F.Bahçe’nin Kayserispor’u 5-1 yendiği maçta bütün tribün hep bir ağızdan Saracoğlu’nu, ‘Hırsız Tayyip Erdoğan’ diye inletti
Tribünlerde AKP’ye tepkiler yükselmeye devam ediyor. Şükrü Saracoğlu Stadı’nda dün oynanan Fenerbahçe-Kayserispor maçında tüm taraftarlar uzun süre “Hırsız Tayyip Erdoğan” sloganı attı. Fenerbahçeliler AKP’yi yeniden istifaya çağırdı.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30918-kadikoy-tek-ses-hirsiz-tayyip.html
AKP’nin cemaate operasyon için düğmeye bastığı bildirildi. Başbakan
Erdoğan ‘inlerine gireceğiz’ derken, yeni İçişleri Bakanı Efkan Ala,
‘gereği yapılacak’ dedi
Erdoğan-Cemaat kavgası yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile hız kazanırken hükümetin Cemaate operasyon yapmak için harekete geçtiği bildirildi. Cemaate operasyon yapmak isterken operasyonla karşı karşıya kalan hükümetin yol haritasını belirlediği ve düğmeye bastığı vurgulandı.
Konu devletin en üst organı MGK’da da gündeme gelirken, Cemaate yönelik operasyon konusunda Başbakan Erdoğan ve yeni İçişleri Bakanı Efkan Ala da kararlılıklarını ifade ettiler. Başbakan Erdoğan “İnlerine kadar gireceğiz. Devleti çetelerden temizleyeceğiz” derken yeni İçişleri Bakanı Efkan Ala da aynı açıklamaları yaptı.
TRT’de konuştu
Ala, TRT 1’de yayınlanan “Enine Boyuna” programına konuk oldu. Programda önceden anlaşıldığı belli olan soruları yanıtlayan Ala, son dönemde yaşanan olaylarla ilgili görüşlerini açıkladı. Ala, “Sorun ciddi. Aynı anda seçimlere yönelik, iki yıllık çalışma başlatılıyor, Siyasete yön vermek için mesele gündeme getiriliyor. ‘Devlet’ bunu neden 2 yıl önce yapmadı. Bir memur bir suçu tespit ettiği halde üstüne gitmeyi erteleyebilir mi? Bir suçu örtbas edebilir mi?” dedi.
Konuşmasında Güney illerinin birinde yaşanan bir olayı örnek veren Ala, “Bir çete bu ilimizde başta vali olmak üzere altı ay boyunca, AKP, CHP, BDP yöneticilerinin tamamını hakim kararıyla dinliyor. Ne gerekçe ile dinliyor. Orada kendi ittifaklarıyla siyasete dizayn vermek için bunu yapıyor. Zamanı geldiğinde aktaracağız bu dinlemeleri. Hedef sadece AKP değil. Diğerleri de” ifadelerini kullandı.
‘Neredeyse bir hükümet darbesi!’
Önümüzdeki günlerde geniş çaplı tayinlerin gerçekleşeceğini bildiren Ala şunları söyledi: “Tayinler olacak. Bunun içerisinde suç işleyen var. Süresi dolmuş olanlar var. Görevini ihmal ederek tuzak kuran görevlilere karşı seyirci mi kalacağız? Düzenlemelere bakın, en üstten aşağıya dinliyorsunuz, kimsenin haberi yok. Ama medyanın haberi var. Herkes kurallara uymak zorunda. Yargı da kurallara uymalı. Bu neredeyse bir hükümet darbesi. Kime hizmet ettikleri çok belli. Zarar verme kapasitesini ortaya koymuş olan bu örgütlü çete ile ilgili hukuk gereğini yapacaktır. Türkiye’nin bu yapıdan kurtulması lazım. Bu suç örgütleri zaman zaman ürüyor, türüyorlar. Bize düşen bunları örtbas etmek değil, etmeyiz de zaten. Emniyette 200 binden fazla çalışanımız var. Kim çetelerle ilişkiye girmişse tespit edilip gereği yapılır. Kimse kanunların kuralların üzerinde değildir. Herkes kurallara uymak zorundadır. En başta da yargı çevresi uymak zorundadır.”
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30916-cemaate-operasyon-icin-dugmeye-basildi.html
Erdoğan-Cemaat kavgası yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile hız kazanırken hükümetin Cemaate operasyon yapmak için harekete geçtiği bildirildi. Cemaate operasyon yapmak isterken operasyonla karşı karşıya kalan hükümetin yol haritasını belirlediği ve düğmeye bastığı vurgulandı.
Konu devletin en üst organı MGK’da da gündeme gelirken, Cemaate yönelik operasyon konusunda Başbakan Erdoğan ve yeni İçişleri Bakanı Efkan Ala da kararlılıklarını ifade ettiler. Başbakan Erdoğan “İnlerine kadar gireceğiz. Devleti çetelerden temizleyeceğiz” derken yeni İçişleri Bakanı Efkan Ala da aynı açıklamaları yaptı.
TRT’de konuştu
Ala, TRT 1’de yayınlanan “Enine Boyuna” programına konuk oldu. Programda önceden anlaşıldığı belli olan soruları yanıtlayan Ala, son dönemde yaşanan olaylarla ilgili görüşlerini açıkladı. Ala, “Sorun ciddi. Aynı anda seçimlere yönelik, iki yıllık çalışma başlatılıyor, Siyasete yön vermek için mesele gündeme getiriliyor. ‘Devlet’ bunu neden 2 yıl önce yapmadı. Bir memur bir suçu tespit ettiği halde üstüne gitmeyi erteleyebilir mi? Bir suçu örtbas edebilir mi?” dedi.
Konuşmasında Güney illerinin birinde yaşanan bir olayı örnek veren Ala, “Bir çete bu ilimizde başta vali olmak üzere altı ay boyunca, AKP, CHP, BDP yöneticilerinin tamamını hakim kararıyla dinliyor. Ne gerekçe ile dinliyor. Orada kendi ittifaklarıyla siyasete dizayn vermek için bunu yapıyor. Zamanı geldiğinde aktaracağız bu dinlemeleri. Hedef sadece AKP değil. Diğerleri de” ifadelerini kullandı.
‘Neredeyse bir hükümet darbesi!’
Önümüzdeki günlerde geniş çaplı tayinlerin gerçekleşeceğini bildiren Ala şunları söyledi: “Tayinler olacak. Bunun içerisinde suç işleyen var. Süresi dolmuş olanlar var. Görevini ihmal ederek tuzak kuran görevlilere karşı seyirci mi kalacağız? Düzenlemelere bakın, en üstten aşağıya dinliyorsunuz, kimsenin haberi yok. Ama medyanın haberi var. Herkes kurallara uymak zorunda. Yargı da kurallara uymalı. Bu neredeyse bir hükümet darbesi. Kime hizmet ettikleri çok belli. Zarar verme kapasitesini ortaya koymuş olan bu örgütlü çete ile ilgili hukuk gereğini yapacaktır. Türkiye’nin bu yapıdan kurtulması lazım. Bu suç örgütleri zaman zaman ürüyor, türüyorlar. Bize düşen bunları örtbas etmek değil, etmeyiz de zaten. Emniyette 200 binden fazla çalışanımız var. Kim çetelerle ilişkiye girmişse tespit edilip gereği yapılır. Kimse kanunların kuralların üzerinde değildir. Herkes kurallara uymak zorundadır. En başta da yargı çevresi uymak zorundadır.”
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30916-cemaate-operasyon-icin-dugmeye-basildi.html
Arandığı günlerde Türkiye’ye giriş yapan El Kaide finansörlerinden
Yasin El Kadı’nın Başbakanlık korumaları tarafından karşılandığını
gösteren fotoğraflar ortaya çıktı
El Kaide’nin finansörlerinden Yasin El Kadı’nın Türkiye’ye girişinin yasak olduğu günlerde yasa dışı yollardan ülkemize girdiğini ve Başbakanlık tarafından karşılandığını gösteren fotoğraflar ortaya çıktı.
Hiçbir vize işlemi olmadı
Tarih: 14 Haziran 2012, Yer: Sabiha Gökçen Havalimanı, Saat: 17.05. VİP salonuna yanaşan TC-ICH kuyruk numaralı uçak, Başbakanlık korumaları tarafından karşılanıyor. VİP salonundaki kameralar kapatılarak içeri alınan misafirler hiçbir vize ve pasaport işlemi uygulanmadan Türkiye’ye giriyor. Karşılama işlemlerini Başbakanlık Koruması İbrahim Yıldız’ın yaptığı sır misafirin kimliği ise oldukça çarpıcı: El Kaide Terör Örgütü finansörü Yasin El Kadı. Bakanlar Kurulu Kararıyla 11 Ekim 2012’ye kadar Türkiye’ye girişi yasak olan Yasin El Kadı’nın Şubat 2012’den bu tarihe dek 4 kez Türkiye’ye yasa dışı giriş yaptığı tespit edildi.
Başbakanlık Korumalarına ait olduğu iddia edilen 06 plakalı Mercedes marka lüks araçla Koruma Komiser Yardımcısı Mevlüt Kama tarafından karşılanan El Kadı’nın ilk durağı Latif Topbaş’a ait BİM’in Genel Merkezi...
Soruşturmaya girdi
BİM Genel Müdürlüğü bahçesindeki fotoğraflarda Yasin El Kadı ve oğlu Muaz Kadı ile birlikte Latif Topbaş ve Başbakanlık Koruması Kama bir arada. El Kadı’nın kullandığı araca poşet ve kutuların taşındığı fotoğraflar “rüşvet ve yolsuzluk” soruşturmasına girdi. İddiaya göre bu kutulardaki yüklü miktarda para El Kadı tarafından uçakla yurt dışına kaçırıldı. Tayyip Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan ve Erdoğan’ın yakın çevresinin El Kadı’nın ziyaret ettiği isimler arasında olduğu belirtildi. Listede Başkanlık danışmanı Hasan Doğan’ın da ismi yer aldı. Dosyadaki bilgilere göre El Kadı, Bilal Erdoğan ile birlikte; Cengiz Aktürk’e ait Boshporus 360 isimli şirketin gizli ortakları arasında. Bu ortaklığın; El Kadı’nın Türkiye’deki adamı Üsame Kutub’un da dahil olduğu gizli bir avukat protokolüyle kayıt altına alındığı da iddialar arasında.
Emniyetin yapmadığı operasyonda gözaltına alınacaklar listede ismi yer alan El Kadı’nın Türkiye’deki işlerini oğlu Muaz Kadı üzerinden yürüttüğü belirtildi.
Özer Sürmeli
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30915-terorist-yasin-el-kadiyi-basbakan-korumalari-karsilamis.html
El Kaide’nin finansörlerinden Yasin El Kadı’nın Türkiye’ye girişinin yasak olduğu günlerde yasa dışı yollardan ülkemize girdiğini ve Başbakanlık tarafından karşılandığını gösteren fotoğraflar ortaya çıktı.
Hiçbir vize işlemi olmadı
Tarih: 14 Haziran 2012, Yer: Sabiha Gökçen Havalimanı, Saat: 17.05. VİP salonuna yanaşan TC-ICH kuyruk numaralı uçak, Başbakanlık korumaları tarafından karşılanıyor. VİP salonundaki kameralar kapatılarak içeri alınan misafirler hiçbir vize ve pasaport işlemi uygulanmadan Türkiye’ye giriyor. Karşılama işlemlerini Başbakanlık Koruması İbrahim Yıldız’ın yaptığı sır misafirin kimliği ise oldukça çarpıcı: El Kaide Terör Örgütü finansörü Yasin El Kadı. Bakanlar Kurulu Kararıyla 11 Ekim 2012’ye kadar Türkiye’ye girişi yasak olan Yasin El Kadı’nın Şubat 2012’den bu tarihe dek 4 kez Türkiye’ye yasa dışı giriş yaptığı tespit edildi.
Başbakanlık Korumalarına ait olduğu iddia edilen 06 plakalı Mercedes marka lüks araçla Koruma Komiser Yardımcısı Mevlüt Kama tarafından karşılanan El Kadı’nın ilk durağı Latif Topbaş’a ait BİM’in Genel Merkezi...
Soruşturmaya girdi
BİM Genel Müdürlüğü bahçesindeki fotoğraflarda Yasin El Kadı ve oğlu Muaz Kadı ile birlikte Latif Topbaş ve Başbakanlık Koruması Kama bir arada. El Kadı’nın kullandığı araca poşet ve kutuların taşındığı fotoğraflar “rüşvet ve yolsuzluk” soruşturmasına girdi. İddiaya göre bu kutulardaki yüklü miktarda para El Kadı tarafından uçakla yurt dışına kaçırıldı. Tayyip Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan ve Erdoğan’ın yakın çevresinin El Kadı’nın ziyaret ettiği isimler arasında olduğu belirtildi. Listede Başkanlık danışmanı Hasan Doğan’ın da ismi yer aldı. Dosyadaki bilgilere göre El Kadı, Bilal Erdoğan ile birlikte; Cengiz Aktürk’e ait Boshporus 360 isimli şirketin gizli ortakları arasında. Bu ortaklığın; El Kadı’nın Türkiye’deki adamı Üsame Kutub’un da dahil olduğu gizli bir avukat protokolüyle kayıt altına alındığı da iddialar arasında.
Emniyetin yapmadığı operasyonda gözaltına alınacaklar listede ismi yer alan El Kadı’nın Türkiye’deki işlerini oğlu Muaz Kadı üzerinden yürüttüğü belirtildi.
Özer Sürmeli
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30915-terorist-yasin-el-kadiyi-basbakan-korumalari-karsilamis.html
"Bu yazıyı bundan 5 yıl önce bugün yazdı. Çok da doğru tespitler yaptı. Çünkü o zaman da 2009 yerel seçimlerine gidiyorduk ve tam 3 ay vardı seçimlere. Seçimlerden önce yolsuzluk haberleri çıkarılır, bunların inandırıcılığı yoktur. Bunlar seçim sonuçlarını etkilemek içindir. Bunlara inanmayın demek istiyor. Şimdi soruyorum; Ekrem bey şimdi de yeni bir seçime giriyoruz. Neden sizin gazeteniz, televizyonlarınız tam bunun aksi yayınlar yapıyor. Yoksa siz de mi siyasal mühendislik projeler içerİsinde yer aldınız? Bunu söylediğim için üzgünüm. Aynı istikamete bakan, aynı sevdaya yangın olmuş olan insanların birbirlerinin önünü kesmek gibi bir gayret içerisinde olmamaları gerekir diye düşünüyorum."
