'TIR'larla gelen silahları burada
indiriyorlar, daha sonra El Kaide militanları bu silahları alarak, Suriye'ye
savaşmaya gidiyor. Silahların teröristlerin rahatça girip çıktığı yere, ben bir
milletvekili olarak giremiyorum'
Adana Emniyet Müdürlüğü'nün bir
ihbarı değerlendirerek 17 Kasım'da Metal Sanayide yaptığı aramada roketatar
silahı yapımında kullanılan malzeme bulundu ve 10 şüpheli gözaltına alındı.
Şüphelilerin Savcılık ifadesinde Reyhanlı'ya bağlı Bükülmez Köyü tarif
ediliyordu. CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, incelemelerde bulunmak üzere
adı geçen köye gitti, ancak güvenlik kontrolü bölümünden Türk karakolunun
bulunduğu alana geçmesine izin verilmedi.
İçişleri Bakanının ayıbı
Refik Eryılmaz Sınırda ve Atma
kasabasının karşısında ayrı ayrı basın açıklaması yaparak şunları söyledi:
"Bizim Türk karakolunun bir kilometre berisinde bir kontrol
noktası oluşturulmuştur. Kontrol noktasının ilerisinde Türk karakolu bulunmaktadır.
Adana'da yakalanan silahlarla ilgili TIR şöförünün bu güzargahtan karakolun
önüne getirildiği ifade edilmektedir. Bu silahların getirildiği yerin bu yer
olduğunu tespit ettik. Burada bir inceleme yapmak istedik, ama izin çıkmadı.
Ben bu bölgenin milletvekili olarak herkesin girip, rahatça çıktığı yerden
maalesef giremiyorum.
Silahlar burada indiriliyor
TIR şöforünün ifadesi yanımda,
ben daha önce bir avukat arkadaş vasıtası ile temin etmiştim. Tarif ettiği yer
burasıdır. Ben daha önce gelmiştim ve karakolun önünde tel örgü ile çevirili
bir alan vardır. TIR'larla gelen silahları burada indiriyorlar, daha sonra El
Kaide militanları bu silahları alarak, Suriye'ye savaşmaya gidiyorlar.
Silahların rahatça girip çıktığı,
teröristlerin rahatça girip çıktığı, ben bir milletvekili olarak giremiyorum.
Ben Meclisin gündemine getireceğim! Bu ayıbı bu hükümetin temizlemesi
gerekiyor. Vali ve İçişleri Bakanını istifaya davet ediyorum. Benim nezaketen
karakolda misafir edilmem gerekiyordu. Benimle alay komutanı görüşmeyeceğini ve
içeri almayacağını söylüyor. Milletvekillerine kendi topraklarını yasak eden
rezil bir hükümetle karşı, karşıyız." dedi.
İşgal edilmiş topraklar gibi
Eryılmaz ayrıca bir PYD ve ÖSO,
El Kaide örgütlerinin çatışmalarına değinerek şunları söyledi:
"Bizim karakolun bulunduğu yerden sol kanatta Cinderus,
Afrin gibi kasabalarda PYD hakimdir, Sağ kanatta yani Atma denilen yerde ise
ÖSO ve El Kaide örgütü hakimdir. Bu örgütler ciddi çatışma içindeler ve biz de
karakol olarak ortasında kalmışız. Kontrol noktasından bizi almadılar, ama
bakın bir araç gitmekte daha onlarca araç o noktadan içeri girdi. Bunları
gördük. İşgal edilmiş topraklar gibi bir manzara ile karşılaşıyoruz.
Yetkililere sesleniyorum: Siz oradan milletvekilinin girmesine engel
olacağınıza, silah sevkiyatına engel olun. Buradan sevkiyat yapılan terörist
sevkiyatına ve kaçakçılık olayına engel olacaksınız. Yani milletvekili yasak
ama her türlü terör serbest, bu ayıp! AKP'nin ayıbıdır, yazıklar olsun
diyorum."
Hüseyin Güler
Uluslararası Adalet Divanı
Birleşmiş Milletlerin yargı organıdır ve uluslararası teröre yataklık dahil pek
çok konuya bakar.
El Kaide de malum dünyanın en
cani terör örgütüdür.
Bu iki hatırlatmayı yaptıktan
sonra somut iki belge sunalım:
Birincisi Konya'da yüklediği 931
adet havan mermisi ile yakalanan TIR şoförü L.K'nın mahkeme tutanaklarına giren
ifadesidir.
