Köşk'e bir mektup daha
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e 'internet yasası'yla ilgili bir mektup gönderdi.
ANKARA- TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e
İnternet Yasası ile ilgili bir mektup göndererek, söz konusu
düzenlemenin yürürlüğe girmesi halinde, temel hak ve özgürlükler
sınırlandırılarak, internete sansür getirilmiş olacağını söyledi.
Türkiye Barolar Birliği’nden yapılan açıklamaya göre, Feyzioğlu’nun Cumhurbaşkanı Gül’e gönderdiği mektup şöyle:
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu imzasıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yeni “internet” düzenlemesine ilişkin bir mektup yazıldı.
Mektupta, “Söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesi halinde, temel hak ve özgürlükler sınırlandırılarak, adeta internete sansür getirilmiş olacaktır” denildi.
Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yazdığı mektupta, “Malumları olduğu üzere, 5651 sayılı ‘İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un özellikle ‘bireysel özgürlüklere daha geniş alanlar açılması’ amacına aykırı olarak, uygulamada temel hak ve özgürlükleri sınırlandıran sonuçlar doğurduğu; bu nedenle de, anılan yasanın ‘erişimin engellenmesi’ne ilişkin 8. maddesi, ‘demokratik hukuk devletinin teminat altına alması gereken hukuki korumayı sağlamadığı’ gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ‘ifade özgürlüğü’ başlıklı 10. maddesine aykırı bulunmuş ve sonuçta Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından tazminata mahkum edilmişti” dedi.
Metin Feyzioğlu hal böyle iken ve söz konusu 5651 sayılı kanunun çağdaş uygulamalarla çelişen hükümlerinin ortadan kaldırılması ile uygulamadaki sorunların giderilmesi çerçevesinde AİHS, AİHM kararları ve Türkiye’de de geçerli diğer uluslararası ilkeler dikkate alınarak gerekli düzenlemenin yapılması beklenirken; 7 Ocak 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Bazı Kanun ve KHK’lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” (Torba Kanun) içerisine sıkıştırılan maddelerle 5651 Sayılı Kanunun birçok maddesinde değişiklik yapılmasının öngörüldüğüne dikkat çekti.
“Öngörülen değişiklikler ne yazık ki, ilgili meslek kuruluşları, demokratik kitle örgütleri ve bilişim uzmanlarınca yapılan değerlendirme ve öneriler dikkate alınmaksızın TBMM Genel Kurulu’nda 7 Şubat 2014 tarihinde kabul edilmiş ve Zat-ı Âli’lerinin onayına sunulmuştur” ifadesini kullanan Feyzioğlu, şunları kaydetti:
“SANSÜR GETİRİLMİŞ OLACAKTIR”
“Söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesi halinde, temel hak ve özgürlükler sınırlandırılarak, adeta internete sansür getirilmiş olacaktır. Oysa, temel hak ve özgürlüklerin serbestçe kullanılmalarını esas, çok gerekli hallerde bir yasayla sınırlandırılmalarını ise istisna olarak kabul eden Türkiye Barolar Birliği, internete sansür uygulamasını, katılımcı demokrasiye aykırılığı yanında, başta AİHM ve ülkemizin taraf olduğu diğer uluslararası düzenlemelerde tanımlanmış olan ‘ifade özgürlüğü’ne de aykırı bulmaktadır.
Gerçekten, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Bilgi Toplumunda İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü Hakkında Bildirgesi’nin (CM 2005-56 final, 13 Mayıs 2005) ‘Bilgi Toplumunda İnsan Hakları’ başlıklı birinci bölümünde, elektronik ortamda ifade, bilgi ve iletişim özgürlüğünde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde belirtilen sınırlama nedenlerinden başka bir sınırlandırmanın söz konusu olmaması gerektiği belirtilerek üye devletlere, ‘devlet ve özel sansüre engel olmak için yasal ve uygulanabilir önlemleri’ alma yükümlülüğü getirilmiştir.
