o trafiğe “yol verilemezdi.”
Aşireti o kadar güçlüydü ki, güvenlik güçleri tarafından yakalanan mal, karakol basılarak ortadan yok edilebiliyordu!
ANAP iktidarı, sona erdi. Aşiret reisinin dokunulmazlığı da. Ancak sınırın öbür tarafında itibarını koruyordu.
“Trafik” onsuz olmazdı!
Eski milletvekili sırtını dayayacağı siyasal gücü çok geçmeden fark etti: Cemaat!
Kırk yıllık Yâni, olmuştu Kâni!
“Yükselen değer” artık Cemaat’ti.
Kötü ünlü otobüs şirketlerine ihtiyacı kalmadı!
Hem artık İran sınırından malı
Türkiye’nin batısına ulaştırmak için kötü ünlü otobüs şirketlerine
ihtiyaç da kalmamıştı. Bunların yerini, yolda çevrilmeden güvenli
geçebilecek “dokunulmaz” araçlar almıştı: Güvenlik güçlerinin araçları!
Cemaat’in başta istihbarat ve KOM olmak
üzere emniyetin en önemli birimlerindeki egemenliğini hatırlayın. Bunlar
sadece Ergenekon ve benzeri tertipler yapmak için oraya yerleşmediler.
Aşiret reisi için değişen bir şey yok. Eskiden “Genel Merkez”e ödenen pay daha sonra “Himmet kasası”na gitmeye başladı!
Cemaat’in kara paranın aklanması, akıl
almaz boyutlara ulaşan petrol ve mazot kaçakçılığı işlerine ise hiç
girmeyelim. Ayrı bir konu.
Boşuna “mafya-gladyo-tarikat diktatörlüğü” denmiyor.
Bırakın diğer şeyleri. Türkiye’nin eroin belasından kurtulması için bile bu Cemaat’ten kurtulması gerekiyor.
Hikmet Çiçek
Kim bilir ne umutlarla ne hayallerle açmışlardı ekmek teknelerini ama olmadı, dükkanları birer birer kapandı. Verilere göre son 9 yılda 1 milyon 200 binden fazla esnaf kepenk kapattı.
Veriler, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu'ndan. Buna göre 2005’ten bu yana tam 1 milyon 212 bin 73 esnaf ve sanatkâr faaliyetine son verdi. Esnafa göre bu durumun bir çok nedeni var.
Araştırmalar her 4 dükkandan 3'ünün kapandığını ortaya koyuyor. Bunların başında ise bakkallar, bayiler ve büfeler geliyor
Aileleri ile birlikte düşünüldüğünde esnaflar Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuyor. Yani bu olumsuz durum milyonlarca kişiyi olumsuz etkiliyor.
Esnafa göre tüm bu sorunların önüne geçecek adımlar atılabilir.
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/esnaf-kepenk-kapatiyo-h24361.html
Washington ile Tayyip Erdoğan’ın arasındaki ilişki kesinlikle sona
ermedi... ABD’nin hoşuna gitmeyen şeyler var tabii. Ama her ne kadar
Erdoğan’ın siyasetlerini bazı açılardan sevmese de bu ilişkinin
değişmesi şimdilik pek olası görünmüyor
ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından RAND Corporation’ın Avrupa Güvenliği Masası Şefi Stephen Larrabee ile Fethullah Gülen ile Başbakan Erdoğan arasındaki çatışmaları konuştuk. Diğer birçok Amerikalı uzmana göre daha temkinli konuşan Larrabee, Washington’un Erdoğan’ı bir kenara attığı yönündeki iddiaları hararetli bir şekilde karşı çıkıyor. Larrebee, Soğuk Savaş’ın en şiddetli dönemlerinde, 1978-1981 yılları arasında, dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’ın Beyaz Saray Milli Güvenlik Kurulu üyesi(MGK/NSC) Sovyetler ve Doğu Avrupa uzmanıydı. Carter’ın Sovyetler konusunda sağ kolu olarak biliniyordu ve bugün de Washington’un en kıdemli Avrasya, Rusya, Doğu Avrupa ve Türkiye uzmanı. Larrabee’nin Türkiye ve Başbakan Erdoğan ile ilgili değerlendirmeleri Washington Yönetimi’nin siyasetlerinden bağımsız değil...
‘Gülen’in eleştirileri Batı’nın eleştirileridir’
- Gülen ile Erdoğan arasındaki kavgayı genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gülen’in Financial Times’da çıkan yazısını (11 Mart) görmüşsündür. Tam bir serbest kürsü makalesi yazmış. Görüşlerini açıklıyor ve farkını ortaya koymaya çalışıyor. Erdoğan’ın adını anmıyor. Ancak Erdoğan’ın yanlış yaptığını düşündüğü noktaları ve olguları ortaya koymaya çalışıyor... Ve biliyorsun, Erdoğan ilk iktidara geldiğinde hemen hemen her konuda anlaşıyorlardı. Ancak Erdoğan daha otoriterleşince aralarında besbelli derin bir çatlak oluştu ve bugün bu çatlak düzeltilemez bir şekilde açıldı. Bence Gülen, birçok anlamda destek veren bir konumda bulunuyor, Erdoğan ise...
Yani, Gülen Financial Times’daki makalesinde şunlara açıklık getiriyor; hiç bir zaman hiç bir siyasal partiye üye olmamış ve kendisini bir filozof veya entellektüel düşünür gibi görüyor. Ve böyle kalmaya devam etme niyetinde. Erdoğan’ın İslamcıların toplum içinde takınması gereken rolden ayrıldığını düşündüğü için, bir İslamcının toplum içindeki rolünün ne olması gerektiği konusunda bir açıklama yapma ihtiyacı hissediyor, yani ahlaki bir sorumluluk hissediyor. Tüm bunlardan sonra 30 Mart seçimlerinde Erdoğan oy kaybetmezse çok şaşırırım...
- Ama önceden ittifak halindeydiler...
Gülen açısından yollarının ayrılma sebebi, FT’deki makalede oldukça açık biçimde ana hatlarıyla konulmuş. Türkiye’nin yanlış bir yöne gittiğinden ve görmek istediği gerçek demokratik devletin bu olmadığından endişeleniyor.
- Yani sebep yalnızca Erdoğan’ın demokratik olmayan yöntemleri mi?
Yani Gülen durumu bu şekilde görüyor. Bence bu eleştiriyi herkes yapıyor. Demek istediğim, eleştirdiği noktalar birçok Türk’ün, öfkeli Türk’ün özellikle eleştireceği noktalar. Ayrıca Batı’nın da eleştireceği şeyler. Tüm söyleyebileceğim bu. Aralarındaki ayrışma şimdi açıkça görünüyor. Ancak bu ayrışmanın giderek derinleştiği önceden belliydi, aralarında zaten sorunlar vardı.
- Peki ne zaman başladı?