FETHULLAH GÜLEN'E ÖVGÜ
Şahin, konuşmasında cemaatle ilgili olarak şu ifadeleri kullandı:
"Cemaat; Fethullah Hoca cemaati dediğimiz bizlerin kardeşleri. Ancak acaba yargı içinde bu cemaate sempati duyanlar, bir takım yargıçlar bu projede görev üstlenmiş olabilirler mi? Buna ihtimal verebilir misiniz? Burada ilk defa açıklıyorum. Bu haberi aldığımda uzun süre düşündüm, inanmak istemedim, araştırdım, soruşturdum ve doğru olabileceği kanaatine vardım. Önemli bir holdingin başında bulunan bir kişi hakkında bir ceza davası var ve mahkum olmuş. Dosya Yargıtay'a gelmiş. Yargıtay'da 'Cemaatin imamı' diye nitelendirilen kişi, ismi bende saklı kendisini tanıyorum. Bu önemli kişinin dosyası ile ilgili ne karar verilmesi gerektiği hususunu dosyanın kısa bir özeti ile birlikte Pensilvanya'ya göndermiştir. Bir savcı, bir hakim böyle bir şey yapabilir mi? diye sordum kendime kafam hafızam kabul etmedi. Ama araştırdığımda maalesef bunun doğru olduğu kanaatine vardım. Kamuda görevli bir takım işgüzarlar var. Hoca efendi, 'Adalet neyi gerektiriyorsa ona göre karar verin' demiş. Allah razı olsun. Ama oraya sempati duyan bir takım kamu görevlileri maalesef belki yaranmak, belki başka nedenlerle bu tür yanlışlıklar yapabiliyor. Bu işin de öyle bir iş olduğunu düşünüyorum."
Şahin, cemaate bağlı olanları ise şöyle eleştirdi:
"Bir tarikat, mezhep, manevi liderle gönül bağınız olabilir, ondan dersler alabilirsiniz. Bu normaldir. Ama komutanınız 'Falan yere gideceksiniz bayrağı falan yere dikeceksiniz' dediğinde, siz, 'Ben bağlı olduğum tarikat liderine bir sorayım' diye düşünürseniz orada disiplin olmaz. Yargı da böyle bir düşünceyle hareket edilirse o yargıda adalet tecelli eder mi? Emniyet'te eder mi? Ama maalesef bizim yargımızda da emniyetimizde de böyle bir yapı oluştu"
"SİZİ SEVİYORUZ"
Şahin son olarak 1- 1.5 ay önce Fethullah Gülen ile telefonla görüştüğünü açıkladı. Şahin, şunları anlattı:
"Rahatsızdı, 'Geçmiş olsun' dileklerimi ilettim. Kendisini severim. Beddua olayından dolayı ciddi eleştiri aldı. İnsan hata yapabilir, keşke söylemeseydi o bedduayı. Çünkü daha önceki vaazlarını ben biliyorum. Beddua etmeyi hep yasaklamıştır. Hata yapmayan, günah işlemeyen sadece peygamberlerdir. İnanıyorum ki o da üzüntü duymuştur. Ancak, ben Karabük'ten muhterem hoca efendiye bir çağrıda bulunmak istiyorum. Hocam artık Türkiye'ye dönün lütfen. Dönün artık Türkiye'ye. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy da 11 yıl Mısır'da kaldı. Sonra 1936 yılının haziran ayında döndü. Bir röportajı var elimizde döndükten sonra. Ersoy, 'Vatanıma döndüğüm için çok mutluyum. İyi ki gelmişim. Şu vatanımın havası ciğerlerimdeki mikropları öldürüyor. Vatanımı çok özlemişim' demişti. Sevgili hocam, siz de dönün lütfen. Vatanın havasını teneffüs edin, ciğerlerinizdeki mikropları öldürsün bu temiz hava. Türkiye'de sizin isminizi kullanılarak fitne yayılıyor. Gelin buna vaziyet edin, sizi seviyoruz. Bizim hakkımızda ne söylerseniz söyleyin sizi seviyoruz."
HOCA EFENDİ'YE GÖREVLER DÜŞÜYOR
Mehmet Ali Şahin, fitneyi önlemede Fethullah Gülen'e görevler düştüğünü anlatırken, vesayetçinin üniformalı ile cüppeli olanı arasında bir fark olmadığını söyledi. Şahin, şöyle konuştu:
"Vesayetçinin nutuk okuyanı ile hoca efendinin Kırık Testi kitabını okuyanın arasında da bir fark yoktur. O Kırık Testi'yi ben de okuyorum. Hoca efendinin bana hediye ettiği kitap hala masamın üzerindedir. Bu kitabı ben de okuyorum ama herhalde bazıları tersinden okuyor. Türkiye'de başlamış olan bu fitneyi önleme konusunda hepimize ve hoca efendiye görevler düşüyor. Bunu düşünerek değil, içimden geldiği gibi söylüyorum. Hocam siz Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin ekolünü devam ettirmeye, o öğretiyi insanlara anlatmaya çalışıyorsunuz. Bediüzzaman Said Nursi de yurt dışına gidebilirdi, gitmedi. Bu ülkede eziyetler çekti, hapislerde kaldı. Isparta'da Barla Köyü'nde o izbe evde o nüshaları yazdı, gitmedi. Sevgili hocam siz de dönün. Siz orada kalmaya devam ettiğiniz sürece o kadar çok fitne ortaya çıkaracaklar ki, acaba orada kendisini bırakmıyorlar mı? Türkiye ile ilgili bir takım amaçları olanlar onu ve cemaati kullanarak Türkiye'ye zarar mı vermek istiyorlar? diye düşüneceklerdir. Bunun önünü kesin sevgili hocam. Lütfen dönün Türkiye'ye."
http://www.odatv.com/n.php?n=cemaatin-yargi-imami-kim-biliyoruz-2912131200
Tayyip Erdoğan HSYK üyelerinin yayınladıkları bildiri ile Danıştay'ı
etkilediğini iddia etti. Erdoğan, Cemaat'i kastederek 'Bunlar tam bir
terör çetesi', dosyadan el çektirilen Savcı Muammer Akkaş'a da 'Kime
hizmet ediyorsun' dedi
İktidar ile Yargı arasındaki gerginlik devam ediyor. Tayyip Erdoğan dün Manisa'da toplu açılış töreninde yaptığı konuşmasında yine yargıya yüklendi. Erdoğan dosyadan el çektirilen Savcı Muammer Akkaş'a "Sen kime hizmet ediyorsun seni tanıyalım. O savcı kime hizmet ediyor. Gün ola harman ola. Suç duyurusu yapıyorum. HSYK'ya suç duyurusunda bulunuyorum bakalım ne yapacak" dedi. Erdoğan, HSYK'nın dürüst davranmadığını, Anayasayı çiğnediğini söyledi. Bakan çoçuklarının tutuklanmasıyla sonuçlanan yolsuzluk operasyonun ardından AKP'nin değiştirdiği Adli Kolluk Yönetmeliği'ni Danıştay'ın iptal etmesine de değinen Erdoğan, önceki gün 13 HSYK üyesinin yayınladıkları bildiriyi hatırlatarak Danıştay'ı etkilediklerini söyledi. Erdoğan "Sizlerde adli kollukla ilgili olarak Danıştay'daki süreci etkileme yetkisine sahip değildiniz.
'HSYK, Danıştay'ı etkiledi'
HSYK'ya Danıştay'daki süreci etkileme hakkına sahip değilsiniz diyorum. Dürüst hareket etmediniz, Anayasa'yı çiğnediniz. Hak er veya geç yerini bulacaktır. Biz bu makamlarda faniyiz. İnsan ölür kalır eseri" ifadelerini kullandı.
'Devletin içinde çete var'
Manisa'daki konuşmasında devlet içindeki Cemaat yapılanmasına dikkat çekerek , bunların insanları izlemek ve dinlemek gibi faaliyetleri olduğunu söyleyen Erdoğan "Devletin içinde yapılanmaya giden bir örgüt bir çete de var. Bunlar mahramiyet diye bir şey tanımıyor.
Bunlar tam terör çetesi, bunlar korsan, korsan. Devletin içindeki o paralel yapılanmadan istifade etmek suretiyle maalesef ülkemize adeta bir karabasan gibi çöktüler.
İzlemekse izlemek, dinlemekse dinlemek. Yargıda dürüst adım atan bütün yargı mensuplarını tenzi ediyorum.Ama maalesef belli bir örgüt anlayışı içerisinde görev alanının dışına çıkarak bazı medya gruplarına da içine alarak masum insanları karalamak isteyen yargı mensupları var. Ordan da bu tür servisler yapılıyor. Hiçbir savcı medyayla işbirliği yapamaz" diye konuştu.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30895-cemaate-oyle-bir-sey-dedi-ki-bunlar-tam-.html
İktidar ile Yargı arasındaki gerginlik devam ediyor. Tayyip Erdoğan dün Manisa'da toplu açılış töreninde yaptığı konuşmasında yine yargıya yüklendi. Erdoğan dosyadan el çektirilen Savcı Muammer Akkaş'a "Sen kime hizmet ediyorsun seni tanıyalım. O savcı kime hizmet ediyor. Gün ola harman ola. Suç duyurusu yapıyorum. HSYK'ya suç duyurusunda bulunuyorum bakalım ne yapacak" dedi. Erdoğan, HSYK'nın dürüst davranmadığını, Anayasayı çiğnediğini söyledi. Bakan çoçuklarının tutuklanmasıyla sonuçlanan yolsuzluk operasyonun ardından AKP'nin değiştirdiği Adli Kolluk Yönetmeliği'ni Danıştay'ın iptal etmesine de değinen Erdoğan, önceki gün 13 HSYK üyesinin yayınladıkları bildiriyi hatırlatarak Danıştay'ı etkilediklerini söyledi. Erdoğan "Sizlerde adli kollukla ilgili olarak Danıştay'daki süreci etkileme yetkisine sahip değildiniz.
'HSYK, Danıştay'ı etkiledi'
HSYK'ya Danıştay'daki süreci etkileme hakkına sahip değilsiniz diyorum. Dürüst hareket etmediniz, Anayasa'yı çiğnediniz. Hak er veya geç yerini bulacaktır. Biz bu makamlarda faniyiz. İnsan ölür kalır eseri" ifadelerini kullandı.
'Devletin içinde çete var'
Manisa'daki konuşmasında devlet içindeki Cemaat yapılanmasına dikkat çekerek , bunların insanları izlemek ve dinlemek gibi faaliyetleri olduğunu söyleyen Erdoğan "Devletin içinde yapılanmaya giden bir örgüt bir çete de var. Bunlar mahramiyet diye bir şey tanımıyor.
Bunlar tam terör çetesi, bunlar korsan, korsan. Devletin içindeki o paralel yapılanmadan istifade etmek suretiyle maalesef ülkemize adeta bir karabasan gibi çöktüler.
İzlemekse izlemek, dinlemekse dinlemek. Yargıda dürüst adım atan bütün yargı mensuplarını tenzi ediyorum.Ama maalesef belli bir örgüt anlayışı içerisinde görev alanının dışına çıkarak bazı medya gruplarına da içine alarak masum insanları karalamak isteyen yargı mensupları var. Ordan da bu tür servisler yapılıyor. Hiçbir savcı medyayla işbirliği yapamaz" diye konuştu.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30895-cemaate-oyle-bir-sey-dedi-ki-bunlar-tam-.html
Erdoğan için 2013 yılı ‘dış komplo’ yılı oldu.
Erdoğan bunu ilk olarak, sokak gösterilerinin yaşandığı Mayıs ve Haziran ayında gördü, daha sonra da yıl sonunda savcıların yolsuzluk şüphesiyle bazı müttefiklerini gözaltına almasıyla bir daha görmüş oldu.
Fakat Başbakan bazı vatandaşların, hükümetin idare edilme yoluyla ilgili sıkıntıları olabileceği ihtimalini değerlendirme konusundaysa isteksizdi.
Erdoğan’a muhalif olanlar, Başbakan’ı sıradan vatandaşlarla iletişimini kaybetmekle suçluyor ve hatta on yıldan uzun bir süre iktidarda kalan liderlerde görülen ‘hubris sendromu’na yakalandığını söylüyor.
İlk muhalif dalga, Mayıs ayında hükümetin İstanbul’daki Gezi Parkı’nı askeri kışla benzeri bir yapıya dönüştürme planlarıyla yükseldi.
Çevreci gösteriler kısa bir süre sonra başbakanın ‘otoriter’ görülen tutumuna ve hükümetin uygun istişarelerde bulunmadan İstanbul’u dönüştürme planlarına karşı kitlesel protestolara dönüştü.
Başbakan aldırmadı ve göstericileri “çapulcu” olarak tanımlayıp polise parkı geri almaları talimatını verdi.
Gezi Park yine açıldı ama akıbeti belirsiz. İstanbul mahkemelerinin, hükümetin yeniden yapılanma planları hakkındaki incelemeleri sürüyor.
Yaz boyunca Erdoğan’a karşı olan mahallelerde yaşayanlar tepkilerini her gece saat 9’da tencere, tava çalarak gösteriyordu.
ŞAFAK BASKINLARI
Mahalle sakinleri Başbakan’ın görevi bırakmasını istiyordu ama Erdoğan bunun için bir sebep göremiyordu.
Geceler şimdi sessiz.
Protestocular öfkelerini kalıcı hükümete sandıkta meydan okuyabilecek, kalıcı organize bir siyasi harekete dönüştürmekte başarısız oldu.
Fakat aylar sonra, protestocuları harekete geçiren sıkıntılardan bazıları yeniden ortaya çıktı.
Bu defa, hükümetin karşı karşıya olduğu zorluklar daha ciddiydi.
Savcılar ve polis 17 Aralık’ta aralarında üç bakanın oğlunun da bulunduğu ve başbakanın müttefikleri olan 50’den fazla işadamına şafak baskınları düzenledi. Savcılar işadamlarını yolsuzlukla suçladı.
Savcılar, gözaltındakilerin İstanbul’da bazı tartışmalı inşaat projelerinin uygulanabilmesi için rüşvet alıp verdiklerinden şüpheleniyor.
Türkiye’nin en büyük kentinin fiziksel olarak dönüşüme uğramasından duyulan memnuniyetsizlik, Mayıs’taki Gezi Parkı işgalini Aralık ayındaki şafak baskınlarına bağlayan meseleydi.
Erdoğan, Gezi Parkı işgali ve baskınların dışarıdan organize edildiğine inandığını söyledi.
Mayıs ve Haziran aylarında Erdoğan veya danışmanları Gezi Parkı’nın işgalinden çeşitli güçleri suçladı: uluslararası faiz lobisi, dış medya, hatta bir danışmanı Lufthansa hava yolu şirketinin protestoları desteklediğini söyledi.
Erdoğan, Aralık ayındaki baskınlara tepki gösterip “Türkiye’de uzantıları olan bir hareketi” suçladı ve “Kimliklerini tartışmayacağım. Hepiniz kim olduğunu biliyorsunuz” dedi.
İsim vermesine gerek yoktu. Herkes kimden bahsettiğini biliyordu: adını 72 yaşındaki İslamcı âlim Fethullah Gülen’den alan, Gülen Hareketi.
Gülen, ABD’nin Pennsylvania eyaletinden, İslam dünyasında birçokları Türkiye’de olan binden fazla okulun dâhil olduğu İslamcı toplumsal ve kültürel bir kuruluşu idare ediyor.