Buna göre Tayyip Erdoğan, El
Kaide'ye yapılan bu silah sevkiyatından haberdar çünkü taşınan havan mermileri
MİT ve jandarmanın bilgisi dahilinde ve onların gösterdiği adreslere teslim
edilmiş.
Aynı şekilde Jandarma işin içinde
olduğundan Genelkurmay da haberdar ve onlar da El Kaide'nin silah tedarikçisi
konumunda.
Tablo bu olduğundan ve bu durum
mahkeme tutanağına girdiğinden Tayyip Erdoğan'ın terörist El Kaide'ye yardım
yani ona silah temin etmekten Uluslararası Adalet Divanında yargılanmasının önü
açılmış oluyor.
İkinci belge ise Avrupa'daki
Türklerden Mısır halkı için toplanan paraların Türkiye'nin Kahire Büyükelçisi
Hüseyin Avni Botsalı tarafından ihtiyaç sahibi olan halka değil de yasa dışı
örgüte teslim ettiğinin Mısır istihbaratı tarafından belirlenmesidir ki sınır
dışı edilmesinin gerçek nedeni de budur.
NOT: Tayyip Erdoğan'ın
"ulan" aşağılamasına susan akilli Kadir İnanır'ın lakabı bundan böyle
"Ulan Kadir" olmalıdır.
Gökçek'ten vazgeçemez çünkü...
Tayyip Erdoğan'ın Melih Gökçek'i
Ankara'da beşinci kez aday yapması risk zira doğal yıpranma diye bir şey var.
Peki Erdoğan buna rağmen Gökçek'i
niye mi aday yaptı?
F Tipi cemaat ile birleşip yeni
bir siyasi oluşuma kalkışır korkusuyla!
Erdoğan hırsı, enerjisi ve türlü
imkanları olan Melih Gökçek'in karşısında konumlanmasının sebep olacağı
olumsuzlukları düşünerek onu yeniden aday yapıp yanına aldı ve tıpkı Numan
Kurtulmuş misali kendini siyaseten vurabilecek potansiyelli bir lider adayını
bu şekilde etkisizleştirmiş oldu.
Baykal'a yapılan kaset operasyonu,
Bahçeli'nin rehin edilmesi ve Kurtulmuş ile Gökçek'in lider adayı olarak
sıfırlanması siyaset mühendisliğinin tezahürleridir.
MHP aday bulamıyor!
Şaka yapmıyorum MHP pek çok yerde
aday bulamıyor.
Sadece belde ve ilçelerde değil
pek çok ilde bile göstermelik ve sıradan isimler aday yapılıyor.
En dramatiği İstanbul ve İzmir
gibi metrollerde adaylığa adı geçen tek bir ismin bile olmaması.
Meral Akşener, Bahçeli İstanbul
adaylığı için kendine böyle bir emrivaki yapmasın diye çırpınıyor.
Keza Oktay Vural, İzmir
bağlamında aynı endişeyi taşıyor.
MHP Genel Merkezinde adaylık için
bırakın anket çalışması istişare bile yok zira genel başkan yardımcıları
birbiriyle küs ve bir araya bile gelemiyor.
Sıradan isimlerin aday
yapılmasına tepki gösteren örgütler ise son olarak Mersin örneğinde olduğu gibi
anında fesh ediliyor.
Evet Bahçeli'nin MHP'yi getirdiği
nokta budur ve heyhat ülkücüler bu dramatik tabloyu koyun misali hala
seyrediyor.
Şamil'i kucaklayan Kılıçdaroğlu
değil miydi?
Sözcü Gazetesi, Kılıçdaroğlu ABD
gezisine neden bizi değil değil de TGRT ve Zaman'ı davet etti diye feveran
ediyor
Yine öğleden sonra günaydın
diyeceğim.
Yahu bu Kılıçdaroğlu değil miydi
Şamil Tayyar gibi yazdığı Ergenekon kitapları ile vatanseverlere çamur saçan
birini yargıdan ceza aldığında telefon açıp dayanışma sözlerini eden ve onu
kucaklayan!
Hatırlayın aynı Kılıçdaroğlu
yakın geçmişte yaptığı Çin gezisine bütün Ankara Temsilcilerini davet ederken
Aydınlık Gazetesi Ankara Temsilcisi İsmet Özçelik'i görmezden gelmişti.
