Nihat Genç: Ergenekon’dan çıkış bayramları


Ritüel, gelenek demek, gelenek, sürekliliği olan, benimseyerek ortaklaşa kutlanan, demek. Bayramlar. Törenler. Eskiden ay tutulmasında teneke çalınır silah atılırdı.


Ülkemizde yeni bir tören türü icad edildi ve hepimizin en büyük ritüeli haline geldi:
TAHLİYE BAYRAMLARI
Bize ait bir bayram, sağcı hükümetler içeri atar, sonra Cezaevi kapısında bayraklar davullarla karşılama yapılır, eskiden ‘komünist’ diye atıyorlardı, şimdi darbeci diye, yarın ne olur Allah kerim.
Ancak artık adını koyalım, CEZAEVİ KAPISINDA tahliye beklemek, Türkiye için en büyük BAYRAMLARDAN biri, bir YENİ TÖREN…
Ritüel, gelenek, süren, devam eden şey. Ünlü futbolcu David Beckham vaftiz töreninin dini tarafını değil kökleşmiş bir ritüel olması yüzünden çocuğuna vaftiz töreni yaptıracağını söylediğinde, aynı konuşma içinde, ancak hangi dine ait olduğuna henüz karar vermedim, diyor.
Biz de TAHLİYE BAYRAMLARI’nın hangi ideolojiye etnik yapıya mezhebe vs. ait olduğunu artık söylemeyelim, bu bayramı başka kimler kutlar bilemeyiz, çünkü ‘herkesi’ kapsıyor, toplumun bütünü bu ritüeli pek seviyor.
Kesin olan şu ki TAHLİYE BAYRAMLARI’nı her çeşit ideoloji fikir grup KUTLAMAYAN yok.
Kabul edelim ve folklorük kayıtlara düşelim, TAHLİYE BAYRAMLARI, artık MİLLİ BİR TÖREN.
Bu yeni milli törenin ASKER UĞURLAMA TÖRENLERİNİN yerini almakta olduğunu da gözden kaçırmayalım.
Sosyolojik bir değişim.
Tahliye Bayramları hem içimize kök saldı hem de ÇOK FAZLA SEVİNÇ, ÇOK FAZLA DUYGU var, yani hepimiz AĞLAMAKLIYIZ.
Antropologlar Pasifik adalarında yerli bir kabilede midye istiridye dizilmiş kolyelerin birbirlerine törenle hediye verildiğini izlemişler, ancak, hediye verilmesinin neden bir tören olarak kutlandığının köklerini araştırıp bulamamışlar.
Kimbilir, gün gelir, yüzlerce yıl sonra TAHLİYE BAYRAMLARI eski cezaevi binaları önünde yapıldığını görenler, neden cezaevi, neden adı tahliye, diye anlamakta zorlanır, kimbilir, bir bilmiş antropolog, eskiden Tahliye Bayramları’na En çok Mahkümlar Sevinirmiş gibi bir tuhaf cümle kurabilir.
Ancak şimdilik elimizde çok resim var, mesela bugünün TAHLİYE BAYRAMLARI’nda,
1) Her Tahliye Bayramı’nda Cezaevi kapısında birkaç çılgın çıldırmış teyze mutlaka vardır.
2) Ağırbaşlı ciddi görünümlü demeç vermekte olan bir ağbi mutlaka vardır.
3) Bayrak sallayanlar sevinç sloganları atanlar ve bir tarafta gizlice ağlayanlar mutlaka vardır.
4) Haber yapmakta olan muhabir kameralar ve karmakarışık bir telaş mutlaka vardır. En az beş-on TV kanalı ve oluşturduğu izdiham mutlaka vardır.
Ancak bu ritüelde şimdilik eksik bir şeyler var gibi görünüyor.
İngilizler futbolu icad etmekle kalmadılar, futbolun yazılı olmayan kuralları, yani centilmenliğin de kurallarını koydular, şöyle, en sert kıran kırana maçlardan sonra dahi EL SIKIŞMAK centilmenliktir. Biz dünyalılar futbolun bir soylu kuralı bu el sıkışmayı çok ciddiye aldık ve sürdürüyoruz.
El sıkışma çok önemli bir ritüeldir, eski Yunan’dan çıkma olduğu söylenir, elim boş, elimde silah yok anlamına gelen bir ritüel.
Şimdilik Tahliye Bayramları’nın sonunda, rakiple EL SIKIŞMAK gibi bir ritüele rastlamıyoruz.
Mahir Kaynak pek küflenip eskidiğine ve Aytunç Altındağ da rahmetli olduğuna göre, EL SIKIŞMA’nın varlığı konusunda bir fikrimiz yok.
Ancak bu TAHLİYE BAYRAMLARI öyle gizemli bir hal aldı ki pek yakında TAHLİYE olması beklenenlerle-onları içeri atanların cezaevi kapısında EL SIKIŞIP bayramı mutlulukta sona erdirmelerine şahit olursak, şaşırmayalım.
Mustafa Balbay ve diğerleri, okuyucu bilmeli ki, henüz özgür değiller, cezaları Yargıtay’da kesinleşirse bir yıl sonra Allah korusun yeniden içeri alınabilirler.
İşte bu yüzden TAHLİYE BAYRAMLARI’nda verilen demeçlerin içinde hep bu KORKUNUN BASKISI var, sadece tahliye olanlar için değil HEPİMİZ HALA BU KORKUNUN KÖLELERİ GİBİYİZ…
Yani kıran kırana rakibe tekmeler taban girmelerle geçmiş bir maç sonrası kimse rakibin elini sıkmak istemez, ama, yazılı olmayan kurallar, sizi centilmenlik dışına sonra saha dışına itebilir, yazılı olmayan KORKULAR, sizi dışarda da ZİNDAN içinde tutabilir.
İşte bu yazılı olmayan korkuyla hepimiz sanki ELİMİZİ, mecbur, ne yapacaksın, gibi, Uzatmak zorundayız gibi, bu tuhaf atmosferi de mutlaka kayıtlara düşmeliyiz.
O HALDE, Bir TAHLİYE, evet, çocuklar gibi sevinçliyiz, ama GERÇEK BİR BAYRAM MI?
Gerçek bir bayram olabilmesi için, hiçbirimiz hiçbir  korku endişe taşımadan, sadece HUKUK’un elini sıkabileceğimiz günler dileğiyle, saygıyla.
Nihat Genç

Odatv.com

,

0 comments

Write Down Your Responses

About Me

Powered by Blogger.

Blog Archive