Benzer şekilde, Avrupa Konseyi’nin 2013 yılı ilerleme raporunda da, Türkiye, uygulanan internet yasaklarının ifade özgürlüğünü ve bilgi edinme hakkını kısıtlayan boyutlara vardığı gerekçesiyle eleştirilmiş ve 5651 sayılı kanunun Avrupa standartlarına uygun şekilde düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.”
“UYGULAMALAR, BİREYSEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASI YA DA KULLANILMALARINI ZORLAŞTIRICI NİTELİKTE OLMAMALI”
Yürütmeye, mahkeme kararı olmaksızın doğrudan “internete erişimin engellenmesi yetkisinin verilmesinin”, yürütmenin, yargının anayasal yetki alanına açıkça müdahalesi anlamına geldiğini vurgulayan Feyzioğlu, ayrıca, URL ve IP tabanlı erişimin engellenmesi yöntemleriyle birçok site ve servisin çalışamaz ve yayın yapamaz hale getirilebileceğinin de unutulmaması gerektiğini aktardı.
Türkiye Barolar Birliği olarak, söz konusu yeni düzenlemelerin, 21. yüzyılın olmazsa olmazı “bilgi toplumunun odağında bir Türkiye oluşumu”na katkı sağlamayacağı gibi, çağdaş dünyada eşit hak ve yükümlülüklere sahip, etken bir üye sıfatıyla yer alabilmesinin önünde de engel teşkil edeceğini değerlendirdiklerini vurgulayan Metin Feyzioğlu, mektubunu şöyle tamamladı:
“Yukarıdaki özet açıklamalarımız ışığında, sözü edilen 5651 sayılı kanuna ilişkin olarak şu hususların dikkate alınması gerektiği, takdirlerine maruzdur; şöyle ki: erişimin engellenmesi ya da kısıtlanması kararı, yalnızca hakim tarafından somut gerekçelere dayandırılarak verilmelidir.
Konuya ilişkin tüm kavramlar, hiçbir kuşkuya ya da yanlış yoruma neden olmayacak açıklıkla tanımlanmalıdır. Uygulamalar, ‘ileri fişleme’ örneğinde görülebileceği şekliyle hiçbir biçimde bireysel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ya da kullanılmalarını zorlaştırıcı veya engelleyici nitelikte olmamalıdır.
Durumu bilgilerine, gereğini takdir ve tensiplerine saygılarımla arz ederim.”
Türkiye Barolar Birliği’nden yapılan açıklamaya göre, Feyzioğlu’nun Cumhurbaşkanı Gül’e gönderdiği mektup şöyle:
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu imzasıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yeni “internet” düzenlemesine ilişkin bir mektup yazıldı.
Mektupta, “Söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesi halinde, temel hak ve özgürlükler sınırlandırılarak, adeta internete sansür getirilmiş olacaktır” denildi.
Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yazdığı mektupta, “Malumları olduğu üzere, 5651 sayılı ‘İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un özellikle ‘bireysel özgürlüklere daha geniş alanlar açılması’ amacına aykırı olarak, uygulamada temel hak ve özgürlükleri sınırlandıran sonuçlar doğurduğu; bu nedenle de, anılan yasanın ‘erişimin engellenmesi’ne ilişkin 8. maddesi, ‘demokratik hukuk devletinin teminat altına alması gereken hukuki korumayı sağlamadığı’ gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ‘ifade özgürlüğü’ başlıklı 10. maddesine aykırı bulunmuş ve sonuçta Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından tazminata mahkum edilmişti” dedi.
Metin Feyzioğlu hal böyle iken ve söz konusu 5651 sayılı kanunun çağdaş uygulamalarla çelişen hükümlerinin ortadan kaldırılması ile uygulamadaki sorunların giderilmesi çerçevesinde AİHS, AİHM kararları ve Türkiye’de de geçerli diğer uluslararası ilkeler dikkate alınarak gerekli düzenlemenin yapılması beklenirken; 7 Ocak 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Bazı Kanun ve KHK’lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” (Torba Kanun) içerisine sıkıştırılan maddelerle 5651 Sayılı Kanunun birçok maddesinde değişiklik yapılmasının öngörüldüğüne dikkat çekti.
