Yandaşların sevinç çığlıklarıyla anlattığı anlaşmadan bakın ne çıktı
Önümüze havuç olarak gösterilen “vize serbestisi”, 50 yıldır AB
kapısında ağaç olmuş Türkiye’ye, “Sürecin olumlu devam etmesi
halinde”, verilecek. AB’nin verdiği sözler konusunda yaşadığımız acı
tecrübeler göz önüne alındığında, Türkiye’nin 3 yıl sonra nasıl bir
akıbetle karşılaşacağı sır değil.
İktidar, seçimlere “AB vizesini kaldırdık” malzemesi yapmak için mutabakata bedel olarak imzaladığı, “Geri Kabul Anlaşması”yla Türkiye’nin başına büyük dertler açtı. Ama macun tüpten çıktı bir kere…
GÖÇMEN YÜKÜ TÜRKİYE'YE BOŞALTILACAK
AKP’nin en başarılı hatta tek başarılı olduğu alan, algı yönetimi. En berbat ve vatandaşın en aleyhine olan konular bile öyle bir ambalaja sarılıyor, öyle bir allayıp pullanıyor ki, ambalajın parıltısından içindeki berbat malzeme görünmüyor. Başbakanın, “Vatandaşlarımız Avrupa’ya elini kolunu sallayarak gidecek” diye ambalajladığı “vize serbestisi”, Türkiye’yi AB ülkelerine kaçak giren göçmenlerin bırakıldığı cami avlusuna çevirecek.
AB, göçmen yükünü Türkiye’ye boşalttıktan sonra vaat ettiği gibi vizesiz dolaşacağımız da kesin değil. Hadi 3,5 yıl sonra AB ülkelerine elimizi kolumuzu sallayarak gireceğiz, mutlu sonla karşılaşacağız diye kendimizi avutsak bile ödeyeceğimiz bedel çok ağır.
Sınırlarını korumak için binbir türlü tedbirler alan “Kale Avrupası”, öncelikle bu anlaşma ile sınırlarını korumayı bir anlamda Türkiye’ye yıkıyor.
Varsayalım ki, Iraklı bir ademoğlu, Türkiye’den geçerek AB ülkelerinden birine kaçak girdi. Bu vatandaş yakalandığında eğer ülkesine dönmek istemezse, Türkiye üzerinden gittiği için Türkiye ister istemez onu geri kabul edecek.
Bununla kalsa iyi. Bu yakalanan kişiler ülkeye kaçak girdiği için ellerinde hiçbir resmi belge olmadığından, “Türkiye’den kaçak girdim” de diyebilecek. Afrika’nın Nijerya’sından kalkıp, gemi ambarlarında kaçak olarak İtalya’ya giren bir Nijeryalı, “Türkiye’den geçerek geldim” derse, bu kaçakları başından atma derdindeki İtalya, “Nijerya nere, Türkiye nere, Oradan geçmen imkansız dostum” demeyeceğinden, bu Nijeryalı vatandaşı da bağrımıza basmaktan başka seçeneğimiz yok.
MÜLTECİLER GELMEYE BAŞLADI
“Mülteciler Yasası” bile olmayan Türkiye, Avrupa’dan gelecek yüzbinlerce mülteciyi nerelere yerleştirilecek, hakları ne olacak, topluma uyum sağlama, rehabilitasyonprogramları nedir, hiç biri daha belli olmadan, sessiz sedasız, geri gönderilen kaçakları kabul etmeye başladı bile.
Sağlıklı bir soruşturma yapacak yasal düzenlemeler olmadan kabul edilen bu insanlar şimdilik 2. derece illerde valilikler tarafından tutulmuş evlerde barındırılıyorlar. Bulundukları illerin valilikleri tarafından verilen yemek fişleri ile askeri birlikler ya da valiliğin gösterdiği başka yerlerde yemek yiyorlar.
Sağlık sorunları olanların devlet hastanelerinde ücretsiz tedavilerinin yapıldığı bildirilen mültecilere yine valilik tarafından giyecek yardımı da yapılıyor.