Takipçileri, ılımlı İslam vaazları veren Gülen’e övgüler düzüyor ve Nobel Barış Ödülü’nü kazanması gerektiğini söylüyor.
Gulen’in destekçileri yıllarca genel olarak Erdoğan’la aynı çizgide yer alıyordu ve Başbakan’ın 'İslam’ın laik Türkiye devletinde daha büyük bir rol oynaması gerektiği' yönündeki inancını paylaşıyorlardı.
Hareket, Erdoğan’ın üç yıl üst üste genel seçimleri kazanmasına yardım etti.
GÜLEN'E DESTEĞİ ÖLÇMEK
Gülen’in yargı ve polis içinde açığa vurulmamış ağı, ordunun siyasetten uzaklaştırmasında hükümete yardımcı oldu.
Gülen hareketine yakın Today’s Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş, “Gülen’in fikirlerine duyulan sempatinin veya verilen desteğin ölçülebilmesini sağlayan bir cihaz yok” diyor.
“Türkiye’de herkes Gülen’in fikirlerine sempati duyanların her yerde olduğunu biliyor, medyada, iş dünyasında, emniyette, hükümette, mecliste, orduda, yargıda.”
Bu yaz, Gülen destekçileri ve başbakan arasında uzun süredir var olan farklılıklar yeniden ortaya çıktı.
Gülen Hareketi, Erdoğan’ın Gezi Parkı protestocularına verdiği karşılıktan rahatsız oldu.
Hükümetin Kasım ayında, aralarında Gülen Hareketi tarafından idare edilen, dershanelerin bulunduğu özel okulları kapatma yönünde tavsiyede bulunması Gülen Hareketi’ni öfkelendirdi.
Burada, daha önce orduyu kovalayan Gülen ağının, şimdi başbakanın müttefiklerini kovaladığına inanılıyor, Gülen Hareketi ise bunu reddediyor.
Beşiktaş’taki yolsuzluk karşıtı gösterilere katılan genç bir kadın “Bu egoların çarpışmasıdır” diyor.
“Gülen perde arkasında. Erdoğan önünde. Bu iki gücün, iki egonun gerçek bir mücadelesi.”
ORGANİZE MUHALEFET
Başbakan, müttefiklerinin gözaltına alınmasına üst düzey emniyet yeklilerinin görevden uzaklaştırılmalarıyla cevap verdi. Erdoğan ve Gülenci muhalifleri arasındaki iktidar mücadelesi ülkeyi sarstı.
Gülen Hareketi’nin yargıdaki gücüyle ilgili kitap yazdığı için hapis yatan Ahmet Şık, “Sonunda hiçbiri kazanamayacak” diyor.
“Bu daha başlangıç. Her iki taraf da inanılırlıklarını kaybedecekler. Zayıflayacaklar.”
Her iki taraf da 2014’te değerlendirmeden geçecek.
Mart’ta yerel seçimler yapılacak. Ardından yazın, ülke yeni cumhurbaşkanı için oylamaya gidecek.
Geçtiğimiz yıl Erdoğan kendini, başbakanlıktaki yürütme yetkilerinin çoğunu da beraberinde taşımayı umduğu cumhurbaşkanlığına aday olarak konumlandırdı.
Ama şimdi, on yıldır üzerinde hâkimiyet kurduğu bir sistemin içindeki organize bir muhalefetle karşı karşıya.
Dış komplo veya değil… Erdoğan’ın siyasi yetenekleri sınanacak. (BBC, İstanbul/ James Reynolds)
http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/erdoganin-turkiyesi-ve-dis-komplo-yili-h46633.html
Hükümet-Cemaat savaşı devam ederken kaset komploları iddiaları bitmiyor.
Servis edilen kasetlerde cinsellik, yolsuzluk dizboyu.
Son olarak, Başbakan Erdoğan konuyla ilgili Cemaat’i şu sözlerle suçladı:
“Bir taraftan Kuran, Allah, peygamber diyeceksin, ama adın kasetlerle, komplolarla anılacak”
Peki Başbakan Erdoğan’ın kasedi var mı?
Evet, bu soruyu herkes merak ediyor.
Ve bu konuya dair ilginç bir iddia Ergenekon davası tutanaklarında yer alıyor.
Tarih: 21 Mayıs 2013.
Ergenekon davası sanığı Star Medya Grubu eski Ankara temsilcisi Hayrullah Mahmud Özgür o gün yaptığı savunmasında Başbakan Erdoğan’ın görüntü kaydı olduğunu söylemişti. Ergenekon davası sanığı eski Jandarma Komutanı Şener Eruygur’un Jandarma’ya yaptığı ziyarette kendisine bu kaydı sorduğunu söyleyen Özgür, söz konusu kayda savunmasında şöyle yer vermişti:
“İddia makamı’nın kulaktan dolma masal gibi iddialarına gelince, bundan 10 yıl önce Jandarma’da yapılan bir görüşmeyi dava konusu yapmışlar!
Allah’tan ki yapılan görüşmenin kaydı var, tekrar tekrar izlemek mümkün!
Bu kapsamda: Jandarma’daki görüşmede darbe vb konular gündeme gelmedi! Sadece Erdoğan’ın ABD Başkonsolosluğu’nda Zapsu ile birlikte yaptığı görüşmenin kaydıyla (50 milyon dolarlık CD) ilgili birkaç soru soruldu.
Sayın Savcı heyetinin iddialarını çürütmek için Jandarma İstihbarat’ta yapılan ve JİT tarafından kayda alınan görüşmenin CD kaydının tamamını izlemek iddiaları çürütmek için yeterlidir!
CD izlendiğinde orada darbe görüşmesi değil, CD’ye sahip olup olunmadığı konusunun kibarca sorgulandığı görülecektir!
50 milyon dolardan pazarlanan bir CD orta yerde dururken neyin darbesi, neden darbe niçin darbe?!
50 milyon dolara satılmak istenen o CD’nin içinde yer alan görüşme kaydı, Neo Sevr planını içermektedir!”
http://www.odatv.com/n.php?n=amerikanin-elinde-erdoganin-gizli-goruntuleri-var-mi--2612131200
CNN Türk’te “Tarafsız Bölge” programında Ahmet Hakan’ın sorularını
yanıtlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Hükümetin istifa
etmesini istiyor musunuz?”sorusuna “O hükümetin kendi bileceği bir şey”
cevabını verdi.
Kılıçdaroğlu yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına, ABD ziyaretine ve Cemaate ilişkin soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu, “Benim Cemaat’le özel bir irtibatım yok. Kimler Cemaatçidir, kimler Cemaatçi değildir bilemem. Biz herkesle konuşuruz” dedi. “Bu işlerin arkasında Cemaat var mıdır?” sorusunu da Kılıçdaroğlu, “Ben bu işlerin arkasında yolsuzluk olduğunu düşünüyorum. Cemaat mi var, o mu var, bu mu var bilmiyorum, beni hırsız ilgilendiriyor. Biz bir siyasi partiyiz. Muhatabımız İktidardır. Biz kalkıp da bir Cemaati, bir tarikatı karşımıza alıp da onla mücadele etmeyiz. O devletin işidir” dedi. Kılıçdaroğlu Halkbankası’yla ilgili de “Halkbankası’na kimsenin bir şey dediği yok. O Türkiye’nin saygın bankalarından biri.
Kılıçdaroğlu operasyonun gerçekleştiği gün ABD elçisi ile görüşmesi için de “Operasyonun gerçekleştiği gün ABD Büyükelçisi ile görüşmem tamamen tesadüftü. Önceden belirlenen bir tarihti. Benim ziyaretimden sonra sayın büyükelçinin bir daveti oldu. Ama böyle bir güne denk geldi” dedi.
‘Bütün komşularımızla diyalog kurmak istiyoruz’
ABD ziyareti nedeniyle çok konuşulan konulara yanıt veren Kılıçdaroğlu “ Biz Türkiyeciyiz, işin özü budur. Ben Çin’e de gittim. Irak’a da gittim. Amerika’ya gittim diye Amerikancı olarak suçlanamam, biz Türkiyeciyiz. Biz AKP’ nin Türkiye’yi kendi coğrafyasına hapsettiğini görüyoruz. Bu yüzden biz bütün komuşularımız ile sağlıklı diyalog kurmak istiyoruz. Ayrıca ABD ziyaretinin icazet almak olarak algılanması yanlıştır. Orası icazet makamı değil ki. 37 yıl sonra bir CHP Genel başkanı oraya gitti. Davet üzerine gittik. Değişik kesimlerle görüştük ve Türkiye’ye geldik” dedi.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30830-hukumet-istifa-etsin-mi-kilicdaroglu-kendileri-bilir.html
Kılıçdaroğlu yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına, ABD ziyaretine ve Cemaate ilişkin soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu, “Benim Cemaat’le özel bir irtibatım yok. Kimler Cemaatçidir, kimler Cemaatçi değildir bilemem. Biz herkesle konuşuruz” dedi. “Bu işlerin arkasında Cemaat var mıdır?” sorusunu da Kılıçdaroğlu, “Ben bu işlerin arkasında yolsuzluk olduğunu düşünüyorum. Cemaat mi var, o mu var, bu mu var bilmiyorum, beni hırsız ilgilendiriyor. Biz bir siyasi partiyiz. Muhatabımız İktidardır. Biz kalkıp da bir Cemaati, bir tarikatı karşımıza alıp da onla mücadele etmeyiz. O devletin işidir” dedi. Kılıçdaroğlu Halkbankası’yla ilgili de “Halkbankası’na kimsenin bir şey dediği yok. O Türkiye’nin saygın bankalarından biri.
Kılıçdaroğlu operasyonun gerçekleştiği gün ABD elçisi ile görüşmesi için de “Operasyonun gerçekleştiği gün ABD Büyükelçisi ile görüşmem tamamen tesadüftü. Önceden belirlenen bir tarihti. Benim ziyaretimden sonra sayın büyükelçinin bir daveti oldu. Ama böyle bir güne denk geldi” dedi.
‘Bütün komşularımızla diyalog kurmak istiyoruz’
ABD ziyareti nedeniyle çok konuşulan konulara yanıt veren Kılıçdaroğlu “ Biz Türkiyeciyiz, işin özü budur. Ben Çin’e de gittim. Irak’a da gittim. Amerika’ya gittim diye Amerikancı olarak suçlanamam, biz Türkiyeciyiz. Biz AKP’ nin Türkiye’yi kendi coğrafyasına hapsettiğini görüyoruz. Bu yüzden biz bütün komuşularımız ile sağlıklı diyalog kurmak istiyoruz. Ayrıca ABD ziyaretinin icazet almak olarak algılanması yanlıştır. Orası icazet makamı değil ki. 37 yıl sonra bir CHP Genel başkanı oraya gitti. Davet üzerine gittik. Değişik kesimlerle görüştük ve Türkiye’ye geldik” dedi.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30830-hukumet-istifa-etsin-mi-kilicdaroglu-kendileri-bilir.html
Tayyip Erdoğan Sakarya Üniversitesi'nde katıldığı bir programda
gündeme ilişkin zehir zemberek açıklamalarda bulundu. Soruşturma dosyası
elinden alınan Savcı Muammer Akkaş için "Böyle bir savcı bizim için
adaletin yüz karasıdır" diyen Erdoğan, artık yeni Türkiye'nin
kurulacağını söyledi
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle;
Önümüzde iki seçenek var
Önümüzde iki seçenek var. Ya eski Türkiye devam edecek Türkiye kaybedecek birileri kazanacak yada yeni Türkiye kurulacak Türkiye kazanacak o birileri kaybedecek.
Türkiye'nin önünde böyle bir seçenek var. Herkes eski Türkiye'yi gördü, yaşadı. Eski Türkiye yeniden baskılarla, yasaklarla yolsuzlukla devam etmek anlamına geliyor. İdeali olmayan hedefleri olmayan boynu bükük, itibarsız halde dünya sahnesinde yer alması anlamına geliyor. Yeni Türkiye yasaklarından tamamen kurtulmuş, yolsuzlukla mücadelesini sürdüren, herkesin kardeşçe yaşadığı bir ülke anlamına geliyor.
Birçok şey yavaş yavaş gündeme gelecek
Son zamanlarda yolsuzluk adın altında başlatılan soruşmalar yeni Türkiye'nin önüne çıkarılmış engeldir. Birçok şey yavaş yavaş gündeme gelecek. Burada yolsuzluğa bulaşmış olanlar varsa ortaya çıkıyor. Birileri devletin malını yetimin hakkını alıyor söğüşlüyorsa onun de hesabını da biz sorarız.
Yetkim olsa anında yargılarım
Buradan suç duyurusunda bulunuyorum. Başsavcı, savcının nasıl bilgi sızdırdığını açıkladı. HSYK burada suç işlediler. Adli Kollukla ilgili bir dava sürerken kalkıp açıklama yapıyorlar. Anayasanın 138. Maddesine aykırı hareket ediyorlar. Bu HSYK'yı kim yargılayacak. Öyle bir yetkim olsa anında yargılayayım.
Kim yargılayacak biliyor musunuz. Millet. Son günlerde iki şey söyledim. Ya millet ya zillet.
Yeni Türkiye'nin inşası hızlanacak
Hukuk başka bir şeydir. Kanun başka. Biz hukuktan yanayız. Olmamış şeyler varmış gibi gösterilirse. Örneğin Enerji Bakanlığımızda termik santraller filancaya verildi. Eline dursun henüz böyle bir ihale yok. 2014 yılında yapılacak ihaleler bunlar. Bir savcı adliyenin önünde basına bildiri dağıtabilir mi. Böyle bir savcı bizim için adaletin yüz karasıdır. Sen nasıl bildiri dağıtırısınn. Bunu başkaları yapıyor. Demek sende de başka esintiler var. Burada suç duyurusun yapıyorum. HSYK sen bu zat ile ilgili ne yapıyorsun.
Biz hem yasamayız hem yürütmeyiz. Ben şuna inanıyorum. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, yargının değildir. Ama kalkıp yargı egemenlik kayıtsız şartsız benim diyorsa bunu da bilelim ona göre adım atarız. Ya eski Türkiye'ye dönüş yapılacak ya da yeni Türkiye'nin inşası hızlanacak.
Bize yapılan saldırılar başarılı olursa
Eski Türkiye'nin siyaseti yeni Türkiye karşısında direniyor. Yeni Türkiye'ye karşı hem içeride hem dışarıda direniş var. Ama bu direniş emin olun son direniştir. Son kez saldırıyorlar. Allah'ın izniyle milletimizin desteğiyle bu taarruzları göğüsleyecek esti Türkiye'nin kapısını tamamen kapatacağız.
Bugün bizim partimize hükümetimize yönelen bu saldırı başarılı olacak olursa herkes bilsin ki aynı saldırı yarın başka bir partiye yapılacaktır. Faiz lobisi kaybedecek. Terör lobisi kaybedecek. Kardeşlik kazanacak. Kaos lobisi kaybedecek. İstikrar ve güven kazanacak.