Yani ben bunu kesin olarak söyleyemem ama birkaç yıl öncesini düşünürseniz, savcı Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ı Meclis Komisyonu’ndan önce almaya çalıştı ve Erdoğan bir yasa çıkararak Fidan’ın komisyondan önce alınamayacağını söyledi. Aralarındaki ayrışma o zamandan belliydi. Yani ibareler hep vardı. Gülen, Erdoğan’ın İsrail politikasının evrildiği yöne de karşı çıkıyordu. Sonuçta gelinen noktanın işaretleri vardı ama şimdi çok açık ve çok daha duygusal bir şekilde ortaya çıktı.
- İttifaklarının Haziran 2011 seçimlerinin ardından bozulduğunu söyleyebilir miyiz?
Resmi bir ittifak olduğunu düşünmüyorum, yalnızca birbirleriyle görüşüyorlardı. Ancak aralarındaki ayrılığın o tarihlerde başladığı ortada.
‘Erdoğan’la ilişkimiz devam ediyor’
- Washington ile Erdoğan’ın arasındaki ilişkinin bir sona geldiğini söyleyebilir miyiz?
Hayır, hayır... Kesinlikle doğru değil... ABD’nin hoşuna gitmeyen vs. şeyler var tabii. Ama ABD ile Türkiye arasında hala güçlü bir bağ ve birliktelik var. Ve her ne kadar Erdoğan’ın siyasetlerini bazı açılardan sevmese de, bu ilişkinin değişmesi pek olası durmuyor...
- CHP lideri Kılıçdaroğlu en son Washington’a gitti, sonrasında ABD Büyükelçisi kendisiyle kapalı kapılar ardında görüştü... Size göre Kılıçdaroğlu ABD için Erdoğan’a alternatif olabilir mi?
ABD Türk içişlerine karışmaz, Wahsington hangi hükümet iktidara gelirse onunla temasa geçer. Şu an Erdoğan iktidarsa ve dolayısıyla temel muhatap da o... Buna rağmen Washinton, CHP dahil diğer partilerle de bağlarını iyi tutmaya çalışıyor. Ama bir alternatif arayışı içinde değil.Yani iç siyasete karışmaz; Gülen olsun, ya da CHP olsun, veya bir başka parti... Bu tabii ki Erdoğan’ın her yaptığına katıldığı anlamına da gelmiyor. Ama ne olursa olsun, Washinton seçilmiş partiyle muhatap oluyor.
- Erdoğan’ın Rusya ziyaretini ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne girme talebini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu mesele, ABD’deki birçok insan için de anlaması güç bir durum. Pek bir anlam da ifade etmiyor çünkü Şanghai İşbirliği Örgütü’nü herhangi bir şekilde AB’ye benzetmek son derece zor. Ve AB’ye katılmanın faydaları, ŞİÖ’nün sunacağı imkanlarla kıyaslanamayacak kadar fazla...
İran’la ilişki ABD sayesinde
- Erdoğan’ın İran ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?Artık Batı’dan ziyade daha Avrasyacı bir siyaset mi izliyor?
Hayır, İran ile Türkiye’nin ilişkileri, -özellikle Ankara’nın Suriye’ye yönelik izlediği siyaset nedeniyle- bir süredir iyi gitmiyordu. Ama artık ABD’nin de İran politikasında... Şöyle diyelim, ABD ile İran tekrar müzakerelere başladı. Bu Türkiye için de, İran’la ilişkilerini iyileştirmek için ve geçmişteki gerginlikleri düzeltmek için açık bir kapı oldu. Ve bu kesinlikle belli başlı yeni bir yönelik olduğu anlamına gelmiyor, bir başka oluşuma dahil olma... nasıl ifade etsem bilemiyorum...
Yani bilirsin, Türk siyasetinde temel bir değişim, bir kaymaya yol açmıyor...
- Türkiye’de bazı çevreler Erdoğan’a karşı yapılan yolsuzluk operasyonunun İran ve Rusya ile kurduğu ilişkilerden dolayı yapıldığını öne sürüyor... İran’ın Türkiye’deki paraları da göz önüne alındığında, bu senaryoyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu operasyonun ve ortaya saçılan ses kayıtlarının vs. arkasındaki temel motivasyonun ne olduğunu bilmiyorum. Ama Erdoğan’ın politikaları konusunda belli bir memnuniyetsizliğin olduğunu ortaya koyduğu açık. Ve yolsuzluğun da bu kadar derin olduğu da göz önüne alınınca...
İran ve Rusya ile olan ilişkilere cevaben yapılmış bir operasyon olduğunu düşünmüyorum. Bundan ziyade, yolsuzluğun kendisine yönelik bir memnuniyetsizliği ve meselenin çok derin ve hassas olduğunu gösteriyor.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/35988-stephen-larrabee-aydinlika-konustu-abd-erdogandan-vazgecmis-degil.html
ABD’nin Pensilvanya
eyaletinde yaşayan Fethullah Gülen’in 50 milyar dolarlık mal varlığının
olduğu ve geniş bir eroin ağından beslendiği iddia edildi.
ABD’nin iç
istihbarat kurumu FBI’nın danışmanlarından olan Paul L. Willams’ın
iddiasına göre Gülen, Amerikan Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Zbigniew
Brzezinski’nin Orta Asya’daki Türk devletleri için yeni bir düzen
getirilmesi gerektiği fikrine uygun hareket ediyor. Wilams’ın
iddialarına yer veren Akşam gazetesinin haberine göre Gülen, doğalgaz ve
petrol yataklarının kontrolünü ABD’ye verebilmek için okullarıyla
bölgeye sızıyor. Haberde Gülen’in okullarında 130 CIA ajanının
çalıştığı, okulların da narkotik ve silah kaçakçılığıyla finanse
edildiği bilgisi yer alıyor.
‘Cemaat artık CHP’yi destekliyor’
Fethullah Gülen’in
çiftliğini çok kez ziyaret ettiğini belirten Willams, Cemaat’in AKP’yi
terk edip CHP’yi desteklemeye karar verdiğine dikkat çekiyor. Willams’ın
Cemaat ile ilgili iddiaları şöyle: “Amaçları bu partiyi (CHP) de ele
geçirmek. Bu düşüncenin planlandığı yer Gülen’in Pensilvanya’daki
çiftliği. Elbette Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın da desteğini almış
durumdalar. Gülen’in CIA’ya hizmet ettiği biliniyor. “Bu yapılanma tam
da Gülen’in temsil ettiği şey. Gülen hareketi de dev bir eroin ağından
besleniyor. Bir eğitim ağının başında olduğunu iddia eden Gülen, ABD’de
Yeşil Kart başvurusunda bulunduğunda 50 milyar dolarlık mal varlığını
mahkeme heyetine gizlice sunmuştu. Mahkemeye sunulan bu evrakı
belgeleyebilirim.”
Edmonds da dikkat çekmişti
Daha önce FBI’da
çalışmış olan Türk asıllı Sibel Edmonds, Cemaat’in CIA’nın desteğiyle
Türkiye’de büyük bir medya ağı kurduğunu, satın almalar yoluyla, polis
teşkilatına, hukuk ve askeri alanlara sızdığına dikkat çekmişti.