Bazı CHP'liler bu yanlışı Kemal
Bey değil medya ve strateji danışmanlığını yapan ANAP-DYP bakiyesi, zenginliği
ile dünyaca ünlü malum şahsa dayandırıyor ama ben onu önemsemem zira öyle
birini o koltuğa oturtan kimdir?
Emine'nin fedaileri!
AKP güruhunun Kamer Genç'in Emine
Erdoğan bağlamındaki itirazlarını istismar etmelerini anlarım zira dersane
tartışması AKP'i sarsıyor ve gündem değişsin diye çırpınıyorlar.
Peki ya o iki arkadaşa ne demeli?
Dün sabah CNN Türk'ü açtım aman
Allahım bir sahiplenme ve bir hücum ki sormayın.
Hem Metehan Demir hem de Hakan
Çelik adeta Emine Erdoğan'a fedai olurken Kamer Genç'i asmaya kalktılar
Kusura bakmasınlar ama o
tutumları gerçekte bir hanımı sahiplenmekten ziyade Tayyip Erdoğan'a yalakalık
ve yaranma tavırlarıdır zira Kamer Genç, Emine Erdoğan'ın kadınlığını değil
onun devletler arasında resmi bir karşılığı olmayan davranışlarını sorgulamıştır
ki demokrasilerde böyle şeyler olağandır.
Sadece Metehan ile Hakan değil,
durumdan yalakalık çıkaranlar bilsinler bu tutumları kayda girmiştir.
http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/sabahattin-onkibar/28201-sabahattin-onkibar-iste-tayyipi-adalet-divanina-goturecek-iki-belge.html
Kolluk kuvvetlerinin tespit
ettiği El Kaidecilerin 'Türkiye içinde suç işlemedikleri' gerekçesiyle
yakalanmadıkları ve ellerini kollarını sallayarak gezdikleri ortaya çıktı
Suriye'de kan döküp, Türkiye'ye
kaçan El Kaidecilerin "hukuki boşluk" bahanesiyle ellerini kollarını
sallayarak gezdiği ortaya çıktı. Kolluk kuvvetlerinin de bu teröristleri tespit
ettiği, ancak "Türkiye içinde suç işlemedikleri" gerekçesiyle
yakalayamadığı belirtildi.
AKP Hükümeti'nin Suriye ile
ilişkileri koparmasının da, bu skandalda etkisi oldu. Suriye'deki olaylar
başlamadan önce devrede olan "Suçluların iadesine ilişkin anlaşma"
da, iki ülke ilişkileri kopunca devre dışı kaldı. Ekim ayında silahlarıyla
gelip Jandarma'ya teslim olan ve silahları alınıp mahkemeye sevk edilen 85
militandan da sadece 1'i tutuklandı.
İstihbarat var, operasyon yok
El Kaide'nin Suriye kolu El Nusra
örgütü militanlarının Türkiye'den bu ülkeye geçiş yaptığı haberlerinin
ardından, bu örgüte yapılan silah sevkiyatları gündeme geldi. Güvenlik güçleri,
bu örgüte karşı kolluk kuvvetlerinin elinin kolunun bağlı olduğunu ifade
ediyor. Güvenlik kaynakları, Türkiye içinde somut bir suç olmadığı sürece yasal
çerçevede bulunanlara karşı işlem yapılamadığını aktarıyor. Buna göre, El Nusra
militanları, kolluk kuvvetleri tarafından tespit ediliyor, bu militanların
takipleri gerçekleşiyor, ancak Türkiye içinde suç işlemedikleri için derdest
edilemiyor. Bu yönde Suriye'den de, bu militanların iadesi talep edilemiyor.
Çünkü, Suriye ile yapılan "Suçluların İadesi Anlaşması", AKP
politikalarıyla bu ülke ile ilişkilerin kopması nedeniyle devre dışı kaldı. AKP
Hükümeti, Suriye yönetiminin sunduğu, teröristlerin işledikleri suçların
delillerini ise dikkate almıyor.
Geçmişte Suriye, bu anlaşma
çerçevesinde, yakaladığı PKK militanlarını Türkiye'ye iade ediyordu.
İlişkilerin bozulmasından sonra bu iadeler de durdu.