Bakın dikkat edin son saldırıda demir yolu var. Yüksek hızlı treni yaptık ya onun için. Bunlar bizi hala eski kara trenle gidin gelin yük vagonlarının içende gidin gelin diye görmek istiyorlar. Bunlar yüksek hızlı trenle yaşayan bir Türk evladı görmek istemiyorlar. Onun için çılgına döndüler ve orayı hemen öne sürdüler.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30836-erdogandan-zehir-zemberek-aciklamalar-o-savci-adaletin-yuzkarasi.html
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle;
Önümüzde iki seçenek var
Önümüzde iki seçenek var. Ya eski Türkiye devam edecek Türkiye kaybedecek birileri kazanacak yada yeni Türkiye kurulacak Türkiye kazanacak o birileri kaybedecek.
Türkiye'nin önünde böyle bir seçenek var. Herkes eski Türkiye'yi gördü, yaşadı. Eski Türkiye yeniden baskılarla, yasaklarla yolsuzlukla devam etmek anlamına geliyor. İdeali olmayan hedefleri olmayan boynu bükük, itibarsız halde dünya sahnesinde yer alması anlamına geliyor. Yeni Türkiye yasaklarından tamamen kurtulmuş, yolsuzlukla mücadelesini sürdüren, herkesin kardeşçe yaşadığı bir ülke anlamına geliyor.
Birçok şey yavaş yavaş gündeme gelecek
Son zamanlarda yolsuzluk adın altında başlatılan soruşmalar yeni Türkiye'nin önüne çıkarılmış engeldir. Birçok şey yavaş yavaş gündeme gelecek. Burada yolsuzluğa bulaşmış olanlar varsa ortaya çıkıyor. Birileri devletin malını yetimin hakkını alıyor söğüşlüyorsa onun de hesabını da biz sorarız.
Yetkim olsa anında yargılarım
Buradan suç duyurusunda bulunuyorum. Başsavcı, savcının nasıl bilgi sızdırdığını açıkladı. HSYK burada suç işlediler. Adli Kollukla ilgili bir dava sürerken kalkıp açıklama yapıyorlar. Anayasanın 138. Maddesine aykırı hareket ediyorlar. Bu HSYK'yı kim yargılayacak. Öyle bir yetkim olsa anında yargılayayım.
Kim yargılayacak biliyor musunuz. Millet. Son günlerde iki şey söyledim. Ya millet ya zillet.
Yeni Türkiye'nin inşası hızlanacak
Hukuk başka bir şeydir. Kanun başka. Biz hukuktan yanayız. Olmamış şeyler varmış gibi gösterilirse. Örneğin Enerji Bakanlığımızda termik santraller filancaya verildi. Eline dursun henüz böyle bir ihale yok. 2014 yılında yapılacak ihaleler bunlar. Bir savcı adliyenin önünde basına bildiri dağıtabilir mi. Böyle bir savcı bizim için adaletin yüz karasıdır. Sen nasıl bildiri dağıtırısınn. Bunu başkaları yapıyor. Demek sende de başka esintiler var. Burada suç duyurusun yapıyorum. HSYK sen bu zat ile ilgili ne yapıyorsun.
Biz hem yasamayız hem yürütmeyiz. Ben şuna inanıyorum. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, yargının değildir. Ama kalkıp yargı egemenlik kayıtsız şartsız benim diyorsa bunu da bilelim ona göre adım atarız. Ya eski Türkiye'ye dönüş yapılacak ya da yeni Türkiye'nin inşası hızlanacak.
Bize yapılan saldırılar başarılı olursa
Eski Türkiye'nin siyaseti yeni Türkiye karşısında direniyor. Yeni Türkiye'ye karşı hem içeride hem dışarıda direniş var. Ama bu direniş emin olun son direniştir. Son kez saldırıyorlar. Allah'ın izniyle milletimizin desteğiyle bu taarruzları göğüsleyecek esti Türkiye'nin kapısını tamamen kapatacağız.
Bugün bizim partimize hükümetimize yönelen bu saldırı başarılı olacak olursa herkes bilsin ki aynı saldırı yarın başka bir partiye yapılacaktır. Faiz lobisi kaybedecek. Terör lobisi kaybedecek. Kardeşlik kazanacak. Kaos lobisi kaybedecek. İstikrar ve güven kazanacak.
Bakın dikkat edin son saldırıda demir yolu var. Yüksek hızlı treni yaptık ya onun için. Bunlar bizi hala eski kara trenle gidin gelin yük vagonlarının içende gidin gelin diye görmek istiyorlar. Bunlar yüksek hızlı trenle yaşayan bir Türk evladı görmek istemiyorlar. Onun için çılgına döndüler ve orayı hemen öne sürdüler.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30836-erdogandan-zehir-zemberek-aciklamalar-o-savci-adaletin-yuzkarasi.html
AKP’de çözülmeler sürüyor. Gidişat, 28 Şubat sürecinde DYP’nin başına gelenleri ve Refahyol'un çöküşünü hatırlatıyor.... Son kilit isimler Abdülkadir Aksu ve Kadir Topbaş olacak. Bakalım onlar ne zaman, hangi cenahı seçecek?.. Ali Babacan ve Mehmet Şimşek hepsinden önemli tabii!..
Bugün itibarıyla “hasar tespit raporu” şöyle:
Başbakan Erdoğan’ın önünde iki seçenek kalmış gibi; İstifa ve yeniden hükümeti kurma görevini alıp, Meclis’ten güvenoyu isteme ya da erken seçime gitme...
İstifasını verdiği gün, şimdilik “Çin işkencesi” şeklinde sürdürülen AKP’deki çözülme öyle hızlanır ki, Meclis çoğunluğunu kaybedebilir. Bu durumda da Cumhurbaşkanı Gül, Erdoğan’a değil, bir başka isme hükümeti kurma görevini verir. Yani Erdoğan, Hocası merhum Erbakan gibi “havada-karada ikmal” falan yapamaz, Köşk’e çıkamadan çakılır, kalır!..
Direnir ve Cemaatle savaşı sürdürürse; AKP’yi Meclis çoğunluğunu kaybedecek şekilde yine parçalarlar. Gül, AKP’den kopmuş bir isme hükümeti kurma görevini verir. Yeni AKP ve CHP ortaklığı, yetmezse yanlarına BDP’yi de katıp ülkeyi yerel seçime, ardından erken genel seçime götürürler.
Her iki durumda da Meclis’te çoğunluğu yitiren Erdoğan’ın dokunulmazlığı kaldırılır, askeri darbe değil, ama “Cemaat darbesiyle” “Mursi’nin akıbeti” yaşatılır!..
Olası bu geçiş döneminin müstakbel Başbakan adayına gelince; Hemen hemen belli gibi. Kim mi?
Önce Başbakan Erdoğan’ın hasta olduğunun ortaya çıkması üzerine 4 Aralık 2011’de Silivri’den yazdığım “İngiltere-ABD-Almanya Şeytan Üçgeni” başlıklı yazımdan bazı bölümleri aktarayım:
"Bugünlerde bir anket yaptırıp Erdoğan sonrası AKP’nin akıbeti ve başına kimin gelmesinin iyi olacağının sorulduğu ortaya çıktı!.. Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç favoriymiş.
ABD’de bir düşünce kuruluşunun bir süre önce Ali Babacan’lı senaryo geliştirdiğini yazmıştım... Ne tesadüf?!..
ABD’nin 2 numarası Biden çok önemli bir çuvalla Türkiye’ye geldi. Gül’le görüşmesi 1 saat plânlanmışken 2 saat sürmüş ve Biden’in izlenimi: ‘Gül bilge biri, sorunlara yaklaşımına takdir duyuyoruz’ olmuştu...
Biden’e Ali Babacan refakat etti. O da epey takdir ve beğeni topladı... Ya, böylesi bir ziyaretçi ve gündem varken Dışişleri Bakanı Davutoğlu neredeydi? Neonazilerin öldürdüğü Türklerin hak ve hukukunu savunmak için Almanya’da. Hem de 5 günlüğüne, hem de yanına öyle bir gazeteci ordusu almadan...
Davutoğlu’nun zamanlaması ve içeriği açısından dikkat çeken bu uzun ziyareti için, Erdoğan sonrasının lider arayışlarında Avrupa’nın patronu haline gelen (İngiltere’yi hiç Avrupa’da saymadım; o ABD’nin yanında-arkasında) Almanya’nın nabzını tutma desem... Burada durayım, o kadara aklım ermez!..
Almanya’ya gelince; şöyle bir daha durup düşünmemiz gerekiyor, söylenecek ve sorulacak çok şey var zira. 2002’de DSP-MHP-ANAP hükümetinin, Almanya’da yazılan bir 'senaryo' yüzünden erken seçime gittiği ve AKP’nin hepsini silip-süpürdüğü...”
O SENARYO
Silivri’deki bu yazımda bahsettiğim Ali Babacan’lı senaryo New York Üniversitesi'ndeki Küresel İlişkiler Merkezi (CGA)’nce hazırlandı, adı da “Türkiye 2020” idi.
CGA’nın özelliği, daha önce Irak, İran, Çin ve Rusya üzerinde çalışmış olması. “Türkiye 2020”de yer alan üç senaryo ana hatlarıyla şöyleydi:
Bağnaz İslâmcılık : AKP 2020'de, laik muhalefetin zayıflığından yararlanıp, muhafazakâr kentli alt-orta sınıfların taleplerini karşılayarak, İslâmcı Saadet Partisi (SP)’yla ittifak oluşturur. Sünni İslâm iç ve dış politikada başat güç olur, azınlık görüşleri dışlanır.
Bağnaz Laiklik : Gelecek yıllarda AKP sosyo-ekonomik sorunlarla, İslamcı eğilimlerine yönelik artan direnişle ve kötüleşen bir güvenlik durumuyla yüz yüze kalır. Bu da CHP için, ordunun ve MHP'nin desteğiyle iktidara gelme fırsatı yaratır. Yeni koalisyon güçlü, güvenli ve laik bir Türkiye'yi hedefler. Ancak bu hedef doğrultusunda otoriterliğe meyleder.
Siyasi Çoğulculuk :AKP'nin gücü bu yıl zirveye çıktı, ama gelecek yıl ve sonrasında kısmen seçmenlerin beklentilerini karşılamadaki başarısızlıklar, kısmen de anayasal sınırları zorlaması ve muhalefetteki canlanma nedeniyle hegemonik pozisyonuna yönelik meydan okumalar artar. Erdoğan'ın başkanlık sistemini getirme çabaları, medyaya yönelik süregiden kısıtlamalar ve apaçık 'İslami' bir dış politika, birçok ılımlı seçmenin ve siyasetçinin iktidar partisinden uzaklaşmasına yol açar. 2015'teki seçimlerden AKP'nin hâlâ en büyük parti olduğu, fakat net çoğunluğa sahip olmadığı dengeli bir meclis çıkar. Bunun sonucunda yaşanacak siyasi tıkanıklık da 2017'de AKP'nin bölünmesi ve erken seçimlerle aşılır... Ali Babacan ön plana çıkıp, Erdoğan’la arasına mesafe koyar ve onu Kıbrıs sorununu görmezden gelerek AB üyeliği projesini çıkmaza sokmakla suçlar.
Son senaryoda CHP için de şu ilginç ifade kullanılıyordu:
“Yeni bir CHP liderleri kuşağı, partinin Kemalizm'in kutuplaştırıcı ideolojik yönleri yerine, demokratik yanlarını vurgulayan sosyal demokrat bir parti olarak yeni imajını sağlamlaştıracak.”
Kılıçdaroğlu’na Göre “Temiz AKP’li”
Şimdi yolsuzluk operasyonu başladıktan sonra dış ve iç çevrelerden gelen bazı açıklamaları alt alta koyalım:
AKP’nin kurulması ve iktidar olmasında önemli rol oynayan, özellikle “Kürdistan açılımlarının” mimarı CIA uzmanı Henry Barkey, “Taraflar arasında bir kırılma yaşanıyor, ancak bu kırılma geçici olacak ve partinin başına başka bir isim geçtiği takdirde sona erecek, çünkü partinin tabanı ile Gülen Hareketi’nin tabanları aynı ideolojiye sahip... Yolsuzluk soruşturması sadece bakanlara değil, belki de Başbakan Erdoğan’a yakın başka isimlere de sıçrayarak daha da büyüyebilir. Bu nedenle adı yolsuzluğa karışmayan milletvekillerinin partiyi kurtarmak için dönebilecekleri tek isim Abdullah Gül’dür” dedi.
Cemaatin Washinton Temsilcisi Ali H. Aslan, Pazartesi günü şöyle yazdı:
“Washington, Türk siyaset sahnesine dahamakul ve şaibesiz aktörlerin girmesini ümit ediyor.”
Geçmişte CHP ile kavga eden ve “AKP’den vazgeçmeyeceklerini” açıklayan Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda, bakanların istifa ettiği gün Twitter’dan, “İstifaların ardından Erdoğan'ın başı dertte. Belki de Türkiye'nin yeni bir başbakana ihtiyacı vardır; Daha az otokratik ve diyaloğa daha hazır" şeklinde mesaj attı.
Partinin başına yeni isim... Adı yolsuzluğa karışmayan milletvekilleri... Makul ve şaibesiz aktörler... Yeni bir başbakan...
Türkiye'ye Başbakan aradıkları ve birilerini tarif ettikleri ortada!..
Bu mesajlar arasında hafta sonu bir isim daha ilginç bir açıklama yaptı. Bu kişi, son dönemde Washington ve ABD Büyükelçisi ile mesaisini yoğunlaştıran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Antalya programı sırasında bir grup gazeteciye şunu söyledi:
“Bunların ar damarı çatlamış. Bir iki bakan hariç hepsi kirli. Temiz adamlardan biri, kabinenin en genç bakanı Ali Babacan. Kendi işini yapan, tutarlı birisi...”
Kılıçdaroğlu’nun “Babacan” vurgusu, tesadüf mü, yoksa yoğun dış mesailerde paylaşılan bir “bilginin” ağızdan kaçırılması mıydı bilinmez, ama tüm yolların Babacan’a çıktığı kesin.
Bazı çevrelerin de İngiliz vatandaşı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i “çok temiz” diye ön plana çıkarmaya başladığını hatırlatıp, şunu söylüyorum:
Çok geç olmadan Türk Milleti’ne ait “milli senaryoyu” yazmak zorundayız...
Değilse, yağmurdan kaçarken, çok feci bir doluya tutulacağız!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser Yıldız
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=turkiyenin-yeni-basbakani-kim-olacak-2712131200
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, bakan çocuklarının evine para sayma makinesi getirenlerin, Ergenekon ve Balyoz'da da aynı taktiği kullandığını söyledi.
Orduya kumpas kurulduğunu ve bu durumun Ordu içinde ciddi rahatsaızlığa neden olduğunu belirten Özel "Askerlerin evlerine belgeler bırakıldı. Komutanlara da aynı kumpas kuruldu." dedi.