Aydınlık’ın
açıkladığı, Deniz Kuvvetleri’ndeki F-tipi örgüt elemanlarından oluşan
listede yer alan 60 kişiden 16’sının isminin İzmir’deki Askeri Casusluk
davası dosyasına girdiği ortaya çıktı
Aydınlık, dün Deniz
Kuvvetleri’nde tespit edilen F-tipi örgütlenmenin imamları ve operasyon
elemanlarından oluşan 60 kişilik listeyi yayımladı. Balyoz, Askeri
Casusluk, Amirallere Suikast, Poyrazköy, Kafes benzeri davalar için
hazırlanan tertiplerde görev alan 60 kişiden 16’sı hakkında Güney Deniz
Saha Komutanlığı’nca soruşturma yürütüldüğü ortaya çıktı.
Örgüt içi yazışmalar İzmir dosyasında
Soruşturmayı yürüten
Askeri Savcı Taner Güçlü İzmir’deki ‘Casusluk’ davasında sanık olunca,
dosyadan alındı. Ancak Taner Güçlü, yargılandığı mahkemeye yürüttüğü
soruşturmayla ilgili belgeler sununca, F-tipi örgüt elemanlarının
isimleri de açığa çıktı.
2010 yılında İzmir
Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Başsavcısı olarak görevini
sürdürdüğü sırada TSK içerisinde yer alan ve Ergenekon benzeri davalar
için sahte dijital belge üreten çeteyi soruşturan Birinci Sınıf Askeri
Hakim Yarbay (o dönem binbaşı) Taner Güçlü, İzmir’deki Askeri Casusluk
davasında sanık olmuştu.
Deşifre etmeye
çalıştığı yapı tarafından kendisine komplo kurulan Yarbay Güçlü’nün adı
davaya karışınca, önce yürüttüğü soruşturmadan el çektirildi. Güney
Deniz Saha Komutanlığı’nda Askeri Savcı iken, daha sonra aynı
komutanlıkta Adli Müşavirlik Disiplin Subaylığı görevine atandı.
Güçlü, uğradığı
komployu anlatmak için Güney Deniz Saha Komutanlığı’nda yürüttüğü
soruşturma süresince kendisine ulaştırılan bazı belgeleri tutuksuz
yargılandığı Askeri Casusluk davasının görüldüğü İzmir 12. Ağır Ceza
Mahkemesi’ne sundu.
F-elemanlarına uyarı e-postası
O belgeler arasında bulunan bir e-posta oldukça dikkat çekici. 1 Ağustos 2010 tarihinde “
yucelgumus@yahoo.com”
adresinden 25 askerin adreslerine gönderilen e-postada, Askeri Savcı
Taner Güçlü’nün yürüttüğü soruşturmada adları geçen kişilere dikkatli
olmaları yönünde uyarılar yer alıyor. “Değerli arkadaşlarım” konu
başlıklı e-postada, “Davada ismi geçen / geçecek olanların listesi”
şeklinde kurmay albaylardan astsubaylara kadar 28 askerin ismi
sıralanıyor.
Haklarında
soruşturma yürütüldüğüne dair ikaz edilen kişilerden, aralarında bir
‘baş imam’ olmak üzere 16’sı Aydınlık’ın dün açıkladığı Deniz
Kuvvetleri’ndeki F-tipi örgüt elemanları listesinde de yer alıyor.
‘Eşinizle konuşurken bile dikkat edin’
E-postada,
soruşturulduğu düşünülen askerler, öncelikle soruşturma hakkında
bilgilendiriliyor. Yazan kişi daha sonra şu şekilde uyarılarda
bulunuyor: “Sizlerin yapmasında azim fayda olan bazı hususları bildirmek
istiyorum.
1. Can güvenliği açısından kendinize dikkat ediniz.
2. Odanıza şüphelendiğiniz personel gelince yalnız bırakmayınız. Hazırlanmış bir evrak odanıza atılabilir.
3. Ortalıkta konuştuğunuz şeylerin birileri tarafından sürekli bu kişilere taşındığını biliniz.
4. Sizlere vatan
haini olarak baktıkları için en ufak küçük bir açığınız 6 şehit
verdirmiş gibi muamele göreceğinizi unutmayınız.
5. Bulunduğunuz
mekanlarda yaptığınız konuşmalarınıza dikkat edin. Yani kendi evinizde
eşinizle bile konuşurken orada bir dinleyici olabileceğini,
telefonlarınızın dinlenebileceğini, arabalarınızda bir alıcı
olabileceğini sakın unutmayın.”
İhbar mektupları yazan ekip
Aynı e-postada,
Balyoz, Poyrazköy gibi davalarda sanık olan subaylar hakkında ihbar
mektupları yazan kişilerin bu ekip olduğu ortaya çıkıyor:
“Üstünde bu kadar
gürültü koparılan ihbar mektuplarının yazılması ülke savunması görevini
ihmal ederek her tür konuya el atarak gerçek görevinden uzaklaşmış olan
TSK’nın kendi asıl görev ve ilgi alanına dönmesi için ifa edilmesi
gereken bir görevdi. Bu mektuplar daha liberal, daha demokrat, gelişmiş
bir Türkiye için gereklidir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığının
konseptlerinin ufkunun sadece zavallı bir Yunanistan ile sınırlı olması
bile gerekli vizyondan ne kadar uzak olduğumuzu göstermektedir. Bu kadar
iyi niyetlerle yazıp gönderdiğimiz mektupların sizlerin başlarına
sıkıntı açması ve suçlu durumuna düşürmesi ise istenmeyen bir durumdu.
Sizleri uyararak dikkatli olmanız temennisi ile bu listede ismi
geçenleri yazıyorum. As.Hak.Bnb. Taner Güçlü’den 2010/433 Nolu
soruşturmayı sorarak hakkınızda bilgi alabilirsiniz.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çanakkale'de düzenleyeceği miting öncesi çeşitli parti ve demokratik kitle örgütlerine baskın düzenlendi. TGB, TKP ve Halkevleri üyelerinin de aralarında bulunduğu 28 kişinin gözaltına alındığı belirtildi. Gözaltıların artması bekleniyor.
TKP'nin kapısı kırıldı
TKP Çanakkale İlçe binasına miting öncesi "Diktatöre, katile boyun eğme" yazılı pankart asılmıştı. Bu pankartı indirmek isteyen polis ekipleri, ilçe binasının çelik kapısını kırarak içeri girdiler ve pankartı indirdiler. İndirilen pankartın yerine Türk bayrağı asıldı.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/35958-canakkalede-tayyip-erdogan-gozaltisi.html
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çanakkale'de düzenleyeceği miting öncesi çeşitli parti ve demokratik kitle örgütlerine baskın düzenlendi. TGB, TKP ve Halkevleri üyelerinin de aralarında bulunduğu 28 kişinin gözaltına alındığı belirtildi. Gözaltıların artması bekleniyor.