Her sabah karakola giderek imza veren mültecilerin; İtalya, Yunanistan ve İskandinav ülkelerinden geldiği ifade ediliyor.
AB ülkelerinde bu durumda olan binlerce kişiyi barındıracak göçmen kampları biter bitmez Türkiye’ye ilk etapta geleceği söylenen mülteci sayısı ise 1,5 milyon.
Yersiz yurtsuz,birbirlerinden çok farklı kültürlerden gelen bu kadar insanı barındıracak göçmen ya da mülteci kampları, bir dizi ekonomik ve sosyal sorun demek.
30 İLE MÜLTECİ KAMPLARI YAPILIYOR
Mülteci sorunu yaşanan ülkelerde narkotik, fuhuş, organ ve doku kaçakçılığı gibi suçlarda patlama yaşandığı bilindiğinden devlet, vatandaşın tepkisini çekmemek için bir taraftan da gizli gizli mülteci kampları yapıyor.
Aralarında Bolu, Burdur, Afyon, Kütahya, Çorum, Çankırı, Kastamonu, Van ve Kars gibi illerin bulunduğu öğrenilen 2. derece illerin 30’una bu kampların dağıtılması planlanıyor. Kampların etrafının çevrili olacağı ve mültecilerin buradan çıkışlarının yasak olacağı, buraların güvenliğinin de polis tarafından sağlanacağı ifade ediliyor.
Yani ülkesindeki baskı, zulüm ya da açlıktan kaçan mülteciyi, Türkiye’de cezaevi koşullarında bir yaşam bekliyor.
BM, bu tarz mülteci kamplarına karşı. O nedenle Türkiye’nin insan haklarına da aykırı bu duruma direnmesi mümkün değil. Uluslararası baskıların da etkisiyle kamplardan çıkışa izin vermek zorunda kalacak. Bunun da o illerde bir takım huzursuzlukların yanı sıra hemen hepsi karın tokluğuna çalışmaya razı olduklarından işsizliği körükleyecek, dolayısıyla kendi ülkesinde zenci muamelesi gören yoksulların nefretini toplayacak.
HÜKÜMET ANLAŞMAYI İMZALADIĞINI UNUTTU
Türkiye’ye bu kadar büyük mali ve sosyal yük getiren bir anlaşmaya imza atan AKP, her şeyi “göç yolda düzülür” mantığı çerçevesinden ele aldığı için Türkiye’yi yeni bir kargaşa bekliyor. İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan Göçmen İşleri Genel Müdürlüğü çerçevesinde sorunları çözümlemeyi uman AKP, seçmenlerinin önüne koyduğu “dış mihrak”, “İsrail oyunu” gibi bayat seçeneklerin bulunduğu tabldot komplo menülerini servis etmeye odaklanmış durumda. Bu gümbürtü içinde Geri Kabul Yasası’nın imzalandığını hatırlayan yok.
Oysa mülteci kabul eden AB ülkelerinde,bu komplike sorunun çözümü için “Göçmen Bakanlığı” var. Ayrıca uluslararası normlardaki mülteci mahkemeleri ile yasal sorunlara çare aranırken, bazı ülkeler göçmenlerin istihdamına yönelik projeler üretiyor.
Biz ise, anlaşmanın getireceği kaotik sorunları görmezden gelerek, seçime kadar badireyi atlatma derdindeki hükümetin fiyakalı laflarıyla, AB ülkelerinde fink atma hayalleri kuruyoruz.
Ne diyelim, ölümü bile göze alıp binbir badireyi atlatarak AB ülkesine varmış Asya ya da Afrikalı göçmenin Türkiye’ye iadesi karşılığında, İspanyol Meydanı’nda iki kadeh parlatmayı ya da kahvesini yudumlamayı planlayan tuzu kuru azınlığın gözü aydın olsun…
Derya Kırıcı
http://www.odatv.com/n.php?n=gocmen-yuku-turkiyeye-bosaltiliyor-2101141200
0 comments
Write Down Your Responses