Türkiye Gazetesi'nden Buket Güven'in haberine göre, 17 Aralık operasyonunun ardından özellikle hükümet çevrelerinden yükselen “Komplo” ve “Kumpas” iddialarına bir yorum da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'den geldi.
Habere göre, önceki gün MGK toplantısına verilen arada Başbakan Erdoğan'la sohbet eden Özel, İstanbul merkezli operasyona da değindi. Bu operasyonda bakan çocuklarının evine para sayma makinesinin getirildiğini ve orada bulunmuş gibi bir hava oluşturulduğunu hatırlatan Genelkurmay Başkanı, askerlere yönelik operasyonlarda da askerlerin evlerine, bürolara ve dosyalara bazı şüpheli malzemelerin eklendiği iddiasını dillendirdi.
Orgeneral Özel'in bir başka sitemi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın soruşturma için “Sabah 5'te evlere gelmelerine gerek yoktu. Çağırsalardı gelirlerdi” sözleri üzerineydi. Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları sırasında komutanların evlerine de sabah 5'te baskın yapıldığını ifade eden Özel, “O dönem kimse ses çıkarmadı. Herkese aynı adalet olmalı” ifadesini kullandı.
Sohbette, “TSK'nın siyaset dışı” olduğunun üzerinde duran Orgeneral Özel, Erdoğan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın üç ayaklı operasyon için yaptığı “Orduya da kumpas kuruldu” yorumunu hatırlattı. Özel, “TSK personelinin de haksız ceza aldığına dair rahatsızlık oluştu. Bu, moral ve motivasyonu olumsuz etkiliyor. Tek istediğimiz hakkaniyet. Bu işi takip ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz” mesajını verdi.
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=genelkurmay-baskani-ozel-erdogana-destek-icin-silah-arkadaslarini-yeni-hatirladi-2812131200
Yolsuzluk ve rüşvet bu devletin genlerinde vardır. Yayına hazırladığım “Doğan Avcıoğlu, Osmanlı’nın Düzeni” kitabında, Kanuni’nin sadrazamı Rüstem Paşa’nın rüşveti devlet siyaseti haline getirdiğini yazar (s.155).
O bakımdan bu yazıda rüşvetten ziyade “paralel devlet”ten söz edeceğim.
“Derin Devlet” de denilen, devlet içindeki çeteler olgusuyla ilgili olarak 1996 Susurluk’tan beri ikisi Soner Yalçın’la (Reis ve Bay Pipo), biri Cengiz Erdinç’le (Çetele) ve biri de tek başıma (Abi) olmak üzere 4 kitap yazdım. Silivri’de yatarken benimle yapılan röportajlarda ve Odatv davasındaki savunmamda devlet içindeki bu çetenin bugün büyük ölçüde cemaatin eline geçtiğini söyledim (bakınız “Daha Bilmediğiniz Neler Var!” adlı kitabım).
İşin tarihsel özeti şudur:
Çok partili sandık demokrasisine geçildiğinden, 1950’den beri Türkiye’ye gelip giden bütün iktidarlar kendilerine bağlı bir istihbarat örgütü kurmak istediler. İstihbarat örgütlerini, olmazsa bu örgütlerin içindeki bir çeteyi özelikle rakiplerini izlemek için kullanmaya çalıştılar. Buna, dış istihbarat örgütlerinin bu çabalardan yaralandığını, solculara ve Kürtlere her dönem yapılan komplo ve operasyonları da eklemek gerek.
İstisnası yoktur: Menderes, 27 Mayıs’ın Milli Birlik Komitesi, İnönü-Demirel Koalisyonu, Demirel döneminde kurulan Kontrgerila, 12 Mart’ın Sunay-Tağmaç cuntası, Balyoz operasyonları, işkenceler, sahte delillerle açılan davalar, Ziverbey köşkü… 12 Mart’tan sonra Ecevit Kontrgerillanın yani Özel Harp Dairesinin üstüne gittiyse de devlet içindeki çeteyi ortaya çıkarıp tasfiye etmeye gücü yetmedi. MC (Milliyetçi Cephe) koalisyonları döneminde çete iyice güçlendi o zamanki faili meçhul cinayetlerin ve Maraş gibi katliamlarının çoğunun altında bu çetenin parmağı vardı.
12 Eylül cuntası devlet içindeki çeteyi alabildiğine kullandı. Sonra Özal, Demirel, koalisyonlar, Çiller, Yılmaz, Erbakan, koalisyonlar…
2002’den sonra gelenek değişmedi, bu kez Erdoğan kendine bağlı istihbarat örgütü kurma peşine düştü. Hangi iktidar kendine bağlı istihbarat yaratmaya çalışsa istihbarat örgütleri içinde çetelerin güçlenmesi şeklindeki tarihi gerçek yine hükmünü yürüttü; yargı, polis ve istihbarat kurumlarında karşı çete güçlendi. Aynen 12 Mart, 12 Eylül dönemindeki gibi aydınlara, gazeteci ve yazarlara, akademisyenlere, Kürtlere eziyet dönemi başladı, silahlı kuvvetler ABD karşıtı güçlerden temizlenmeye girişildi. Çete, Oslo tutanakları üzerinden MİT müsteşarını tutuklamaya kalkışınca Erdoğan rüzgar ekenin fırtına biçeceğini anlayabildi.
Erdoğan bugün kendi ektiği tohumun zehirli hasadını toplamaktadır. “Devlet içinde çeteler var” diye bağırması, işin ucunun kendine uzanmasındandır. “Paralel devlet” dediği şey, “çok partili demokrasiye” geçildiğinden beri var olduğunu bildiğimiz devlet içindeki çetelerden başka bir şey değildir.
Horoz’a sormuşlar: “Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?” Horoz, “ben öyle şeylere kafa yormam, işime bakarım!” demiş.
Doğan Yurdakul
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=turkiyenin-tarihine-derin-devlet-nasil-girdi-2812131200
CHP'li Sezgin Tanrıkulu, yolsuzluk ve rüşvet operasyonuda
tutuklanan Reza Zarrab'la ilgili verdiği soru önergesinde Başbakan
Erdoğan'a, Reza Zarrab'ın AKP'ye seçim kampanyası için para verdiği ve
AKP'nin anketlerini finanse ettiği iddialarını sordu.
gercekgundem.com'un haberine göre, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, "Reza Zarrab'ın Türkiye'de dağıttığı paraların bir bölümünün AKP tarafından 30 Mart yerel seçimlerinde kritik görülen yerlerde kullanılacağı iddiası doğru mudur?" diye sordu.
Tanrıkulu, Başbakan'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde şu soruları yöneltti
-Reza Zarrab'ın 2009-2012 yılları arasındaki toplam 87 milyar Euro civarında şüpheli para transferi içinde yer alan ve rüşvet, bağış ve komisyon olarak dağıttığı iddia edilen 750 milyon Euro'luk tutarın bir bölümünün AKP tarafından yerel seçimlerde avantaj sağlamak üzere özellikle İzmir, Antalya, İstanbul, Eskişehir'de kullanılmasının planlandığı doğru mudur?
-17 Aralık'ta başlatılan büyük yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında tutuklanan Reza Zarrab'ın 28 Haziran 2013 tarihinde, AKP'nin anket çalışmalarını finanse etmek için, Ekonomi eski Bakanının danışmanına 352 bin TL vermiş midir?
-Reza Zarrab AKP'ye anket çalışmaları için parasal destek sağlamış mıdır? Sağlamışsa neden sağlamıştır?
-Reza Zarrab tarafından temin edilen anket paraları, bazı anket şirketlerinin AKP'nin oy oranlarını yüksek gösteren ve bu şekilde kamuoyu etkisi oluşturacak şekilde, anketler düzenlemeleri için kullanılmış mıdır veya kullanılacak mıydı?
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/akp-secim-icin-zarrabtan-para-aldi-iddiasi-haberi-85020
gercekgundem.com'un haberine göre, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, "Reza Zarrab'ın Türkiye'de dağıttığı paraların bir bölümünün AKP tarafından 30 Mart yerel seçimlerinde kritik görülen yerlerde kullanılacağı iddiası doğru mudur?" diye sordu.
Tanrıkulu, Başbakan'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde şu soruları yöneltti
-Reza Zarrab'ın 2009-2012 yılları arasındaki toplam 87 milyar Euro civarında şüpheli para transferi içinde yer alan ve rüşvet, bağış ve komisyon olarak dağıttığı iddia edilen 750 milyon Euro'luk tutarın bir bölümünün AKP tarafından yerel seçimlerde avantaj sağlamak üzere özellikle İzmir, Antalya, İstanbul, Eskişehir'de kullanılmasının planlandığı doğru mudur?
-17 Aralık'ta başlatılan büyük yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında tutuklanan Reza Zarrab'ın 28 Haziran 2013 tarihinde, AKP'nin anket çalışmalarını finanse etmek için, Ekonomi eski Bakanının danışmanına 352 bin TL vermiş midir?
-Reza Zarrab AKP'ye anket çalışmaları için parasal destek sağlamış mıdır? Sağlamışsa neden sağlamıştır?
-Reza Zarrab tarafından temin edilen anket paraları, bazı anket şirketlerinin AKP'nin oy oranlarını yüksek gösteren ve bu şekilde kamuoyu etkisi oluşturacak şekilde, anketler düzenlemeleri için kullanılmış mıdır veya kullanılacak mıydı?
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/akp-secim-icin-zarrabtan-para-aldi-iddiasi-haberi-85020
izmit'te akşam saatlerinde yaklaşık 500 kişinin yaptığı rüşvet
ve yolsuzluk olayları protesto gösterisinin ardından dağılan
vatandaşlara, ellerinde sopalar bulunan yaklaşık 20 kişilik bir grup
saldırdı. Olayda başına sopa darbesi alan bir kişi hastaneye kaldırıldı.
DHA'nın haberine göre İzmit kent merkezindeki Cumhuriyet Parkı'nda yolsuzluk ve rüşvet olaylarını protesto etmek ve hükümet istifa demek için toplanan yurttaşlar eylemlerini gerçekleştirdikten sonra dağıldı.
Ancak Belediye İşhanı önünde, dağılan küçük bir gruba, bir anda ellerinde sopalan bulunan yaklaşık 20 kişilik grup saldırdı. Olay yerinde polisin de bulunmasına rağmen grup sopalarla yurttaşlara saldırırken, polis sopalı grubu durdurmakta 'yetersiz' kaldı.
Saldırıda Ersin Davran isimli genç başına aldığı darbe nedeniyle yaralandı. Davran, Kocaeli Devlet Hastanesi'ne götürülüp tedaviye alındı. Hafif şekilde yaralananlara ise olay yerine gelen sağlık görevlileri müdahale etti. Yurttaşlara saldıranların olay yerinin yakınında bulunan bir dernekten çıktıkları ileri sürüldü. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/akpnin-sopalilari-bu-kez-izmitte-haberi-85030
DHA'nın haberine göre İzmit kent merkezindeki Cumhuriyet Parkı'nda yolsuzluk ve rüşvet olaylarını protesto etmek ve hükümet istifa demek için toplanan yurttaşlar eylemlerini gerçekleştirdikten sonra dağıldı.
Ancak Belediye İşhanı önünde, dağılan küçük bir gruba, bir anda ellerinde sopalan bulunan yaklaşık 20 kişilik grup saldırdı. Olay yerinde polisin de bulunmasına rağmen grup sopalarla yurttaşlara saldırırken, polis sopalı grubu durdurmakta 'yetersiz' kaldı.
Saldırıda Ersin Davran isimli genç başına aldığı darbe nedeniyle yaralandı. Davran, Kocaeli Devlet Hastanesi'ne götürülüp tedaviye alındı. Hafif şekilde yaralananlara ise olay yerine gelen sağlık görevlileri müdahale etti. Yurttaşlara saldıranların olay yerinin yakınında bulunan bir dernekten çıktıkları ileri sürüldü. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/akpnin-sopalilari-bu-kez-izmitte-haberi-85030
arihi rüşvet ve yolsuzluk operasyonları ile tutuklamalarının ardından varlığı ortaya çıkan 2'nci soruşturmayı yürüten Savcı Muammer Akkaş yazılı bir açıklama yaptı. Akkaş, yazılı açıklamasını saat 16.00 sıralarında bizzat kendisi Adliye kapısına kadar getirdi ve habercilere de kendi dağıttı.
Muammer Akkaş açıklamasında şunları kaydetti:
"Tarafımca yürütülen soruşturmada, karşılaştığım baskılar nedeniyle aşağıdaki açıklamayı yapma zarureti hasıl olmuştur.
Uzun bir süredir, içinde kamuoyu tarafından yakından tanınan kişiler ile bir kısım kamu revüleri hakkında önemli iddiaların bulunduğu, çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında ihaleye fesat karıştırmak, rüşvet, nüfuz ticareti, sahtecilik, tehdit, 2863 sayılı yasaya muhalefet gibi suçlara ilişkin 2012/656 sayılı soruşturmayı yürütmekteydim.
Kanunun emri gereği gizli olarak yürütülmesi gereken soruşturmanın deşifre edilip basına yansımaya başlaması ve delillerin karartılmasına yönelik olarak önlem alındığını tespit etmem üzerine harekete geçmeden önce dosyayı 24.12.2013 günü sayın Başsavcım Turan ÇOLAKKADI ve Başsavcı vekilim Oktay ERDOĞAN'a ayrıntısı ile arz ettim.
Suçlarla ilgili delillerin karartılmadan bir an önce toplanabilmesi için Nöbetçi Hakimlikten soruşturma ile ilgili alınan arama ve elkoyma kararları ile gözaltına alma kararım dün sabah itibariyle İstanbul Emniyet Müdürlüğüne, gereğinin yerine getirilmedi için gönderdim.
Bilahare basın yayın organlarında ve internet sitelerinde gözaltına alınacak bazı isimlerin yer aldığını ve delillerin karartılmaya başladığını tespit ettim. Aynı gün saat 19:00 sıralarında operasyonda görev alacak Şube müdürleri ile adliye binasında yaptığım görüşmeye rağmen mahkeme kararının ve gözaltına alma kararının yerine getirilmediğini belirledim.
Bugün itibariyle bu soruşturma dosyasının, içerisinde yer alan arama, elkoyma ve gözaltı kararları ile birlikte gerekçe gösterilmeden uhdemden alındığını öğrendim. Bundan sonra sorumluluk İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcı Vekilindedir. Tüm meslektaşlarım ve kamuoyu bilmelidir ki; bir Cumhuriyet Savcısı olarak soruşturma yapmam engellenmiştir.
Dolayısıyla hem Başsavcılık üzerinden hem de yargılama kararlarını uygulama durumunda olan Adli Kolluk üzerinden yargıya açıkça baskı yapılmış ve mahkeme kararlarının uygulanması önlenmiştir. Mahkeme kararlarını uygulamayarak sıralı amirler suç işlemiştir. Şüphelilerin önlem alması, kaçması ve delil karartmasına imkan verilmiştir.