Turist teröristler
Güvenlik kaynaklarının
aktardığına göre, sistem şöyle işliyor: Yurdışından yasal yollarla adam
getiriyorlar ve yine yurtdışında çatıştırıyorlar. Adamların pasaportu
bulunuyor. Ya vizesi var, ya da vize istenmeyen bir ülkeden geliyor. Yani
Türkiye'de bulunmaları açısından hiçbir sıkıntı yok. Türkiye içinde suça
karışmadıkları sürece, gözaltı veya tutuklama söz konusu olmuyor.
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri,
"Türkiye Suriye'ye terör gruplarının geçişine izin veriyor"
şeklindeki suçlamalara ilişkin Batılı diplomat ve gazetecilere şu gülünç
savunmayı yapıyor:
"Türkiye'ye her yıl milyonlarca turist geliyor. Biz bütün
turistleri bu açıdan kontrol edemeyiz ki. Bu insan haklarına aykırı olur!"
Hatay Baro Başkanı Sinan Adnan
Akgöl, bu tür terör örgütleriyle mücadelede delil olması zorunluluğuna dikkat
çekerek "Bu çerçevede mücadele etmek çok zor" ifadesini kullandı.
Silahlı 85 militandan sadece 1'i
tutuklandı
TSK'dan yapılan açıklamaya göre,
Kilis/Öncüpınar 4'üncü Hudut Bölük Komutanlığı sorumluluk bölgesinde, 15 Ekim
Salı günü sınırı geçerek teslim olan 85 Kuzey Kasırgası Tugayı mensubundan
sadece biri tutuklanmıştı. Aydınlık'ın Kilis Cumhuriyet Savcılığı'ndan edindiği
bilgiye göre, tutuklama gerekçesi de 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar
ile diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet etmek. Bunun dışında 84 kişi,
Öncüpınar Gümrük Kapısı'ndan sınır dışı edildi.
Terörle mücadelede uluslararası
sözleşmelere tarafız
Ancak Türkiye, terörle mücadele
kapsamında 12 uluslararası sözleşmeye taraf olmuş bir ülke. Bu sözleşmelerden
bazıları şöyle:
* Plastik Patlayıcıların Tespit Edilmesi Amacıyla İşaretlenmesi
Hakkında Sözleşme 1 Mart 1991 tarihinde Montreal'de imzalandı. Uçaklara yönelik
sabotaj eylemlerinin önlenebilmesi için plastik patlayıcıların tespit
edilebilmesi amacıyla kimyasal maddelerin işaretlenmesine yöneliktir.
* Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi
(1999) Taraf devletlere, doğrudan ya da dolaylı olarak, terörist eylemleri
işlemek için mali kaynak temini ve toplanmasını suç haline getirecek yasal
düzenlemeler yapma yükümlülüğü getirmektedir.
* Nükleer Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi (2005) Taraf
devletlerde radyoaktif madde ve nükleer araçların dahil olduğu terörist
eylemlerin önlenmesi, faillerinin kovuşturulması, cezalandırılması ve bu
kişilerin iade edilmesine imkan tanımakta, işbirliğinin artırılmasını
amaçlamaktadır.
Ceyhun Bozkurt
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/28240-aman-dikkat-el-kaideli-teroristler-sokakta.html
Uludere olayından kısa bir süre önce tutuklanan dönemin
Diyarbakır 2'nci Hava Kuvvet Komutan Yardımcısı Karataş'a göre; bombalamada ilk
istihbarat bilgileri ABD İHA'sı Predatör'den alındı
Diyarbakır 2'nci Hava Kuvvet Komutan Yardımcısı olarak görev
yaptığı sırada Balyoz davası kapsamında Ekim 2011'de cezaevine giren emekli
Tümgeneral Beyazıt Karataş Aydınlık'a yolladığı mektubunun bir bölümünü Uludere
olayına ayırdı. Karataş, tutuklanmasından yaklaşık 2,5 ay sonra 34 köylümüzün
ölümüyle sonuçlanan bombalamada ilk istihbarat bilgilerinin Kuzey Irak'ta uçan
ABD'nin İnsansız Hava Aracı(İHA) olan Predatör'den alındığını kaydetti.
Karataş, Uludere olayına ilişkin şu bilgileri verdi:
'MİT'ten istihbarat
geldiği duyumu kuvvetli'
"28 Aralık
2011 tarihinde Uludere'de ilk İHA görüntüleri önce Kuzey Irak'ta ABD İHA'sı
Predatör'den alınmıştır. Daha sonra bölgeye Türk İHA'sı Gözcü sevk edilmiş ve
görevi Predatör'den devir almıştır.