TKP'nin kapısı kırıldı
TKP Çanakkale İlçe binasına miting öncesi "Diktatöre, katile boyun eğme" yazılı pankart asılmıştı. Bu pankartı indirmek isteyen polis ekipleri, ilçe binasının çelik kapısını kırarak içeri girdiler ve pankartı indirdiler. İndirilen pankartın yerine Türk bayrağı asıldı.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/35958-canakkalede-tayyip-erdogan-gozaltisi.html
Deniz Kuvvetleri'nde Fethullahçı örgütlenmenin şifresi çözüldü. Aydınlık Gazetesi, yasa dışı örgütlenmenin imamları ve operasyon elemanlarının da aralarında olduğu 60 kişilik listeyi kamuoyuna açıkladı. Aralarında 18 amiralin de bulunduğu Fethullahçı örgütlenme listesi, aynı zamanda Deniz Kuvvetleri'ni hedef alan tertiplerin faillerine de ışık tutuyor. İşte isim isim Deniz Kuvvetleri'nde F tipi örgüt...
Tertiplerle amirallerinin yarısının tasfiye edildiği Deniz Kuvvetleri’nde, aralarında 18 amiralin de yer aldığı F tipi yapılanmanın boyutları ortaya çıkmaya başladı
Balyoz, “Askeri Casusluk”, Amirallere Suikast, Poyrazköy, Kafes benzeri tertiplerle Deniz Kuvvetleri’ndeki 50 amiralin yarısı tasfiye edildi ve 300’ü aşkın subay hedef alındı.
Aydınlık; hemen hemen tüm yönetim kademesini yeniden şekillendirilen Deniz Kuvvetleri’deki F-tipi örgütü tespit etti.
60 kişiden 4’ü ‘baş imam’
18 muvazzaf amiralin yer aldığı 60 kişilik listede F-tipi tertiplerde görev alan 4 ‘baş imam’ olduğu öğrenildi. Deniz Kuvvetleri’nde ve TSK bünyesinde yürütülen çeşitli soruşturmalarda da listedeki 14 kişinin tertiplerde 1. derecede rol aldığı, 42 kişinin ise tertiplere dahil olduğu tespit edildi.
Aydınlık’ın edindiği bilgiye göre, Deniz Kuvvetleri’ndeki F-tipi örgütlenmenin başındaki 4 imamdan 1’i amiral, 2’si kurmay albay, 1’i ise TSK’dan atılmış bir binbaşı.
Rakamlar Deniz Kuvvetleri’ndeki F-tipi örgütlenmenin boyutunu da gözler önüne seriyor. Örgütlenme içerisinde 18 amiral, 9’u kurmay 13 albay, 2 astsubay, 1 emekli amiral, ordudan atılan veya emekli edilen 19 subay ile 7 astsubay yer alıyor.
Görseli büyütmek için üzerine tıklayınız:
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/iste-donanmadaki-60-kisilik-cemaat-kadrosu-h24299.html
Kırım'ı Ukrayna'dan koparıp Rusya'ya bağlayacak olan referandumda resmi sonuçlar açıklandı. Kırım seçim merkezi yetkilileri tarafından yapılan açıklamada referanduma katılanların yüzde 97’sinin Rusya’ya katılmayı kabul ettiği ifade edildi.
Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde halk, bölgeyi Ukrayna’dan kopararak Rusya’ya bağlamasını tercih etti. Oldukça sakin geçen ve 23 ülkeden 135 gözlemcinin takip ettiği referandumda halkın yüzde 96.77’sinin “Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasına razı mısınız” sorusuna “evet” cevabı verdiği açıklandı.
Referanduma katılım oranının yüzde 83.1 olduğunu açıklayan Seçim Komisyonu Başkanı Mikhail Malişev, halkın yüzde 96.77′sinin Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin Rusya’ya katılması yönünde oy kullandığını, yüzde üçünün ise Ukrayna’nın bir parçası olarak kalınması için oy verdiğini söyledi.
Kırım Başbakanı Sergey Aksinov ise bu sabah saatlerinde, “Referandumun nihai sonuçları: Yüzde 96.6 lehte!” diye tweet atarak, bölgenin Rusya’ya bağlanma kararı aldığını duyurmuştu.
‘Bağımsız’ Kırım Rusya’ya başvurdu
Kırım Parlamentosu, ‘Bağımsız Kırım Cumhuriyeti’ni ilan ettiğini açıkladı. Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde düzenlenen referandumun ardından toplanan Kırım Parlamentosu, “Bağımsız Kırım Cumhuriyeti”ni ilan ettiğini açıkladı. 85 milletvekiliyle toplanan parlamento, yayımladığı bağımsızlık deklarasyonunda, “Sivastopol’ün özel statüye sahip olacağı bağımsız ve egemen Kırım devletini ilan ediyoruz” ifadesi kullanıldı.
Bildiride, “Kırım devleti”nin yabancı devletlerle eşitlik, barış, iyi komşuluk prensipleri çerçevesinde ilişki kuracağı belirtilerek, “Birleşmiş Milletler’e (BM) ve dünyadaki tüm ülkelere Kırım’daki halklar tarafından kurulan bağımsız devleti tanıma çağrısı yapıyoruz” denildi.
Kırım Rusya’yı seçti
Kırım yönetimi, Rusya Federasyonu’na bağlanma başvurusunu da geciktirmedi. Kırım hükümetinin bu sabah Moskova’ya resmi başvuruda bulunarak Rusya’ya katılmak istediğini bildirdiği açıklandı. Rus yanlısı Başbakan Sergey Aksinov dün “Yarın (bugün) bir Kırım parlamento delegasyonu Rusya’ya uçacak ve Rusya Federasyonu’na katılmak için resmi başvuruda bulunacak” demişti.
TATARLAR SANDIĞA GİTMEDİ
Kırım Tatarları günler öncesinde açıkladıkları gibi dünkü referandumu boykot etti. Başkent Akmescit’te, ağırlıklı olarak Tatarların yaşadığı Çistinkaya mahallesindeki okulda kurulan sandıklarda, sadece bölgede yaşayan Ruslar ve Ukraynalılar oy kullandı.
Kırım Tatarlarında yeniden sürgün kaygısı
Kırım Tatar Milli Meclis’I Başkanı Refat Çubarov, BBC’ye yaptığı açıklamada Kırım halkında bölgenin Rus kontrolüne girmesi durumunda sürgün edilme şüphesi olduğunu söyledi. Kırım’da yüzde 93 oy oranıyla Rusya’ya bağlanmanın kabul edildiği referandumun yasadışı olduğunu belirten Çubarov,”Referandum Ukrayna yasalarına aykırı ve Rus askerlerinin Kırım’a girdiği bir durumda, askerlerin kontrolü altında yapılıyor” dedi.
Kırım Tatarları, Sovyetler Birliği lideri Josef Stalin tarafından Nazi’lere destek verdikleri gerekçesiyle1944 yılında Orta Asya’ya sürülmüş, tehcir sırasında Tatar nüfusun önemli bir kısmı ölmüştü. Ülkelerine 1989 yılından sonar dönmeye başlayabilen Kırım Tatarları, özerk bölge nüfusunun yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturuyor.
RUS BASINI ALKIŞLADI
Kırım’ın Rusya’ya bağlanma kararı Rus basınında alkışlandı. İşte Rus gazetelerinden ilk yorumlar:
Komsomolskaya Pravda: Kırım, Rusya’ya geri dönüyor.