Devletin üç temel erkinden biri olan, bağımsız ve tarafsız bir şekilde görev yapması beklenen yargı erkinin bir mensubu olarak bizlerden beklenen, mevzuatın bize vermiş olduğu yetki çerçevesinde işlenen suçlar ve suç işleyenler hakkında gereğinin yapılmasıdır. Görevimiz, baskılardan korkarak ve çekinerek milletin hukukunu çiğnetmek değil, milletimizin hukukunu koruma yolunda görevimizi hakkıyla yerine getirmeye çalışmaktır.
Bu zorlu süreçte, en başta meslek büyüklerimiz olmak üzere bütün hukuk camiasından yargı bağımsızlığına sahip çıkmalarını bekliyorum.Saygılarımla.Muammer AKKAŞ Cumhuriyet Savcısı"
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/22893/Savci__Sorusturma_yapmam_engellendi.html
İSTANBUL-Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu'nda savcılık ve Emniyet arasındaki gerilim sürerken yeni bir iddia ortalığı karıştırdı.
Fox Tv'de İsmail Küçükkaya'nın sunduğu programda Kaçakçılık ve mali şubede görevli 450 civarında polisin Vatan Emniyet'e giremediğini iddia etti.
İZMİR, EMNİYET İSTİHBARAT ŞUBEYE ATAMA YAPILDI
İstanbul’da 17 Aralık'ta başlatılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ardından il emniyet müdürlüklerinde yapılan atamalar sırasında, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün talimatı doğrultusunda, Aydın Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Ömür Candemir görevden alındı. Candemir’in yerine, bugün Didim İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Ahmet Özşahin atandı. Candemir’in ise İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görevini sürdürdüğü, herhangi bir şubeye şu an için atamasının yapılmadığı belirtildi.
http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/450-polisin-vatan-emniyete-girmesi-yasaklandi-h46548.html
Fox Tv'de İsmail Küçükkaya'nın sunduğu programda Kaçakçılık ve mali şubede görevli 450 civarında polisin Vatan Emniyet'e giremediğini iddia etti.
İZMİR, EMNİYET İSTİHBARAT ŞUBEYE ATAMA YAPILDI
İstanbul’da 17 Aralık'ta başlatılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ardından il emniyet müdürlüklerinde yapılan atamalar sırasında, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün talimatı doğrultusunda, Aydın Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Ömür Candemir görevden alındı. Candemir’in yerine, bugün Didim İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Ahmet Özşahin atandı. Candemir’in ise İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görevini sürdürdüğü, herhangi bir şubeye şu an için atamasının yapılmadığı belirtildi.
http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/450-polisin-vatan-emniyete-girmesi-yasaklandi-h46548.html
Hakkında yolsuzluk ve rüşvet iddiaları bulunan Başbakan
Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın ilk operasyonun ardından yurdışına
çıktığı ileri sürüldü.
Dün başlatılmak istenen ancak polis engeline takılan operasyonda adı geçen ve gözaltı listesinde olduğu ileri sürülen Bilal Erdoğan'ın yurtdışına kaçtığı iddia edildi.
Odatv'de yer alan habere göre, ilk operasyonun ardından AKP'nin parlamentodaki çok önemli bir isminden Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'la ilgili kritik bir bilgi geldi. Buna göre Erdoğan olası bir operasyonda oğlunun da hedef olabileceğini bildiği için, bu süreci dışarıda geçirmesinin daha doğru olduğuna karar verdi ve Bilal Erdoğan'ı yurtdışına çıkardı.
Haberde, bu iddianın ardından Erdoğan ailesinin avukatlarına ulaşıldığı ancak kendilerine bilgi verilmediği belirildi.
Erdoğan oğlunun hedef alınacağını önceden biliyordu
Odatv'de yer alan bu haberin ardından Erdoğan'ın Pakistan dönüşü uçakta kullandığı ifadeler akıllara geldi. Henüz 2. operasyon iddiaları ortaya çıkmadan önce Başbakan Erdoğan, "TÜRGEV'den dolaşıp bana gelmek istiyorlar. Oğlum oranın yönetiminde, Mustafa Demir ve Ümraniye Belediye başkanı onun yönetiminde. Büyük kızım Esra'da oranın yönetiminde" demişti.
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/bilal-erdogan-yurtdisina-mi-kacti-haberi-84908
Dün başlatılmak istenen ancak polis engeline takılan operasyonda adı geçen ve gözaltı listesinde olduğu ileri sürülen Bilal Erdoğan'ın yurtdışına kaçtığı iddia edildi.
Odatv'de yer alan habere göre, ilk operasyonun ardından AKP'nin parlamentodaki çok önemli bir isminden Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'la ilgili kritik bir bilgi geldi. Buna göre Erdoğan olası bir operasyonda oğlunun da hedef olabileceğini bildiği için, bu süreci dışarıda geçirmesinin daha doğru olduğuna karar verdi ve Bilal Erdoğan'ı yurtdışına çıkardı.
Haberde, bu iddianın ardından Erdoğan ailesinin avukatlarına ulaşıldığı ancak kendilerine bilgi verilmediği belirildi.
Erdoğan oğlunun hedef alınacağını önceden biliyordu
Odatv'de yer alan bu haberin ardından Erdoğan'ın Pakistan dönüşü uçakta kullandığı ifadeler akıllara geldi. Henüz 2. operasyon iddiaları ortaya çıkmadan önce Başbakan Erdoğan, "TÜRGEV'den dolaşıp bana gelmek istiyorlar. Oğlum oranın yönetiminde, Mustafa Demir ve Ümraniye Belediye başkanı onun yönetiminde. Büyük kızım Esra'da oranın yönetiminde" demişti.
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/bilal-erdogan-yurtdisina-mi-kacti-haberi-84908
17 Aralık'ta başlayan ve bakan istifalarıyla sonuçlanan Yolsuzluk ve
Rüşvet soruşturması kapsamında skandal bir gelişme yaşandı.
Haberturk.com'un haberine göre 30 kişi hakkındaki soruşturma dosyası Savcı Muammer Akkaş'tan alındı.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30776-yolsuzluk-ve-rusvet-sorusturmasinda-skandal-gelisme.html
Haberturk.com'un haberine göre 30 kişi hakkındaki soruşturma dosyası Savcı Muammer Akkaş'tan alındı.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/30776-yolsuzluk-ve-rusvet-sorusturmasinda-skandal-gelisme.html
AKP-Cemaat kavgasında frenler tutmaz hale geldi. Kavga kızıştıkça suç
itirafları da büyüdü. Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı, Ergenekon
tertipleriyle ilgili itirafta bulundu, Cemaati kastederek ‘Orduya kumpas
kurdunuz’ dedi
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları AKP ve Cemaat’in suçlarını gün yüzüne çıkardı. Birbirlerine attıkları suçlardan sıyrılmak isteyen taraflar, TSK’ya yapılan operasyonun tertip olduğunu ortaya koydu
Türkiye’yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu AKP ve Cemaat’in bugüne kadar ortaklaşa gerçekleştirdikleri kumpasları bir bir açığa çıkartıyor. 11 yıldır iktidarda birlikte hareket eden AKP ve Cemaat, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), gazeteciler ve yurtseverlere düzenlenen tertipleri açıklamaya başladı.
İLKER BAŞBUĞ’DAN GÜNDEMİ SARSACAK KİTAP!
Yolsuzluk, rüşvet gibi konularda birbirlerinin suçlarına sessiz kalan, üstlerini örten, kaset tertipleri, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Odatv, Şike, 28 Şubat gibi tertiplerde de ortak hareket eden iki kuvvet bugün bahsi geçen suçları birbirlerinin üzerine atma telaşı içinde.
Son olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Hrant Dink davasında ismi öne çıkan Erhan Tuncel’in dünkü açıklamaları gündeme damgasını vurdu.
‘Cemaat TSK’ya kumpas kurdu’
Başbakan Başdanışmanı Akdoğan, Star gazetesindeki dünkü yazısında, Cemaat’in TSK’ya kumpas kurduğunu çok açık bir dille yazdı. Akdoğan, “Kendi (Tayyip Erdoğan) ülkesinin milli ordusunun, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer eden sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmayacağını çok iyi bilir. Amaca ulaşmak için her yol mübah görenlerin nasıl hastalıklı anlayışlar ürettiğini çok iyi bilir” diye yazdı.
‘Emniyet davayı kafasına göre yapıyor’
Oğlu tutuklu bulunan İçişleri Bakanı Güler’in de dün yaptığı açıklamada, Ergenekon ve Balyoz gibi davalara gönderme yapması dikkat çekti. Güler, “Bu bir adli dava değil, siyasi algı davasıdır. Bunlar her şeyi kendi kafalarına göre yapmışlar. İnfazı da yapmışlar. Bunları geçmişte de yapmışlardı” diye konuştu.
‘Cinayetin adresi Emniyet’
Agos’un eski Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davanın “Büyük Abi” lakaplı sanığı Erhan Tuncel de dün, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’e “tehdit içerikli” bir mektup gönderdi. Mektupta Tuncel, Dinç’e cinayetin Ergenekon üstü bir yapı tarafından işlendiği yönündeki ifadelerine devam edeceğini söyledi. Daha önce tertibin Emniyet içindeki bir grup tarafından yapıldığını açıklayan Tuncel, dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’e işaret etmişti.
Birçok siyasetçi, yapılan açıklamaların TSK ve yurtseverlere açık açık tertip hazırlandığının itirafları olduğu görüşünde hemfikir.
Cemaat de bahsi geçen tertipleri AKP’nin üzerine atmak istemiş, Fethullah Gülen 14 Kasım 2013’te herkul.org sitesinde yayınlanan konuşmasında şunları söylemişti: “Bana dokunan bir yanı vardı, yaşlı başlı adamlar (yargılanan emekli paşalar) böyle orada hesap verince ciğerim yanıyor benim. Elimde bir imkân olsa ben onların hepsine serbestsiniz derim.”
Koalisyonun dağılmasıyla tertipleri birbirlerinin üzerine atmaya çalışan iki taraf, bunların yanı sıra birçok konunun da gün yüzüne çıkmasına neden oluyor. Karşılıklı suçlamalar, karşılıklı atılan manşetler, hakarete varan sözler, beddualar ve sert açıklamaların bugüne kadar yapılanların itirafı olduğu belirtiliyor.
ww.aydinlikgazete.com/mansetler/30714-tskya-kumpasi-birlikte-kurdunuz.html
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları AKP ve Cemaat’in suçlarını gün yüzüne çıkardı. Birbirlerine attıkları suçlardan sıyrılmak isteyen taraflar, TSK’ya yapılan operasyonun tertip olduğunu ortaya koydu
Türkiye’yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu AKP ve Cemaat’in bugüne kadar ortaklaşa gerçekleştirdikleri kumpasları bir bir açığa çıkartıyor. 11 yıldır iktidarda birlikte hareket eden AKP ve Cemaat, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), gazeteciler ve yurtseverlere düzenlenen tertipleri açıklamaya başladı.
İLKER BAŞBUĞ’DAN GÜNDEMİ SARSACAK KİTAP!
Yolsuzluk, rüşvet gibi konularda birbirlerinin suçlarına sessiz kalan, üstlerini örten, kaset tertipleri, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Odatv, Şike, 28 Şubat gibi tertiplerde de ortak hareket eden iki kuvvet bugün bahsi geçen suçları birbirlerinin üzerine atma telaşı içinde.
Son olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Hrant Dink davasında ismi öne çıkan Erhan Tuncel’in dünkü açıklamaları gündeme damgasını vurdu.
‘Cemaat TSK’ya kumpas kurdu’
Başbakan Başdanışmanı Akdoğan, Star gazetesindeki dünkü yazısında, Cemaat’in TSK’ya kumpas kurduğunu çok açık bir dille yazdı. Akdoğan, “Kendi (Tayyip Erdoğan) ülkesinin milli ordusunun, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer eden sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmayacağını çok iyi bilir. Amaca ulaşmak için her yol mübah görenlerin nasıl hastalıklı anlayışlar ürettiğini çok iyi bilir” diye yazdı.
‘Emniyet davayı kafasına göre yapıyor’
Oğlu tutuklu bulunan İçişleri Bakanı Güler’in de dün yaptığı açıklamada, Ergenekon ve Balyoz gibi davalara gönderme yapması dikkat çekti. Güler, “Bu bir adli dava değil, siyasi algı davasıdır. Bunlar her şeyi kendi kafalarına göre yapmışlar. İnfazı da yapmışlar. Bunları geçmişte de yapmışlardı” diye konuştu.
‘Cinayetin adresi Emniyet’
Agos’un eski Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davanın “Büyük Abi” lakaplı sanığı Erhan Tuncel de dün, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’e “tehdit içerikli” bir mektup gönderdi. Mektupta Tuncel, Dinç’e cinayetin Ergenekon üstü bir yapı tarafından işlendiği yönündeki ifadelerine devam edeceğini söyledi. Daha önce tertibin Emniyet içindeki bir grup tarafından yapıldığını açıklayan Tuncel, dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’e işaret etmişti.
Birçok siyasetçi, yapılan açıklamaların TSK ve yurtseverlere açık açık tertip hazırlandığının itirafları olduğu görüşünde hemfikir.
Cemaat de bahsi geçen tertipleri AKP’nin üzerine atmak istemiş, Fethullah Gülen 14 Kasım 2013’te herkul.org sitesinde yayınlanan konuşmasında şunları söylemişti: “Bana dokunan bir yanı vardı, yaşlı başlı adamlar (yargılanan emekli paşalar) böyle orada hesap verince ciğerim yanıyor benim. Elimde bir imkân olsa ben onların hepsine serbestsiniz derim.”
Koalisyonun dağılmasıyla tertipleri birbirlerinin üzerine atmaya çalışan iki taraf, bunların yanı sıra birçok konunun da gün yüzüne çıkmasına neden oluyor. Karşılıklı suçlamalar, karşılıklı atılan manşetler, hakarete varan sözler, beddualar ve sert açıklamaların bugüne kadar yapılanların itirafı olduğu belirtiliyor.
ww.aydinlikgazete.com/mansetler/30714-tskya-kumpasi-birlikte-kurdunuz.html
AKP-Cemaat kavgasında frenler tutmaz hale geldi. Kavga kızıştıkça suç
itirafları da büyüdü. Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı, Ergenekon
tertipleriyle ilgili itirafta bulundu, Cemaati kastederek ‘Orduya kumpas
kurdunuz’ dedi
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları AKP ve Cemaat’in suçlarını gün yüzüne çıkardı. Birbirlerine attıkları suçlardan sıyrılmak isteyen taraflar, TSK’ya yapılan operasyonun tertip olduğunu ortaya koydu
Türkiye’yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu AKP ve Cemaat’in bugüne kadar ortaklaşa gerçekleştirdikleri kumpasları bir bir açığa çıkartıyor. 11 yıldır iktidarda birlikte hareket eden AKP ve Cemaat, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), gazeteciler ve yurtseverlere düzenlenen tertipleri açıklamaya başladı.
İLKER BAŞBUĞ’DAN GÜNDEMİ SARSACAK KİTAP!