MİT tarafından yalanlanmakla beraber, basında çıkan
haberlerden Uludere ile MİT'ten önemli olduğu değerlendirilen istihbarat
bilgilerinin yayımlandığı duyumu kuvvetlidir.
'Uçakların
kullanılması emri Genelkurmay'dan'
Genel olarak İHA görüntüleri, diğer istihbarat kaynaklarından
gelen bilgilerle birlikte başta Genelkurmay Karargahı'nda İstihbarat ve Harekat
personeli olmak üzere diğer ilgili birliklerde görevli personel tarafından da
değerlendirilmektedir.
İHA görüntüleri ve diğer istihbarat bilgileri dikkate
alınarak hedef seçilmesi ve Hava Kuvvetleri uçaklarının kullanılması ihtiyacı
ortaya çıkarsa, Genelkurmay İstihbarat ve Harekat Başkanlığı temsilcileri
tarafından önce Genelkurmay Başkanı'na da çıkılır bilgi verilir ve emri alınır.
Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda bu faaliyetler
yürütülürken diğer karargahlarda ve görev verilebilecek birliklerde de
hazırlıklar paralel olarak sürdürülür ve Genelkurmay Başkanlığı'nın emri
beklenir.
TBMM tarafından hükümete verilen TSK'nın sınır dışı
kullanılması yetkisi Hükümet tarafından Genelkurmay Başkanlığı'na devir
edilmiştir. İç Güvenlik Harekatı'nda Hava Kuvvetleri'nin sınır içi ve sınır
dışı kullanılması yetkisi Genelkurmay Başkanlığı'ndadır.
'Sınır dışı
harekatta Başbakan ve Cumhurbaşkanı'na bilgi verilir'
Genelkurmay yetkilileri tarafından sınır dışı İç Güvenlik
Harekatı yapılacaksa; Başbakan'a bilgi vermek üzere Başbakanlık Müsteşarına,
ayrıca bilgi için Cumhurbaşkanı'na bildirilmek üzere yaverine bildirilir. Bu
uygulama usullerinde bildirim yerleri yapılan koordinasyona göre zaman zaman
değiştirilebilir.
Uludere olayında; mevcut istihbarat bilgileri ile önce
Predatör daha sonra Gözcü görüntülerinin kıymetlendirilmesi sonucu Hava
Kuvvetleri uçaklarının kullanılmasına karar verilmiş ve Genelkurmay
Başkanlığı'nın Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na emri ile Diyarbakır'da konuşlu
gece görüş imkan ve kabiliyetine sahip F-16'lar kalkmış ve kendilerine verilen
görevi icra etmişlerdir."
Aydınlık'ın haberi birçok kaynaktan doğrulandı
Aydınlık, 5 Ocak 2012 tarihli "İstihbarat predatörden"
manşetiyle, Uludere olayında ilk istihbaratın ABD'nin İncirlik Üssü'nden kalkan
predatörden verildiğini yazmıştı. Amerikan Wall Street Journal gazetesi de 15
Mayıs 2012 tarihli haberinde, istihbaratın predatörler tarafından verildikten
sonra, operasyon kararının Türk yetkililerce alındığını vurgulamıştı.
"Kaçakçı
grubun içinde teröristlerin olduğu bilgisi bulunduğu" belirtilen TBMM
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu
raporunda, söz konusu istihbaratın İHA'larla sağlanamayacağı belirtilerek,
bombalamadan 1 saat on beş dakika önce ABD Predatörü'nün bölgede istihbarat
topladığı kaydedilmişti.
'TSK'ya karşı
operasyonlar NATO'nun yeni konseptiyle başladı'
Emekli Tümgeneral Karataş, mektubunda Türkiye ve TSK'ya
karşı yürütülen operasyonların amaçlarına da değinerek, şunları sıraladı:
- Türk Devriminin
ve Cumhuriyet değerlerinin yok edilerek ulus devlet direncinin kırılması,
- Demokratik, laik
ve sosyal bir hukuk devleti yerine bir İslam devletinin kurulması,
- Bunların
sonucunda ülkenin parçalanmasıdır.
