Bank Asya İhlas savaşı
AKP, cemaat savaşı gazetelerden sonra banka ve finans kuruluşlarına sıçradı.
Basında Cemaat'e ve AKP’ye yakın gazetelerin birbirleri arasındaki çekişmeleri uzun zamandır gündemi meşgul ederken, yaşanan son gelişmelerden sonra gazeteler üzerinden devam eden çatışmanın, banka ve finans kuruluşlarında da görülmesi dikkat çekti.
Basında Cemaat'e ve AKP’ye yakın gazetelerin birbirleri arasındaki çekişmeleri uzun zamandır gündemi meşgul ederken, yaşanan son gelişmelerden sonra gazeteler üzerinden devam eden çatışmanın, banka ve finans kuruluşlarında da görülmesi dikkat çekti.
TARAF GAZETESİNDEN İHLAS FİNANS İDDİALARI
Geçtiğimiz günlerde Taraf'ın polis yazarı Emrullah Uslu, Bank Asya'dan kamu paralarının çekildiğini iddia ederek, AKP’ye yüklenmişti. 2001 yılında batan ve mudilerine hala ödeme yapmayan İhlas Finans’ın, devletten Kentsel dönüşüm ihaleleri aldığı iddiaları tartışmalara neden olurken, yaşanan son gelişmelerden sonra Cemaate yakınlığı ile bilinen Bank Asya ve AKP’ye yakınlığı ile bilinen İhlas Finans hakkındaki tartışmalar hız kazandı. Konu hakkında Taraf gazetesi 3 Şubat'ta “Bu kadar duaya bütün dünya Müslüman olurdu” başlıklı haberi ile İhlas Finans’a yönelik geçmişte mevduatlarını alamayan mudilere ilişkin iddialarda bulundu.
Haber şu cümlelerle okuyucuya aktarıldı:
“Taraf’ın gündeme getirdiği İhlaszedeler dosyasındaki skandalların ardı arkası kesilmiyor. İhlas Grubu’nun, 14 yıldır İhlas Finans’taki mevduatlarını alamayan mudilere, ‘dua edin gelirimiz artsın ve sizin de alacaklarınızı kısa sürede ödeyelim’ tavsiyesinde bulunduğu belirlendi. Mudiler ise bu duruma tepki göstererek, TBMM, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığa birçok şikâyet mektubu gönderdi.”
SABAH VE TAKVİM CEMAAT'İN BANK ASYA'SINI NASIL VURDU
Hükümete yakınlığı ile
tanınan Sabah gazetesinde de 9 Ocak tarihinde Bank Asya’ya yönelik
çarpıcı iddiaların olduğu bir haber yayınlandı. Haberde, Bank Asya’nın
Cemaat'in kara kutusu olduğu iddia edilerek, bankadan 2 milyara yakın
mevduat çıkışının olduğu, Cemaat üyelerinin evlerini satıp bankaya
yatırdıkları ve panik halinde oldukları belirtilmişti. Aynı gün Takvim
gazetesinde de benzer bir haber yayınlanarak şu ifadelere yer verdi:
“Cemaatin bankası Bank Asya'da panik. Çıkan 4 milyarın yerine cemaat mensuplarının bilezikleri mevduat yapılıyor.”
ZAMAN'DAN SABAH VE TAKVİM'E CEVAP
Yayınlanan bu haberlerin üzerine, aynı gün Cemaat'e yakınlığı ile bilinen Zaman gazetesinin internet sitesinde “Sabah ve Takvim, Bank Asya’yı batırmaya mı çalışıyor?”
başlıklı bir haber yayınlandı ve Zaman'da karşı saldırıya geçti.
Haberin içeriğinde Sabah ve Takvim gazetelerine şu cümlelerle cevap
veriliyordu:“Haberlerinde insanların kaçtığından tutun, bankanın zor durumda olduğu, cemaatin kara kutusu olduğuna kadar onlarca kara propaganda sözcüğüne başvuran bu gazetelerin yaptıklarının hukuki karşılığının ne olacağı şimdiden merak konusu.”
Yani iktidarın medyası ile Cemaat'in medyası arasında yaşanan manşet savaşları bu kez aynı tarafların finans kuruluşlarına sıçradı.
ERDOĞAN-ENVER ÖREN İLİŞKİSİNDE NELER YAŞANDI
2002 seçimleri öncesinde, Enver Ören’e “Siz’in ahretiniz yok mu?” diyen Başbakan’ın, 2002 seçimlerinden sonra bu grubu himayesine aldığı iddia edilmişti. Başbakan’ın doğrudan müdahalesiyle, İhlas Finans Kurumu’nun borçlarının, Tasarruf Sigorta Mevduat Fonu tarafından takibi de engellendiği iddiası da tartışmalara neden olmuştu. Konuyla ilgili Sabahattin Önkibar’ın yeni çıkan “Takkeli Firavunlar ve Büyük Siyasi Sırlar” adlı kitabında da belediye seçimlerini kazanmasından sonra, Tayyip Erdoğan’ın, Enver Ören’in Sarıyer’deki yalısını mühürlediğini, bunun üzerine Ören’in kendisinden Erdoğan ile görüşmesini ve aracı olmasını istediğini anlatıyor. Ancak Erdoğan’ın başbakan olması ile birlikte İhlas Finans’la ilgili görüşlerinin değiştiği anlaşılıyor.