Yolsuzluk, rüşvet gibi konularda birbirlerinin suçlarına sessiz kalan, üstlerini örten, kaset tertipleri, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Odatv, Şike, 28 Şubat gibi tertiplerde de ortak hareket eden iki kuvvet bugün bahsi geçen suçları birbirlerinin üzerine atma telaşı içinde.
Son olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Hrant Dink davasında ismi öne çıkan Erhan Tuncel’in dünkü açıklamaları gündeme damgasını vurdu.
‘Cemaat TSK’ya kumpas kurdu’
Başbakan Başdanışmanı Akdoğan, Star gazetesindeki dünkü yazısında, Cemaat’in TSK’ya kumpas kurduğunu çok açık bir dille yazdı. Akdoğan, “Kendi (Tayyip Erdoğan) ülkesinin milli ordusunun, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer eden sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmayacağını çok iyi bilir. Amaca ulaşmak için her yol mübah görenlerin nasıl hastalıklı anlayışlar ürettiğini çok iyi bilir” diye yazdı.
‘Emniyet davayı kafasına göre yapıyor’
Oğlu tutuklu bulunan İçişleri Bakanı Güler’in de dün yaptığı açıklamada, Ergenekon ve Balyoz gibi davalara gönderme yapması dikkat çekti. Güler, “Bu bir adli dava değil, siyasi algı davasıdır. Bunlar her şeyi kendi kafalarına göre yapmışlar. İnfazı da yapmışlar. Bunları geçmişte de yapmışlardı” diye konuştu.
‘Cinayetin adresi Emniyet’
Agos’un eski Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davanın “Büyük Abi” lakaplı sanığı Erhan Tuncel de dün, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’e “tehdit içerikli” bir mektup gönderdi. Mektupta Tuncel, Dinç’e cinayetin Ergenekon üstü bir yapı tarafından işlendiği yönündeki ifadelerine devam edeceğini söyledi. Daha önce tertibin Emniyet içindeki bir grup tarafından yapıldığını açıklayan Tuncel, dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’e işaret etmişti.
Birçok siyasetçi, yapılan açıklamaların TSK ve yurtseverlere açık açık tertip hazırlandığının itirafları olduğu görüşünde hemfikir.
Cemaat de bahsi geçen tertipleri AKP’nin üzerine atmak istemiş, Fethullah Gülen 14 Kasım 2013’te herkul.org sitesinde yayınlanan konuşmasında şunları söylemişti: “Bana dokunan bir yanı vardı, yaşlı başlı adamlar (yargılanan emekli paşalar) böyle orada hesap verince ciğerim yanıyor benim. Elimde bir imkân olsa ben onların hepsine serbestsiniz derim.”
Koalisyonun dağılmasıyla tertipleri birbirlerinin üzerine atmaya çalışan iki taraf, bunların yanı sıra birçok konunun da gün yüzüne çıkmasına neden oluyor. Karşılıklı suçlamalar, karşılıklı atılan manşetler, hakarete varan sözler, beddualar ve sert açıklamaların bugüne kadar yapılanların itirafı olduğu belirtiliyor.
ww.aydinlikgazete.com/mansetler/30714-tskya-kumpasi-birlikte-kurdunuz.html
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları AKP ve Cemaat’in suçlarını gün yüzüne çıkardı. Birbirlerine attıkları suçlardan sıyrılmak isteyen taraflar, TSK’ya yapılan operasyonun tertip olduğunu ortaya koydu
Türkiye’yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu AKP ve Cemaat’in bugüne kadar ortaklaşa gerçekleştirdikleri kumpasları bir bir açığa çıkartıyor. 11 yıldır iktidarda birlikte hareket eden AKP ve Cemaat, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), gazeteciler ve yurtseverlere düzenlenen tertipleri açıklamaya başladı.
İLKER BAŞBUĞ’DAN GÜNDEMİ SARSACAK KİTAP!
Yolsuzluk, rüşvet gibi konularda birbirlerinin suçlarına sessiz kalan, üstlerini örten, kaset tertipleri, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Odatv, Şike, 28 Şubat gibi tertiplerde de ortak hareket eden iki kuvvet bugün bahsi geçen suçları birbirlerinin üzerine atma telaşı içinde.
Son olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Hrant Dink davasında ismi öne çıkan Erhan Tuncel’in dünkü açıklamaları gündeme damgasını vurdu.
‘Cemaat TSK’ya kumpas kurdu’
Başbakan Başdanışmanı Akdoğan, Star gazetesindeki dünkü yazısında, Cemaat’in TSK’ya kumpas kurduğunu çok açık bir dille yazdı. Akdoğan, “Kendi (Tayyip Erdoğan) ülkesinin milli ordusunun, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer eden sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmayacağını çok iyi bilir. Amaca ulaşmak için her yol mübah görenlerin nasıl hastalıklı anlayışlar ürettiğini çok iyi bilir” diye yazdı.
‘Emniyet davayı kafasına göre yapıyor’
Oğlu tutuklu bulunan İçişleri Bakanı Güler’in de dün yaptığı açıklamada, Ergenekon ve Balyoz gibi davalara gönderme yapması dikkat çekti. Güler, “Bu bir adli dava değil, siyasi algı davasıdır. Bunlar her şeyi kendi kafalarına göre yapmışlar. İnfazı da yapmışlar. Bunları geçmişte de yapmışlardı” diye konuştu.
‘Cinayetin adresi Emniyet’
Agos’un eski Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davanın “Büyük Abi” lakaplı sanığı Erhan Tuncel de dün, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’e “tehdit içerikli” bir mektup gönderdi. Mektupta Tuncel, Dinç’e cinayetin Ergenekon üstü bir yapı tarafından işlendiği yönündeki ifadelerine devam edeceğini söyledi. Daha önce tertibin Emniyet içindeki bir grup tarafından yapıldığını açıklayan Tuncel, dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’e işaret etmişti.
Birçok siyasetçi, yapılan açıklamaların TSK ve yurtseverlere açık açık tertip hazırlandığının itirafları olduğu görüşünde hemfikir.
Cemaat de bahsi geçen tertipleri AKP’nin üzerine atmak istemiş, Fethullah Gülen 14 Kasım 2013’te herkul.org sitesinde yayınlanan konuşmasında şunları söylemişti: “Bana dokunan bir yanı vardı, yaşlı başlı adamlar (yargılanan emekli paşalar) böyle orada hesap verince ciğerim yanıyor benim. Elimde bir imkân olsa ben onların hepsine serbestsiniz derim.”
Koalisyonun dağılmasıyla tertipleri birbirlerinin üzerine atmaya çalışan iki taraf, bunların yanı sıra birçok konunun da gün yüzüne çıkmasına neden oluyor. Karşılıklı suçlamalar, karşılıklı atılan manşetler, hakarete varan sözler, beddualar ve sert açıklamaların bugüne kadar yapılanların itirafı olduğu belirtiliyor.
ww.aydinlikgazete.com/mansetler/30714-tskya-kumpasi-birlikte-kurdunuz.html
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresinin soruşturulduğu yeni bir
dosya daha ortaya çıktı. Soruşturmanın adresi bu kez Ankara...
Başbakan’a çok yakın işadamı ve bürokratların şüpheli olarak yer aldığı
yeni soruşturmada Demir Yolları ihaleleri masaya yatırıldı
Bakan
çocuklarının tutuklandığı operasyonun ardından Ankara’da yürütülen bir
“yolsuzluk ve rüşvet” soruşturması daha ortaya çıktı. Soruşturmanın
merkezinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresindeki iş adamı ve
kamu görevlileri var. Ankara Savcısı Hakan Büyükabacı’nın “rüşvet ve
ihaleye fesat karıştırmak” suçlamalarıyla incelediği Devlet Demiryolları
1’inci ve 2’inci Bölge Müdürlüğü ile Yüksek Hızlı Tren Müdürlüğü
ihalelerinden de AKP iktidarının akçeli işleri çıktı.
TCDD Genel Müdürü Karaman da şüpheli
Başbakan
Erdoğan’ın yakın çevresinin soruşturulduğu dosyada; TCDD Genel Müdürü
Süleyman Karaman ile birlikte bölge müdürleri ve daire başkanlarının da
aralarında olduğu 16 üst düzey kamu görevlisi şüpheli olarak yer alıyor.
Rüşvet
vermekle suçlanan firma ve şahıslar arasında; AKP’ye yakınlığıyla
bilinen Star Gazetesi’nin sahibi Hasan Dağcı ile İstanbul’daki 3’üncü
havalimanı ihalesini alan konsorsiyumun üyelerinden Cengiz İnşaat’ın
ortağı Mehmet Cengiz de bulunuyor. Soruşturma dosyasında 23 firma sahibi
ve çalışanı şüpheli olarak yer alıyor.
AKP, soruşturmaya müdahale etmek istedi
Soruşturma
dosyasında şüphelilerin Başbakan Erdoğan ile samimiyetlerini gösteren
fotoğraflara yer verildi. Şüphelilerin Başbakan Erdoğan’a yakınlıklarını
ortaya koyan bilgi notları da soruşturma dosyasına girdi.
Van Gölü
Feribot Müdürlüğü’nde 120 milyon liralık “feribot alım ve bakım, onarım”
ihalesinin iptal edilmesine karşın, Genel Müdür Karaman’ın talimatıyla
firmanın işe devam ettiği tespit edildi. İddiaya göre bu işlem için 1
milyon lira rüşvet alındı. Edinilen bilgiye göre, soruşturmadaki
iddialar; teknik ve fiziki takip ile delillendirildi.
Bu arada
İstanbul’daki yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından Adli Kolluk
Yönetmeliği’nin değiştirilmesiyle soruşturmanın deşifre olduğu öne
sürüldü. İddiaya göre; AKP hükümeti dosyanın savcı Hakan Büyükabacı’dan
alınarak Ankara Başsavcıvekili Harun Kodalak’a aktarılması için
girişimlerde bulundu.
Özer Sürmeli
Türkiye'yi sarsan operasyon dalgasına bir yenisi ekleniyor.
Basına yansıyanlara göre; Savcılık aralarında çok ünlü isimlerin de olduğu listeyi İstanbul Emniyeti'ne gönderdi. Ancak Emniyet'in nasıl hareket edeceği merak konusu. Geçen hafta da İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbaş şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırılmıştı. Ancak Emniyet, Arıbaş'ı ifadeye göndermemişti.
Gazeteci Ercan Gün, Twitter hesabından; 2. dalga soruşturmasını savcı Muammer Aktaş'ın yürüttüğünü ve gözaltı için 30 kişilik bir liste verildiğinin iddia edildiğini söyledi. Gün, "2. dalganın gözaltı talimatının başsavcı tarafından İstanbul polisine iletildiğini doğruladım. Kesin bir dille ikinci dalga operasyon başladı" dedi.
Gün, "Bu yeni dalga ikinci değil...Yeni bir soruşturma olduğu belirtiliyor..Yani yeni bir soruşturma ile karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.
Ercan Gün, "Orhan Cemal Kalyoncu, Süleyman Karaman Adem Baştürk, Latif Topbaş, Abdullah Tivinikli, Cengiz Aktürk"ün listede olduğunun iddia edildiğini söyledi.
Karapara ve yolsuzluk soruşturmasında listede bakanlar, çok sayıda milletvekili ve ünlü kişinin olduğu söyleniyor.
Vatan gazetesi muhabiri Damla Güler, Twitter hesabından İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı ile görüştüğünü ve Çolakkadı'nın böyle bir operasyonun olmadığını söylediğini belirtti.
BAŞSAVCILIK'TAN AÇIKLAMA
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamada, "İstanbul'da Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında yürütülen bir soruşturma veya operasyon yok" denildi.
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=akpye-ikinci-buyuk-operasyon-geliyor-2512131200
Erdoğan Bayraktar'ın Erdoğan'ı istifayı davet eden sözlerinin
ardından borsada sert düşüş yaşanırken, dolar 2.0840 TL'ye kadar
yükseldi.
Rüşvet ve yolsuzluk skandalı ile adı anılan üç bakanın istifasının ardından Erdoğan Bayraktar'ın yaptığı açıklamalar piyasaları sarstı.
Bayraktar'ın "Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum" sözlerinin ardından Borsa İstanbul, 3 bin puanın üzerinde düşüş yaşayarak, 66 bin 632 puana geriledi.
BIST 100 Endeksi birinci seansta 795,87 puan ve yüzde 1,15 artarak 69.793,69 puandan kapanmıştı.
Bayraktar'ın açıklamasının ardından dolar da yükselişe geçti. Dolar, birkaç dakika içerisinde 2.0650 TL'den 2.0840 TL'ye kadar yükseldi.
http://haber.sol.org.tr/ekonomi/borsa-dustu-dolar-firladi-haberi-84835
Rüşvet ve yolsuzluk skandalı ile adı anılan üç bakanın istifasının ardından Erdoğan Bayraktar'ın yaptığı açıklamalar piyasaları sarstı.
Bayraktar'ın "Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum" sözlerinin ardından Borsa İstanbul, 3 bin puanın üzerinde düşüş yaşayarak, 66 bin 632 puana geriledi.
BIST 100 Endeksi birinci seansta 795,87 puan ve yüzde 1,15 artarak 69.793,69 puandan kapanmıştı.
Bayraktar'ın açıklamasının ardından dolar da yükselişe geçti. Dolar, birkaç dakika içerisinde 2.0650 TL'den 2.0840 TL'ye kadar yükseldi.
http://haber.sol.org.tr/ekonomi/borsa-dustu-dolar-firladi-haberi-84835
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa etti. Bayraktar NTV’de yaptığı açıklamada ‘Her şeyden haberi olan Başbakan’ın istifa etmesi gerekir’ dedi.
Bayraktar, "17 Aralık tarihinde yapılan operasyon dosyasında, şahsımı rencide edecek veya izah edemeyeceğim hiçbir husus yoktur. Ancak Sayın Başbakan'ın, istediği bakanla çalışmak veya istediği bakanı görevden almak en tabii hakkıdır ve yetkisidir. Fakat, rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle 'İstifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyon yayınlayınız' şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Bugün bize iki metin gönderildi. Bir tane istifa metni, bir tane de deklarasyon metni. Ben tabii ki partimi rahatlatmak isterim fakat böyle bir durumda bu işin yanlış olduğunu ifade ediyorum. Çünkü, soruşturma dosyasında var olan ve yasalara uygun olarak onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapılmıştır. Bu nedenle Bakanlık'tan ve milletvekilliğinden istifamı açıklıyorum. Sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğini ifade ediyor, yüce milletimize saygılar sunuyorum" dedi.
http://www.odatv.com/n.php?n=her-seyden-haberi-olan-basbakan-erdogan-istifa-etsin--2512131200
Aralarında Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen ve Küçükköy Belediye Başkanı Mesut Ergin, meclis üyeleri , parti yönetim kurulu ile Pir Sultan Abdal Derneği yöneticileri, Belediye-İş Sendikası Ayvalık Baştemsilcisi İsmail Aydoğan’ın da bulunduğu yaklaşık 300 üye, CHP binasına yürüyerek partilerinden istifa etti.Tepkilerinin partiye değil adaylık sürecindeki tutumları nedeniyle parti yöneticilerine olduğunu belirten grup,”Sermayenin desteklediği ve partili olmayan bir belediye başkan adayını istemiyoruz.Ayvalık’ı ranta teslim etmeyeceğiz” dediler.