“Öngörülen değişiklikler ne yazık ki, ilgili meslek kuruluşları, demokratik kitle örgütleri ve bilişim uzmanlarınca yapılan değerlendirme ve öneriler dikkate alınmaksızın TBMM Genel Kurulu’nda 7 Şubat 2014 tarihinde kabul edilmiş ve Zat-ı Âli’lerinin onayına sunulmuştur” ifadesini kullanan Feyzioğlu, şunları kaydetti:
“SANSÜR GETİRİLMİŞ OLACAKTIR”
“Söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesi halinde, temel hak ve özgürlükler sınırlandırılarak, adeta internete sansür getirilmiş olacaktır. Oysa, temel hak ve özgürlüklerin serbestçe kullanılmalarını esas, çok gerekli hallerde bir yasayla sınırlandırılmalarını ise istisna olarak kabul eden Türkiye Barolar Birliği, internete sansür uygulamasını, katılımcı demokrasiye aykırılığı yanında, başta AİHM ve ülkemizin taraf olduğu diğer uluslararası düzenlemelerde tanımlanmış olan ‘ifade özgürlüğü’ne de aykırı bulmaktadır.
Gerçekten, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Bilgi Toplumunda İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü Hakkında Bildirgesi’nin (CM 2005-56 final, 13 Mayıs 2005) ‘Bilgi Toplumunda İnsan Hakları’ başlıklı birinci bölümünde, elektronik ortamda ifade, bilgi ve iletişim özgürlüğünde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde belirtilen sınırlama nedenlerinden başka bir sınırlandırmanın söz konusu olmaması gerektiği belirtilerek üye devletlere, ‘devlet ve özel sansüre engel olmak için yasal ve uygulanabilir önlemleri’ alma yükümlülüğü getirilmiştir.
Benzer şekilde, Avrupa Konseyi’nin 2013 yılı ilerleme raporunda da, Türkiye, uygulanan internet yasaklarının ifade özgürlüğünü ve bilgi edinme hakkını kısıtlayan boyutlara vardığı gerekçesiyle eleştirilmiş ve 5651 sayılı kanunun Avrupa standartlarına uygun şekilde düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.”
“UYGULAMALAR, BİREYSEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASI YA DA KULLANILMALARINI ZORLAŞTIRICI NİTELİKTE OLMAMALI”
Yürütmeye, mahkeme kararı olmaksızın doğrudan “internete erişimin engellenmesi yetkisinin verilmesinin”, yürütmenin, yargının anayasal yetki alanına açıkça müdahalesi anlamına geldiğini vurgulayan Feyzioğlu, ayrıca, URL ve IP tabanlı erişimin engellenmesi yöntemleriyle birçok site ve servisin çalışamaz ve yayın yapamaz hale getirilebileceğinin de unutulmaması gerektiğini aktardı.
Türkiye Barolar Birliği olarak, söz konusu yeni düzenlemelerin, 21. yüzyılın olmazsa olmazı “bilgi toplumunun odağında bir Türkiye oluşumu”na katkı sağlamayacağı gibi, çağdaş dünyada eşit hak ve yükümlülüklere sahip, etken bir üye sıfatıyla yer alabilmesinin önünde de engel teşkil edeceğini değerlendirdiklerini vurgulayan Metin Feyzioğlu, mektubunu şöyle tamamladı:
“Yukarıdaki özet açıklamalarımız ışığında, sözü edilen 5651 sayılı kanuna ilişkin olarak şu hususların dikkate alınması gerektiği, takdirlerine maruzdur; şöyle ki: erişimin engellenmesi ya da kısıtlanması kararı, yalnızca hakim tarafından somut gerekçelere dayandırılarak verilmelidir.
Konuya ilişkin tüm kavramlar, hiçbir kuşkuya ya da yanlış yoruma neden olmayacak açıklıkla tanımlanmalıdır. Uygulamalar, ‘ileri fişleme’ örneğinde görülebileceği şekliyle hiçbir biçimde bireysel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ya da kullanılmalarını zorlaştırıcı veya engelleyici nitelikte olmamalıdır.
Durumu bilgilerine, gereğini takdir ve tensiplerine saygılarımla arz ederim.”
0 comments
Write Down Your Responses