- Türkiye'nin
parçalanmasına kadar gidecek süreç içerisinde TSK'ya karşı yürütülen iç ve dış
destekli saldırıların;
- Terörist başının
15 Şubat 1999 tarihinde Kenya'nın başkenti Nairobi'de bulunan Yunanistan
Büyükelçiliğinde saklanırken yakalandığı ve 16 Şubat 1999 tarihinde Türkiye'ye
teslimi ile başladığı,
- 01 Mart 2003
tarihinde Irak Tezkeresinin TBMM'de reddedilmesi ile hızlandığı,
- ABD'nin Irak'ı
işgali ile devam ettiği,
- 04 Temmuz 2003
tarihinde Süleymaniye'de bulunan Türk Özel Kuvvetleri personelinin ABD
askerleri tarafından tutuklanması ile düğmeye basıldığı,
- ABD Başkanı
Bush'un BOP'u açıklaması,
- ABD Dışişleri
Bakanı Rice'ın siyasi haritaların değişeceğini belirten beyanı,
- BOP Eş
Başkanlarının belirlenmesi,
- Arap Baharı veya
Arap İsyanları'nın başlaması ile bu sürecin devam ettiği şeklindedir.
Benim şahsi düşüncem;
- Atatürk
Cumhuriyeti'ne, gerçek Türk aydınlarına ve TSK'ya karşı yürütülen
operasyonların terörist başının yakalanması veya 01 Mart 2003 tarihli Irak
Tezkeresinin reddedilmesi ile değil, 1990 yılında 'Soğuk Savaş'ın sona ermesi
ABD ve NATO'nun yeni konseptlerini açıklaması ile başladığı şeklindedir.
- 1991 yılında ABD
önderliğindeki Koalisyon Güçleri'nin Irak'a karşı başlatılan harekâta Türkiye'nin
katılımı konusunda dönemin Cumhurbaşkanı ile ters düşerek istifa eden
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay'ın onurlu duruşunun, ABD'nin
TSK'ya karşı 'düşmanca yaklaşımında' önemli bir yer tuttuğu
unutulmamalıdır."
'Çelik kanatlı
kahraman kartallar bir adım öne çıksın'
Emekli Tümgeneral Beyazıt Karataş Aydınlık'a yolladığı
mektubunu Silivri'den bir çağrıyla bitirdi. Dava ve silah arkadaşlarına
seslenen Karataş, şunları kaydetti:
"Hapiste
olmanın verdiği psikolojik durum ile konuşuyorlar, mektup yazıyorlar, bu
nedenle tepki gösteriyorlar diye ülkenin geldiği ve gideceği durumu
anlamayanlara ve yeni bir sayfa açıp kaçıp kurtulmayı düşünenlere bu kez ben
soruyorum 'Ben Mustafa Kemal'in Askeriyim', 'Sen Kimin Askerisin?'
Atom bombası etkisi
(...) Balyoz
Davasında yargılanan general, amiral, subay, astsubay ve sivilin aynı anda
şehit edilmesi topyekûn bir savaşta bile mümkün değildir. ...40 adet 10
Kilotonluk (KT) atom bombasının aynı anda atılması gerekmektedir. ...Karada,
havada, denizde, denizaltında ve yurtdışında görevde olanlar ise nükleer bulut
onlara geldiğinde şehit olacaklardır.
Evet, sadece 'Balyoz Tertibi' ile aynı anda Türkiye üzerine
yaklaşık 40 adet 10 Kilotonluk 400.000 ton TNT etkisine eşit atom bombası
atılmıştır. Hasar büyüktür. 'Kartalın Kanatları Kırılmıştır'. Radyasyon
etkisini uzun yıllar sürdürecektir. Erken doğanlar, erken yaşta ölenler, sakat
doğumlar artacaktır. Hava Kuvvetleri'nde 1990'lı yıllarda başlayan erken
ayrılma sürecinin ve ayrılan pilot sayısının artmasının sözde davalardan sonra
hız kazanmasının nedenleri 'Radyasyon Etkisi'dir.
Hava Kuvvetleri'nde görev yapan general, subay, astsubay,
sivil memur, uzman çavuş, er ve erbaşı ile uçanı ve uçuranı; vatansever, cesur,
kahraman, fedakâr ve göklerin çelik kanatlı kartallarıdır. O halde kendilerine
Silivri'den seslenmek istiyorum: Çelik Kanatlı Kahraman Kartallar Bir Adım Öne
Çıksın." BİTTİ
Gamze Çınlar