Kitapta, Önkibar ve Erdoğan arasındaki diyalog şöyle:
“-Sabahattin Bey, Enver Ören istedi değil mi benimle görüşmeni?
-Hayırdır Sayın Erdoğan, intikam operasyonu mu var?
-Enver Ören bana neler yaptı biliyor musun?
-Bilmiyorum, ben Ankara’da yaşıyorum.
-Bak İhlas Camiası’nın oturduğu sitede bana tek bir oy çıkmadı. Sandık sonuçları elimde!
-Siz de bunun üzerine intikam dediniz öyle mi?
-Dur dinle… Enver Ören seçim öncesi cemaatini topladı ve bana oy verilmemesini emretti. Bunu İhlas’taki eski arkadaşlarım anlattı bana.
-Sayın Erdoğan, ben onları bilmem ama intikam adına ev mühürlemek doğru değil. Varsa kesin cezasını ama evini kapatmayın…”
“YORUM YOK ABİ İHLAS FİNANS’A DOKUNULMAYACAK”
Kitabın devamında, bu konuşmanın iki sene dört ay sonrasında Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğunu belirten Önkibar, Erdoğan ve AKP’nin ilk Sanayi Bakanı olan Ali Coşkun ile aralarında geçen konuşmayı, Coşkun’un ağzından çarpıcı ifadelerle aktarıyor. Ali Coşkun’un İhlas Finans’ın ilk kurucu Genel Müdürü olması konuşmanın önemini arttırıyor.
İşte kitapta belirtilen o konuşma:
“Tayyip Bey başbakanlık koltuğuna oturduğunun sanıyorum üçüncü ayında beni çağırdı ve ‘Ali Abi siz İhlas Finans’ı kuran isimsiniz. Orada feryatlar var. O konuyu siz üstünüze alın ve iyi bir temizlik yapalım,’ dedi. Ben de TMSF Başkanı Ahmet Ertürk ile temasa geçerek tespitler yaptırdım. TMSF Başkanı Ertürk bana ve hatta kamuoyuna büyük bir hortumlama yani hırsızlık var diye açıklama yaptı. Tam hazırlık yapıp düğmeye basacakken Tayyip Bey ‘Ali Abi İhlas Finans operasyonunu durdurunuz’ dedi. ‘Bir sorun mu var’ diye sorunca ‘Yorum yok Ali Abi İhlas Finans’a dokunulmayacak’ dedi. Israr ederek ‘İhlas Finans’ı kuran benim, sonra siz siyasete çağırdınız geldim. Ama benim ismim sebebiyle oraya para yatıranlar var. Mahşerde bunun hesabı bana da sorulur. Bu olayı kapatamayız’ dedim. Bu sözlerin üzerine başbakan beni tersledi ve o günden sonra ilişkimiz koptu. Dahası bir sonraki seçimde bakan olmama rağmen beni aday bile yapmadı.”
ERDOĞAN'DAN İHLAS'A DESTEK
Kitapta, Erdoğan’ın İhlas Finans hakkında neden
görüş değiştirdiğinin sır olarak kaldığını belirten Önkibar, ancak bazı
ipuçlarının da olduğunu şu cümlelerle anlatıyor:
“O günlerde
ABD’nin Büyükelçisinin fiilen batık olan İhlas Holding’i ziyaret ettiği
gazete ve televizyonlara haber oldu. İlaveten çok geçmedi, bir önceki
ABD Ankara Büyükelçisi Marc Grossman’ın ayda 100.000 dolar maaşla
İhlas’a danışman atandığı borsaya bildirildi ve bu da gazetelere geçti.”
Yaşanan bu gelişmelerden sonra Erdoğan’ın İhlas Grubuna “yürü ya kulum” dediği
ve AKP döneminde silinen vergi borçları ile TOKİ’NİN İhlas’a verdiği
devasa ihalelerin birbirini izlediği kitabın ilginç noktalarını
oluştururken, bugünlerde yaşanan Bank Asya ve İhlas Finans savaşına da
ışık tutuyor.
İHLAS'IN BATIŞ SÜRECİNDE NELER YAŞANDI?
İhlas Finans’ın batış sürecinden de bahsedilen kitapta, İhlas
Finans’ın aslında batmadığı, İhlas Finans’a para yatıranların battığı şu
cümlelerle anlatılıyor:“Batış sürecinde İhlas Holding’in kurumsal kimliğine iflas kararının verilmemesi ve de İhlas Finans’ın kuruluş mantalitesi gereği kar ve zarara ortak olunduğu için, olan para yatıran mudilere oldu. TMSF el koymadığı ve tasfiye yoluna gidilmediği için aslında İhlas ya da Enver Ören batmadı, İhlas Finans’a para yatıranlar battı. Türkiye’de mübalağasız batan bütün banka mudilerinin paraları er ya da geç ödenmişken İhlas Finans’ta bu ödeme yapılmadı. Holding tarafından başlatılan mini ödemelerse kamuoyunun gözünü boyama adınaydı.”
Gazetelerde devam eden AKP, Cemaat savaşı ekonomi
alanında da devam ediyor. Cemaat kendi yayın organlar üzerinden iktidara
yakın İhlas Finans'ı vururken, AKP’nin yayın organları ise Bank Asya aleyhinde haberlerin yapmaya devam ediyor...
Bakalım AKP-Cemaat arasındaki savaşta karşılıklı atak hali, devam eden bu süreçte daha hangi noktalara sıçrayacak.
0 comments
Write Down Your Responses