Moskovsky Komsomolets: Kırım, Ukrayna’dan boşanıyor.
İzvestia: Birileri mutlu olmayabilir ama, biz mutluyuz.
Rossiiiskaya Gazeta: Dün Kırım bir seçim yaptı; Rusya’nın parçası olmak istiyor.
GEÇİCİ ATEŞKES
Haftalardır Rus askerlerinin kuşatması altındaki Kırım’daki seçim sağlanan ateşkes nedeniyle sakin geçti. Rusya ve Ukrayna iki ülke Kırım’da 21 Mart’a kadar ateşkes kararı aldı. Ukrayna televizyonları seçim yayını yapmadı. Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk da, “Sonucu hiçbir şekilde tanımayacağız. Bugün Kırım’da ayrılıkçılığı ve bölünmeyi destekleyenleri en kısa zamanda adalet önüne çıkartacağız” diye konuştu.
PUTİN’DEN OBAMA’YA ‘KIRIM’ SAVUNMASI
Kırım’daki kritik referandumun ardından ABD Başkanı Barack Obama ile telefonda görüşen Rusya lideri Vladimir Putin, yapılan oylamanın uluslararası hukuk çerçevesinde meşru olduğunu söyledi.
Kremlin’den yapılan açıklamaya göre, telefon görüşmesi ABD’nin talebi üzerine gerçekleşti.
Açıklamada, “Vladimir Vladimiroviç Putin, Kiev’deki mevcut makamların, Rusça konuşan halk dahil sivilleri terörize eden ve durumu istikrarsızlaştıran aşırı milliyetçi ve radikal grupların ortaya koyduğu şiddeti durdurma konusundaki isteksizliğine ve yetersizliğine dikkat çekti” denildi.
Açıklamaya göre, Putin ayrıca, yaşanan şiddet olayları nedeniyle Ukrayna’nın tüm kesimlerine Avrupalı gözlemcilerin gönderilmesi gerektiğini belirtti.
BATI TANIMIYOR
AP: “GAYRIMEŞRU VE YASADIŞI”
Referandum sürerken, Putin’i telefonla arayan Almanya Başbakanı Angela Merkel, Rusya liderini geri adım atmaya yine ikna edemedi. Kremlin’den yapılan açıklamada “Rusya lideri Kırım halkının yapacağı seçime saygılı olacaklarını Alman Başbakanı’na iletti.
Oylama sonucuna ilk tepki ABD’den geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Rusya’ya referandum sonucunu tanımayacağını bildirdi ve birliklerini derhal Kırım’dan çekmesini istedi.
Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius da referandumu “yasadışı” ilan etti ve Rusya’yı Kırım’da “anlamsız ve tehlikeli tırmanışı sürüklemekle” itham etti. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague ise ülkesinin referandum sonucunu kabul etmeyeceğini söyledi. Hague, AB’den de “Rusya’ya güçlü bir cevap vermesini” istedi.
Beyaz Saray’dan açıklama
Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, ABD olarak, Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde bugün yapılan “referandumu reddettiklerini” bildirdi. Carney, yaptığı yazılı açıklamada, ABD’nin, 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığını kararlı biçimde desteklediğini hatırlattı.
“Ukrayna’nın Kırım bölgesinde bugün yapılan referandumu reddediyoruz” ifadesini kullanan Carney, şunları kaydetti: “Bu referandum, Ukrayna anayasasına aykırıdır ve uluslararası toplum, şiddet tehditleri ve uluslararası kanunların ihlali anlamındaki Rusya’nın askeri müdahalesinin gözdağı altında yürütülen bu oylamanın sonuçlarını tanımayacaktır. Ukrayna hükümetinin dahli olmadan Ukrayna’nın geleceğine dair kararlar alınamaz. Bunun yanında bu oylama gerekli değildi. Ukrayna hükümeti, Kırım’ın özerkliğini artırmayı tartışmaya istekliği olduğunu açıkça gösterdi.”
DOĞUDAKİ RUSLAR DA AYAKLANDI
Daha Kırım referandumu sonuçları açıklanmadan Ukrayna’nın bir bölgesi daha Rusya’ya bağlanma referandumu istedi. Rusça konuşanların çoğunlukta olduğu ülkenin doğusundaki Donetsk şehrinde, dün şehir meydanında toplanan 4 bin kişilik Rusya yanlısı gösterici sanal referandum yaparak bağımsızlık ilan etti. Meydan girişine barikatlar kurularak Ukrayna İçişleri Bakanlığı araçlarının girişine izin verilmedi. Ülkenin en büyük ikinci kenti Harkov’da da, Rus yanlısı göstericiler 100 metrelik Rusya bayrağı açtı.
TÜRKİYE DE TANIMIYOR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin Kırım’da yapılan referandumun tanınmayacağını açıkladı. Kırım Tatar Milli Meclisi eski Başkanı Ukrayna Milletvekili Mustafa Cemil Kırımoğlu ile İzmir’de yaptığı sürpriz görüşmede İzmir’de gerçekleşen bu sürpriz görüşmede Erdoğan, referandum sonucunu kabul edilemeyeceğinin açıklanacağını söyledi. Türkiye’nin gelişmelere tek taraflı olarak müdahale etmesinin mümkün olmadığını belirten Erdoğan “Türkiye batı dünyası ile birlikte Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunmasını istiyor. Bu konuda Türkiye’nin de içinde bulunduğu NATO bir karar alırsa biz de elbette buna uyarız” dedi. Konuyu daha önceden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le de görüştüğünü belirten Başbakan Erdoğan Türkiye’nin Kırım Tatarlarının yanında olacağını ve onlara hiç bir şekilde zarar gelmemesi için her türlü girişimi yapmaya hazır olduğunu vurguladı. Kırımoğlu ise Tatarlar’ın referandumu yüzde 99 oranında boykot ettiğini, Türkiye’nin desteğinin önemli olduğunu söyledi.
http://sozcu.com.tr/2014/dunya/rusya-kirimi-geri-aldi-471516/
Suriyeli sığınmacılara gönderilmek üzere üretilen ekmeklerin markasının Tayyip olması dikkat çekti.
Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’nde kurulan ekmek fabrikasında üretilen ekmekler ‘Tayyib’ markasıyla Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Osmaniye’de yaşayan Suriyeli sığınmacıların tüketimine sunuldu.
Türk girişimciler Mehmet Mustafa Ayaz ve Enver Çedikçi, Suriyeli ortakları Muhammed Muhiddin El Dibiş ile birlikte 2 ay önce Tayyib Unlu Mamulleri ve Ekmekçilik Firması’nı kurdu. Fabrikada, Suriyelilerin damak tadına uygun ekmek ürettiklerini belirten Mehmet Mustafa Ayaz, “Fabrikamız kurulalı 2 ay olmasına rağmen kepeği fazla olduğu için diyabet hastalarının da çok rahat şekilde tüketebildikleri ekmekten şimdiye kadar 6 milyon adet ekmek üreterek satışını gerçekleştirdik. Bunun yanında fabrikamızda 26 kişiye de iş imkanı sağladık” dedi.