Ayvalık CHP’de kısa süre önce eski İlçe Başkanı Hüsnü Erol ve yaklaşık 30 üye ile başlayan istifalar, 300 üyenin partiden ayrılma dilekçeleri ile sürdü. Dün akşam örgütlenen protestocu grup, istifaların arkasının geleceğini iddia etti.
Ayvalık CHP’de iki ay önce partiye üye olan Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gençer’in aday gösterilmesine tepki oluştu. Ayvalık ve Küçükköy belediye başkanları önderliğinde sabah saatlerinde partiye yürüyen CHP’liler, İlçe Başkan Vekili Zafer Abdi Gökçen ve yönetim kurulu tarafından karşılandı.
GÖZLERİ DOLDU
Burada bir açıklama yapan Küçükköy Belediye Başkanı Ergin, ”2009 yılından beri partimize laf getirmeden en iyi hizmeti vermeye çalıştık” dedi. İlk genel seçimlerde partinin oylarını önemli oranda arttırdıklarını ifade eden Ergin, şöyle konuştu:
“Genel merkezde 5’li komisyona sermayenin ricasıyla gösterilecek adayla Ayvalık’ı kaybedeceğimiz uyarısında bulundum. Adı AKP ve MHP’de anılan bu kişi 2 ay önce 12. maddeden partiye üye oldu. Oralardan aday olmaya cesaret edemediğinden CHP’de hazıra kondu.Çok üzgünüm, emek var, değer var.Ayvalık’ın kaybetmesine sebep olmak istemezdim.Ancak kimsenin de bu potansiyelin tepesine oturtulmasına gönlüm razı değil.”
41 YILDIR CHP’DE..
41 yıldır gençlik kollarından başlayıp partinin her kademesinde çalıştığını belirten Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen de, 15 yıl sağ iktidar tarafından yönetilen Ayvalık’ta CHP’nin bayrağını yeniden dalgalandırdıklarını, 5 yıldan beri de Altınova ve Küçükköy’ü CHP’ye kazandırdıklarını dile getirdi.
‘SAMİMİYETE İNANMIYORUZ’
Türközen, şunları söyledi:
“Partinin 500 olan oy sayısını Ayvalık, belde ve köylerde yüzde 51 oranına çıkardık.Bugün Ayvalık CHP’nin kalesi durumunda.Madem Ayvalık’ta mülkleri olan Sabancılara, Boynerlere adaylık sözü verilmişti, o halde bizi yarışa neden soktunuz.Anket yapılacağı, oranlar birbirine yakın çıkarsa eğilim yoklamasına gidileceği söylendi, ancak hiçbir söz tutulmadı.Samimiyete inanmıyoruz. Bugün bunların müsebbibi bizler değiliz.Hiçbirimiz parti değerlerimizden ödün vermiyoruz.Ne yazık ki CHP artık iktidar hırsıyla sağa kaymaya başladı. Kimi cemaat üyeleriyle görüşüldüğü haberlerinden ötürü inancımızı yitirdik. Her yerde istifalar, her yerde huzursuzluklar var.Ayvalık’taki bu tutumumuzda ise birlikten kuvvet doğar diyoruz. Yeni bir oluşumda eğer başarılı olursak ve yeniden partiye davet edilirsek döneriz.Bizim partimizle değil yöneticileriyle sorunumuz var.Ayvalık’ı sermayeye teslim etmeyeceğiz, yeniden halkın yönetimini kuracağız.”
TABİAT PARKI ENDİŞESİ
Ayvalık Adaları Tabiat Parkı Revizyon Planı ile ilgili davaları bulunduğunu anımsatan Türközen ve Ergin Tabiat Parkında mülkleri olan büyük sermayenin Ayvalık’ta kendilerine uygun belediye başkanı istemelerinin şüphe verici olduğunu öne sürerek, CHP İlçe Başkanı Cihan Şişman’ın olayların dışında kalmasına tepki gösterdiler.
Eski İlçe Başkanı ve Belediye Meclis Üyesi Fatih Ayyürek de üzgün olduğunu söyledi.
ALEVİLER DE HAZIRLANIYOR
Başkan Vedat Tekten ile birlikte istifasını veren Pir Sultan Abdal Derneği yöneticilerinden eski CHP Kadın Kolları Başkanı Tülay Çankaya ise, Ayvalık’ta yaşayan Alevilerin de toplu istifaya hazırlandıklarını ifade etti.Toplantıda bulunan Balıkesir İGM CHP Grup Başkan Vekili Hasan Uslu,aralık ayındaki son oturumdan sonra kendisinin de partiden istifa edeceğini açıkladı.
İstifa buluşmasına katılmayan Altınova Belediye Başkanı Asım Sürer’in süreçle ilgili tutumu ise merakla bekleniyor.
Bu arada istifalardan önce partinin yaklaşık bin 800 üyesi bulunduğu belirtiliyor.
Oya Uğral/Ayvalık
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=bir-istifa-haberi-de-chpden-2512131200
Türkiye'yi sarsan operasyon dalgasına bir yenisi ekleniyor.
Basına yansıyanlara göre; Savcılık aralarında çok ünlü isimlerin de olduğu listeyi İstanbul Emniyeti'ne gönderdi. Ancak Emniyet'in nasıl hareket edeceği merak konusu. Geçen hafta da İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbaş şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırılmıştı. Ancak Emniyet, Arıbaş'ı ifadeye göndermemişti.
Gazeteci Ercan Gün, Twitter hesabından; 2. dalga soruşturmasını savcı Muammer Aktaş'ın yürüttüğünü ve gözaltı için 30 kişilik bir liste verildiğinin iddia edildiğini söyledi. Gün, "2. dalganın gözaltı talimatının başsavcı tarafından İstanbul polisine iletildiğini doğruladım. Kesin bir dille ikinci dalga operasyon başladı" dedi.
Gün, "Bu yeni dalga ikinci değil...Yeni bir soruşturma olduğu belirtiliyor..Yani yeni bir soruşturma ile karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.
Muammer Akkaş'ın Hrant Dink cinayetinin "Büyük Abisi" Erhan Tuncel'in Cemaatçi polisleri suçlayan ifadesini aldığı düşünüldüğünde; bu operasyonun AKP'ye mi Cemaat'e mi olduğu tartışılıyor.
Karapara ve yolsuzluk soruşturmasında listede bakanlar, çok sayıda milletvekili ve ünlü kişinin olduğu söyleniyor.
Odatv.com
http://www.odatv.com/n.php?n=akpye-ikinci-buyuk-operasyon-geliyor-2512131200
'Erdoğan, on binlerce Suriyelinin kanından sorumludur'' diyen Beşar Esad'ın sözleri eleştiri sayıldı.
RTÜK, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın, Başbakan Erdoğan'a yönelik ağır suçlamaları için cezaya gerek görmedi. Esad, Halk TV'deki röportajında ''Erdoğan hükümeti on binlerce Suriyelinin kanından sorumludur'' demişti. RTÜK kararında ''Sayın Başbakan da mitinglerde Esad’a yönelik ağır eleştirilere yönelmiştir'' yorumu yapıldı.
Gazeteport'un haberine göre, RTÜK toplantısında, 3 Ekim gecesi yayınlanan Beşar Esad röportajı ele alındı. Esad bu röportajda ''Erdoğan, Suriye’de alt yapının yıkılmasından, tüm bölgede istikrarın baltalanmasından sorumludur. Düzgün değil, bağnaz biri. En düşük seviyede bir ahlaki değerlere bile sahip değil..." ifadesini de kullandı.
RTÜK raporunda, ''Bu sözleri eleştiri sınırlarının çok ötesinde olup, sorumluluk anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Esad, Başbakan Erdoğan'a hakaret etmiş, onun kişilik haklarını ihlal etmiştir'' denildi ve Halk TV'ye ceza verilmesi istendi.
RTÜK üyeleri ise ''Röportajın ekrana getirilmesi, haber amaçlıdır. Yayıncı kuruluşun hakaret kastıyla hareket etmediği, Sayın Başbakanın da mitinglerde Esad’a yönelik ağır eleştirilere yöneldiği'' görüşüyle, Halk TV'ye yaptırım uygulanmasına gerek görmedi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/22305/RTUK_ten_Erdogan_i_kizdiracak_karar.html
RTÜK, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın, Başbakan Erdoğan'a yönelik ağır suçlamaları için cezaya gerek görmedi. Esad, Halk TV'deki röportajında ''Erdoğan hükümeti on binlerce Suriyelinin kanından sorumludur'' demişti. RTÜK kararında ''Sayın Başbakan da mitinglerde Esad’a yönelik ağır eleştirilere yönelmiştir'' yorumu yapıldı.
Gazeteport'un haberine göre, RTÜK toplantısında, 3 Ekim gecesi yayınlanan Beşar Esad röportajı ele alındı. Esad bu röportajda ''Erdoğan, Suriye’de alt yapının yıkılmasından, tüm bölgede istikrarın baltalanmasından sorumludur. Düzgün değil, bağnaz biri. En düşük seviyede bir ahlaki değerlere bile sahip değil..." ifadesini de kullandı.
RTÜK raporunda, ''Bu sözleri eleştiri sınırlarının çok ötesinde olup, sorumluluk anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Esad, Başbakan Erdoğan'a hakaret etmiş, onun kişilik haklarını ihlal etmiştir'' denildi ve Halk TV'ye ceza verilmesi istendi.
RTÜK üyeleri ise ''Röportajın ekrana getirilmesi, haber amaçlıdır. Yayıncı kuruluşun hakaret kastıyla hareket etmediği, Sayın Başbakanın da mitinglerde Esad’a yönelik ağır eleştirilere yöneldiği'' görüşüyle, Halk TV'ye yaptırım uygulanmasına gerek görmedi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/22305/RTUK_ten_Erdogan_i_kizdiracak_karar.html
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar,
"Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi
gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum"
dedi.
Rüşvet ve yolsuzluk skandalı ile anılan iki bakanın istifasının
ardından Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'dan Türkiye'nin
gündemine bomba gibi düşen bir açıklama geldi.
BAŞBAKAN İSTİFA ETSİN!
Milletvekilliği ve bakanlıktan istifa ettiğini açıklayan Bayraktar şu ifadeleri kullandı:
''Ben müsaadenizle basın açıklaması şeklinde çok kısa ifadelerde bulunmak istiyorum. 17 Aralık tarihinde yapılan operasyon dosyasında şahsımı rencide edecek veya izah edemeyeceğim hiçbir husus yok. Ancak Sayın Başbakan'ın istediği Bakanla çalışmak veya istediği bakanı görevden almak en tabi hakkıdır ve yetkisidir. Fakat 'rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız' şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Etmiyorum çünkü, soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın onayıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum.''
Milletvekilliği ve bakanlıktan istifa ettiğini açıklayan Bayraktar şu ifadeleri kullandı:
''Ben müsaadenizle basın açıklaması şeklinde çok kısa ifadelerde bulunmak istiyorum. 17 Aralık tarihinde yapılan operasyon dosyasında şahsımı rencide edecek veya izah edemeyeceğim hiçbir husus yok. Ancak Sayın Başbakan'ın istediği Bakanla çalışmak veya istediği bakanı görevden almak en tabi hakkıdır ve yetkisidir. Fakat 'rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız' şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Etmiyorum çünkü, soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın onayıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum.''
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/22427/Bakan_Bayraktar__Erdogan_istifa_etsin_.html
Başbakan Erdoğan'ın yakın
çevresinin soruşturulduğu yeni bir dosya daha ortaya çıktı. Soruşturmanın
adresi bu kez Ankara... Başbakan'a çok yakın işadamı ve bürokratların şüpheli
olarak yer aldığı yeni soruşturmada Devlet Demir Yolları ihaleleri masaya
yatırıldı. "Rüşvet ve ihaleye fesat karıştırmak"la suçlanan
şüphelilerin, Başbakan Erdoğan ile ilişkilerini ortaya koyan fotoğraf ve bilgi
notları da dosyada yer aldı.
Ankara'da yeni rüşvet
soruşturması
Özer Sürmeli
Bakan çocuklarının tutuklandığı
operasyonun ardından Ankara'da yürütülen bir "yolsuzluk ve rüşvet"
soruşturması daha ortaya çıktı. Soruşturmanın merkezinde Başbakan Tayyip
Erdoğan'ın yakın çevresindeki iş adamı ve kamu görevlileri var.
Ankara Savcısı Hakan Büyükabacı'nın
"rüşvet ve ihaleye fesat karıştırmak" suçlamalarıyla incelediği
Devlet Demiryolları 1'inci ve 2'inci Bölge Müdürlüğü ile Yüksek Hızlı Tren
Müdürlüğü ihalelerinden de AKP iktidarının akçeli işleri çıktı.
Başbakan Erdoğan'ın yakın
çevresinin soruşturulduğu dosyada; TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman ile
birlikte bölge müdürleri ve daire başkanlarının da aralarında olduğu 16 üst
düzey kamu görevlisi şüpheli olarak yer alıyor.
Rüşvet vermekle suçlanan firma ve
şahıslar arasında; AKP'ye yakınlığıyla bilinen Star Gazetesi'nin sahibi Hasan
Dağcı ile İstanbul'daki 3'üncü hava limanı ihalesini alan konsorsiyumun
üyelerinden Cengiz İnşaat'ın ortağı Mehmet Cengiz de bulunuyor. Soruşturma
dosyasında 23 firma sahibi ve çalışanı şüpheli olarak yer alıyor.
Soruşturma dosyasında
şüphelilerin Başbakan Erdoğan ile samimiyetlerini gösteren fotoğraflara yer
verildi. Şüphelilerin Başbakan Erdoğan'a yakınlıklarını ortaya koyan bilgi
notları da soruşturma dosyasına girdi.
Van Gölü Feribot Müdürlüğü'ndün
120 milyon liralık "feribot alım ve bakım, onarım" ihalesinin iptal
edilmesine karşın, Genel Müdür Karaman'ın talimatıyla firmanın işe devam ettiği
tespit edildi. İddiaya göre bu işlem için 1 milyon lira rüşvet alındı. Edinilen
bilgiye göre soruşturmadaki iddialar; teknik ve fiziki takip ile
delillendirildi.
İstanbul'daki yolsuzluk ve rüşvet
operasyonlarının Adli Kolluk Yönetmeliği'nin değiştirilmesiyle soruşturmanın
deşifre olduğu öne sürüldü. İddiaya göre; AKP hükümeti dosyanın savcı Hakan
Büyükabacı'dan alınarak Ankara Başsavcıvekili Harun Kodalak'a aktarılması için
girişimlerde bulundu.