Ayaz, ürettikleri ekmeğe ‘Tayyib’ ismini verme nedenini de şu sözlerle açıkladı:
“Tayyib Unlu Mamulleri ve Ekmekçilik Firması olarak 6 ay önce Türk ve Suriyeli iş ortağımızla fabrikamızı kurduk. Türkiye’de misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin bu ihtiyacını dikkate alarak ayrıca ekmeği halkımıza da tanıtmak amacıyla, kurduğumuz fabrikanın ismini de Arapça’da ‘güzel, lezzetli’ anlamında kullanılan ‘Tayyib’ ismini tercih ettik. Ekmeği hem Suriyelilere hem de kendi halkımıza sunuyoruz. Ekmeği Hatay, Osmaniye, Gaziantep, Kahramanmaraş ve ilçelerine gönderiyoruz. Hedefimiz markamızı Türkiye markası yanında dünya markası haline getirmektir. Bunun yanında Arap kültüründe yer alan çeşitli unlu mamulleri de üreteceğiz.”
Fabrika ortaklarından Suriyeli Muhammed Muhittin El Dibiş ise ilerleyen günlerde üretim kapasitesini arttırmayı düşündüklerini söyledi.
http://sozcu.com.tr/2014/gunun-icinden/suriyelilere-tayyip-ekmegi-471595/
Erdoğan "Bana neden Atatürk posteri sallıyorsunuz?"
Erdoğan, Aydın’da düzenlenen AKP mitinginde ”Şimdi gelirken bana birileri Atatürk’ün posterini sallıyor. Bana neden Atatürk’ün posterini sallıyorsun. Ki büyük ihtimalle CHP’li” dedi.
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları
Ya merhum Menderes’in verdiği demokrasi mücadelesinin yanında ya da onu şehit edenlerin yanında yer alacağız. Yerel seçim olarak bakmayın bu seçime. O gün Menderes’e diktatör dediler. Bugün aynısını bana söylüyorlar. O gün Menderes için hürriyet düşmanı dediler. Bugün benim için söylüyorlar… O gün Menderes’e gençleri öldürüyor dediler aynısına bana söylüyorlar. Hatta Menderes’e ne dediler kıyma makinelerinden geçirip cesetleri saklıyor dediler.
O gün de Menderes’e en alçakça en edepsizce iftiraları attılar, yolsuzluk suçlaması yaptılar. Bugün de bana atıyorlar. Kim? CHP’nin başındaki Kılıçdaroğlu ve avanesi… Terör örgütü diyor ki ben öldürdüm. Orada 3 ay önce askerden gelen Burakcan şehit oluyor utanmadan sıkılmadan bunu faturasını Başbakan’a kesiyorsun. Dün yine bir yerde diyor ki ne Burakcan’ı aradı ne Ahmet’in ailesini aradı. Senin kulakların var duymazsın. Takiye var iftiranın bini bir para bunlarda…
“BANA NEDEN ATATÜRK POSTERİNİ SALLIYORSUN”
Şimdi gelirken bana birileri Atatürk’ün posterini sallıyor. Bana neden Atatürk’ün posterini sallıyorsun. Ki büyük ihtimalle CHP’li. Laf üretme iş üret iş. Gazi Mustafa Kemal öldü paraların üzerinden Atatürk’ün fotoğrafını kaldırıp İnönü’nün resmini koyan partisiniz. Siz bize bu tür oyunları bırakın. Geçmişinize bakın.
“PENSİLVANYA’YA BEL BAĞLADINIZ”
Bunların hepsi müdellel. Hepsi belgeli… Siz değil misiniz ezanı esasından ayıran, Kuran kurslarını kapatan. Adnan Menderes ezanı aslına döndürdü diye idama götürdünüz. Camileri ahıra depoya çevirdiniz. Her zaman darbelere bel bağladınız. Şu anda da Pensilvanya’ya bel bağladınız. Din istismarı yapıyorsunuz ve böyle ayakta kalmaya çalışıyorsunuz.
http://sozcu.com.tr/2014/genel/erdogan-konusuyor-57-471651/
17 Aralık operasyonu sonrası evinden 1 milyar dolar çıkarttığı iddia
edilen Bilal Erdoğan'ın Babası Tayyip Erdoğan'ı arayarak Cemaat'e
operasyon yapılmasını istediği iddia edildi.
Twitter'da Başçalan ismiyle açılan hesaptan yeni bir ses kaydı daha yayınlandı. İddiya göre Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan Savcıların ve emniyet müdürlerinin görevden alınmasının yeterli olmayacağını söylüyor.
"CEMAATİN BÜYÜKBABALARINA OPERASYON YAP BABACIĞIM"
Dört bakan çocuğunun evlerine yapılan operasyon sonrasında Bilal Erdoğan'ın Başbkan Recep Tayyip Erdoğan ile operasyon günü yaptığı iddia edilen görüşme internete düşmüştü. İddiaya göre Bilal Erdoğan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı arayarak durumun ciddiyetini bildiriyor ve Cemaatin büyükbabalarına operasyon yapılması fikrini iletiyor. Recep Tayyip Erdoğan telefonların dinlenmesi ihtimaline karşılık "Tamam dur şimdi karıştırma dur" diye uyarıyor. Ancak Bilal Erdoğan olduğu iddia edilen kişi ısrarını devam ettiriyor.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/51233/Yeni_ses_kaydi___Cemaatin_buyukbabalarina_operasyon_yap_babacigim_.html
AKP'li Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin halkı 12 yangın dolabının açılışına çağırması tartışma konusu oldu.
30 Mart'ta yapılacak yerel seçimlere sayılı günler kala, belediye başkanlarının açılış törenleri ve yeni adayların mitingleri son sürat devam ediyor.
AKP'li Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı son açılış, sosyal medyada çok konuşuldu. Kentin çeşitli yerlerine asılan afişlerde halk, 12 adet yangın dolabının açılışına davet edildi.
AKP'li belediyenin yaptığı bu açılış sosyal medyada da tartışma konusu oldu.
İşte Twitter'daki yorumlar:
@hasannur7734: Bursa Büyükşehir Belediyesi 12 adet YANGIN DOLABI'nın Hizmete Açılış Töreni!:- HAYALDİ GERÇEK OLDU!
@cmcmkr: ''12 adet yangın dolabı'nın hizmete açılması töreni '' diye bi gerçek var . Bursa Büyükşehir Belediyesi çalışıyor !
@tolgayataokay: 12 adet yangın dolabı hizmete mi açılır, tören mi yapılır onu geçtim bunun için afiş mi yapılır. Ankara'yı geçtiniz valla!
@volkanbk3: 12 Adet Yangın Dolabı açan Bursa Belediyesi tebrik ediyorum!! Benim evde de bir dolap var onu da açsınlar lütfen..!!
@fekaplan: uzaydan canlı yayın yapılan bir dönemde, 12 yangın dolabı, 5 şehir kapısı gibi harikulade hizmetlerin açılışlarını yapan belediyelerimiz var
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/51471/AKP_li_belediye_bakin_neye_acilis_yapti.html
PKK'nın
silahsızlanması için gerken şartı açıklayan Murat Karayılan "Apo
zindanda olduğu müddetçe silah bırakma talimatı verse bile gerilla
yerine getirmez." dedi.
KCK'nın önemli isimlerinden yürütme konseyi üyesi ve silahlı güçler HPG'nin tepe ismi Murat Karayılan, çözüm süreci ve PKK'nın silahsızlanmasıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Örgütün silah bırakması konusundaki tutumunu ortaya koyan Karayılan, "Önder Apo ve tüm siyasi tutsaklar özgür olmadıkça, gerilla asla silah bırakmayacaktır. Gerillanın silah bırakmasının tek yolu, Önder Apo’nun da katılacağı büyük bir gerilla kongresinin toplanması ve bu kongrenin silah bırakma kararı almasıdır. Bunun başka yolu yoktur. Yani kimse Önder Apo zindandayken gerillanın silah bırakacağını düşünmesin." dedi.
"SÜREÇ AKP'NİN DİRENCİ YÜZÜNDEN 2. AŞAMADA DEĞİL"
Örgütün yayın organlarından Sterk TV’de yayınlanan Kürtçe özel programa katılan Karayılan, AKP hükümetinin süreçle ilgili gerekli adımları atmadığını, devletin mevcut ateşkesi birçok defalar ihlal ettiğini söyledi. Seçimlerden sonraki haftalarda AKP hükümetinin adım atması gerektiğinin altını çizen Karayılan, "Geçen yıl Nevruz'da Önder Apo, tarihi bir deklarasyonla yeni bir dönemi ilan etti. Önderliğimiz, bu deklarasyonla birlikte Kürdistan’da demokratik siyasi çözümü geliştirerek hem Türkiye’de hem de Ortadoğu’da yeni bir dönemi başlatmak istedi. Çözüm süreci kendi içinde üç aşama olarak belirlendi: Birinci aşama olarak ateşkes yapılacak ve gerilla Kuzey’den geri çekilmeye başlayacaktı. Bu gerçekleşti. Ateşkes ilan ettik ve geri çekilmeyi başlattık. İkinci aşama ise yasal ve anayasal adımların atılması gereken bir dönemdi. Bunlar da Türk devletinin üzerine düşen görevlerdi. Ama Türk devleti ve AKP hükümeti ikinci aşamanın gereklerini yerine getirmedi. Yani bu dönemi başlatmadı. Bunun içindir ki süreç halen birinci aşamadadır. Yani birinci aşama bitmiş olmasına rağmen ikinci aşama başlamıyor. Niye? Çünkü AKP hükümeti bu konuda verdiği sözlerin gereklerini yerine getirmiyor. Yani üzerine düşen görevleri yapmıyor. Doğru, süreç bugün tamamıyla bitmiş değil ama tek taraflı olarak Önder Apo ve hareketimiz tarafından yürütülmektedir. Tabii ki bu süreç tek taraflı olarak sonuna kadar gitmez. Bundan dolayı da esas olarak süreç tıkanmış durumdadır. Son olarak seçim sonrasında adım attılar, attılar; atmadılar süreç bitmiştir. Yani bu adımlar seçimden hemen bir gün sonra belki olmaz ama 1-2 hafta geçmesine rağmen adım atmazlarsa herkes bilsin ki bu süreç bitmiş olacaktır." diye konuştu.
SİLAH BIRAKMANIN TEK YOLU ÖCALAN'LI KONGREDİR
PKK'nın silah bırakıp bırakmayacağı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Karayılan, Abdullah Öcalan'ın özgürleşmeden silah bırakılmayacağını belirtti. Karayılan şunları söyledi:
"Bir de şunu herkes bilmelidir: Önder Apo ve tüm siyasi tutsaklar özgür olmadıkça, gerilla asla silah bırakmayacaktır. Gerillanın silah bırakmasının tek yolu, Önder Apo’nun da katılacağı büyük bir gerilla kongresinin toplanması ve bu kongrenin silah bırakma kararı almasıdır. Bunun başka yolu yoktur. Yani kimse Önder Apo zindandayken gerillanın silah bırakacağını düşünmesin. Bu mümkün değildir. Doğrudur, Kürdistan Özgürlük Gerillası, Önder Apo’nun talimatlarına bağlıdır. Fakat Önder Apo zindanda olduğu müddetçe silah bırakma talimatı verse bile gerilla yerine getirmez. Bu, gerillanın kararıdır. Önder Apo’nun tüm talimatları yerine getirilir, ancak bir talimat ancak Önder Apo fizikmen de özgür olursa gerçekleşir: O da gerillanın silah bırakmasıdır. Bu gerçekliği herkesin bilmesi gerekiyor."
http://www.internethaber.com/karayilan-silah-birakmanin-sartini-acikladi-650949h.htm
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Batman
mitinginde hizmet vermediği gerekçesiyle eleştiri oklarının hedefine
oturttuğu Batman Belediye Başkanı Necdet Atalay'ın KCK davasından 2009
yılından beri tutuklu olduğu öğrenildi. Seçildikten 7 ay sonra
tutuklanan Atalay halen bu dava kapsamında tutuklu.
BELEDİYE BAŞKANI 5 YILDIR TUTUKLU
Başbakan Erdoğan, 24 Aralık 2009′dan beri tutuklu olan Atalay'ı ‘Dedim burada hangi belediye var? BDP var dediler. E geçen dönemde bunlar vardı. Niçin bunlar Batman’ın yüzüne bakmıyor. Şehirlerarası yollar nasıl? Biz dertliyiz dertli, biz aşığız size. Biz sizlere efendi değil, hizmetkar olmaya geldik.’ sözleriyle hedef aldı.
Başbakan’ın Batman mitinginde kullandığı ’Allah aşkına hiçbir hizmet vermeyen BDP’ye hala oy mu vereceksiniz yahu‘ ifadeleri üzerine sosyal medyadan eleştiri yağdı.
http://www.odatv.com/n.php?n=erdogandan-batman-gafi-1603141200
Türkiye Liseliler Birliği (TLB) İstanbul
Bakırköy ve Üsküdar’da düzenlediği Berkin Elvan eylemlerinde liselileri
birleştirdi. Bu eylemlerden rahatsız olan Üsküdar Hüseyin Avni Sözen
Anadolu Lisesi müdürü ise öğrencilerin boğazını sıktı.
TLB’nin önderlik ettiği Berkin Elvan
eylemlerinden birisi Üsküdar Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesi’nde
gerçekleşti. Yaklaşık 80 öğrencinin okul bahçesinde yaptığı oturma
eyleminin ardırdan okul müdürü öğrencilere saldırdı ve bazı öğrencilerin
boğazını sıktı. Eylem yapan öğrencilerden biri yaşadıklarını Aydınlık’a
şöyle anlattı: “Öğlen teneffüsünde arkadaşlarımız okul bahçesinde
oturma eylemi yaptılar. Ancak ne bir slogan atıldı ne de bir taşkınlık.
Bazı arkadaşlarımız sadece ellerinde Birgün gazetesinin 1. sayfasındaki
Berkin Elvan’ın fotoğrafını tutuyordu. O sırada müdür yardımcısı
yanımıza gelerek ‘Hadi arkadaşlar kalkın’ dedi.
Müdürün öğrenciye saldırısı
Okul müdürü bir anda gelerek
arkadaşımızın elindeki gazeteyi aldı ve yırttı. Bizlere hakaret etti.
‘Hepsinin numarasını alın, disiplin cezası vereceğim. Şerefsizler,
teröristlerin gazetesini okula sokuyorsunuz’ diye bağırdı. Öğrencilerden
biri ‘böyle davranamazsınız?’ diyerek karşılık verince okul müdürü
öğrencinin boğazını sıktı. Daha sonra bu arkadaşımızı odasına çağıran
müdür yaklaşık bir iki saatlik bir konuşmanın ardından bıraktı.” Olayın
duyulmasının ardından velilerin ve mezun öğrencilerin okula geldiği
bildirildi.
Öğrencileri odalarına kilitledi
Bakırköy Cumhuriyet Anadolu Lisesi
öğrencileri de TLB’nin önderliğindeki eyleme katıldıkları için okul
müdürünün hışmına uğradı. Tanık öğrencilerin anlattıklarına göre olay
şöyle yaşandı: “Eylemin ertesi gün okula gelen öğrenciler beden eğitimi
dersi için soyunma odalarına gitti. Okul müdürü derse hazırlanan kız
öğrencilerin soyunma odalarına girdi, erkek öğrencileri ise odalarına
kilitledi. Öğrencilere hakaret ederek kabinleri arayan okul müdürü
eyleme katılan öğrenciler hakkında da soruşturma başlattı”
Samanyolu Haber'in, İsrail'in Gazze operasyonları haberinde Gazze'dekiler hakkında 'terörist' demesi Kanal önünde yapılan eylemle protesto edildi.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/35746-stvye-terorist-tepkisi.html
Berkin Elvan eylemlerinin nabzının attığı yerlerden biri de Taksim idi.
Polis saldırısının yaşandığı Taksim'de, Kanal D muhabirinin söyledikleri tepki çekti.
Kanal D Muhabiri Cem Tekel, Kanal D Haber canlı yayınında şu sözleri kullandı: "Grup buraya karanfil bırakmak istemişti. Ancak bir arbede ardından müdahale geldi. Şuan da Taksim meydanının dört bir tarafı polis tarafından çevrildi."
Kanal D muhabiri Cem Tekel'in bu sözlerine sinirlenen bir yurttaş yalan söylemeyin diyerek, "Arbede falan değil, polis halkına saldırıyor. Çocuklarına saldırıyor" diyerek tepki gösterdi.
http://www.odatv.com/n.php?n=yalan-soylemeyin-polis-kendi-halkina-saldiriyor-1203141200
Berkin Elvan’ın cenaze töreninin yapıldığı Okmeydanı semtinde dün gece saat 22.00 sıralarında silah sesleri duyuldu. Olayda yaralanan 3 kişiden birinin hayatını kaybettiği açıklandı.
DHA muhabirinin edindiği bilgiye göre, saat 22.00 sıralarında Okmeydanı sakini oldukları belirtilen bir grup, Fatih Sultan Mehmet Caddesi'nde toplanarak tekbir getirmeye başladı. Gruptakilerden bazılarının ellerinde sopa olduğu görüldü. Bu grup ile, Okmeydanı’nda Berkin Elvan ailesinin evinin çevresinde bekleyen başka bir grup karşı karşıya geldi. Kavga esnasında silah sesleri de duyuldu. Olayda 3 kişi yaralandı. Yaralılardan ikisi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, biri de Kasımpaşa'daki Deniz Hastanesi’ne kaldırıldı. Başından yaralanan ve Deniz Hastanesi'nde tedavi altına alınan Burak Can Karamanoğlu kurtarılamadı. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan kişilerden birinin elinden, diğerinin ise sırtından yaralandığı ileri sürüldü. AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu, olayda ölen gencin 22 yaşında olduğunu açıkladı ve olay sırasında bölgede polisin olmadığını belirtti.
İSTANBUL VALİLİĞİ'NDEN OKMEYDANI AÇIKLAMASI
Olayın ardından İstanbul Valiliği internet sitesinden açıklama yapıldı. Açıklama şöyle:
"Bu akşam saat 22.30 sularında Beyoğlu ilçesi, Kulaksız Dörtyol mevkii, Çeşme Durağı mıntıkasında iki gurup arasındaki sözlü sataşmaların daha sonra silah kullanılan bir kavgaya dönüşmesi sonucunda 1992 doğumlu Burak Can Karamanoğlu adlı genç hayatını yitirmiş, yine bu silahlı saldırı sonucu 1983 doğumlu Hüseyin Taşbaşı el ayasından, Ramazan Gün ise karın boşluğundan yaralanmış olup yaralıların hayati tehlikeleri bulunmamaktadır. Fail ya da faillerin yakalanması yönünde emniyet birimlerimiz tarafından çalışmalar yoğun bir şekilde sürdürülmektedir. Hayatını kaybeden Burak Can Karamanoğlu’na Allah’tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı dileklerimi paylaşıyor, yaralı yurttaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimle acil şifalar diliyorum. Kamuoyuna saygıyla duyurulur."
TUNCELİ'DE ŞEHİT ACISI
Tunceli'de de bu gece çıkan olaylarda biber gazından etkilenen bir polis memuru kurtarılamayarak şehit oldu. Tunceli Devlet Hastanesi Başhekimi Erdem Kaya, gazdan etkilenerek hastaneye kaldırılan polis memurunun şehit olduğunu açıkladı. Olayın ardından Twitter hesabından açıklama yapan Tunceli Emniyet Müdürü Hayati Yılmaz ise, "Bir evladımızı, polis memur Ahmet Küçüktağ'ı görevli olduğu ekip otosu içinde aniden fenalaşması sonucu kaybettik. Başımız sağolsun. Kamuoyunda gazdan etkilenerek rahatsızlandığı şeklinde yanlış bilgiler dolaşmaktadır. Kurumum tarafından bu yönlü bir bilgi edinilmiş değildir. Birlikte görev yapan ekip arkadaşları gece boyunca gazlı ortama girmedikleri ve gaz maskesi takmaya hiç ihtiyaç duymadıklarını söylemiştir" dedi.
TUNCELİ VALİSİ'NDEN AÇIKLAMA
Tunceli Valisi Hakan Yusuf Güner yaptığı açıklamada “Ancak bazı basın yayın organlarında olaylara müdahale sırasında gazdan etkilenerek kalp krizi geçirdiği şeklinde asılsız ve gerçeği yansıtmayan yoruma dayalı bilgilerin yayınlandığı görülmektedir. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi adına açıklama gereği duyulmuştur” ifadelerini kullandı.
http://www.odatv.com/n.php?n=biber-gazi-can-aldi-1203141200