KKTC Cumhurbaşkanı, müzakere sürecini Aydınlık’a değerlendirdi: Türk halkı körü körüne ‘evet’ demez
Eroğlu, ‘Toprak ve harita konusu, bütün konular üzerinde
anlaşmaya varıldıktan sonra ele alınacak’ diyerek Türk tarafının yol haritasını
açıkladı. Aynı zamanda süreçten duyduğu tedirginliği ortaya koydu
Kıbrıs’ta ABD yönetiminin baskısı ve doğrudan devreye
girmesiyle sözde “çözüm” için görüşmeler yeniden başladı. Böylece, Kıbrıs Türk
halkının varlığını tehdit altına sokacak bir sürecin de önünü açıldı.
Türkiye’nin gündemi 17 Aralık’taki büyük rüşvet skandalının patlak vermesinden
sonraki gelişmelere odaklanmışken, Ada’da KKTC’nin varlığını tamamen ortadan
kaldıracak, bugüne kadar Kıbrıs’ta elde edilmiş kazanımları yok edecek, ulusal
davayı sona erdirecek bir dizi gelişme yaşanıyor. Bu kritik süreçte adeta, “iki
arada bir derede” kalmış olan KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, aralarında
Aydınlık muhabirinin de bulunduğu dört gazeteciyi Lefkoşa’daki Cumhurbaşkanlığı
Sarayı’nda ağırlayıp kritik mesajlar verdi.
‘Sıkıntılı bir sürece gidebilir’
Eroğlu, görüşme sürecine ilişkin değerlendirmeler yaptı,
sorulara da içtenlikle yanıt verdi. Eroğlu açık açık söylemese de, satır
aralarında verdiği mesajlar Kıbrıs’taki sürecin oldukça sıkıntılı bir noktaya
gelebileceğine işaret etti. Sorular üzerine “Mutlu muyum değil miyim ben de
bilmiyorum. Umutlu olmaya çalışıyorum. Birkaç görüşmeden sonra karar
veririm...” diyen Eroğlu, sürecin gelişmesine ilişkin bilgi verirken de
“Açıkçası karşılıklı ziyaretler teklifi ilkönce Yunanistan’dan geldi. Ama Sayın
Davutoğlu’nun “karşılıklı bir ziyaret olsun” önerisi yapacağını düşünmediler.
Tabii şimdiye kadar bunu Yunanistan engellemişti. Şimdi ziyaretlerin yapılması
tabii önemli olacak” dedi.
‘Bilmeden oy verildi’
Annan Planı sürecinde aslında kimsenin bilinçli olarak oy
vermediğini dile getiren Eroğlu, “AB üyeliği çok önemli bir unsurdu. Denildi ki
maaşlar iyi olacak. Şartlar iyileşecek? Yoksa bu plana evet diyenlerin dörtte
üç buçuğu ne olduğunu bilmeden oy verdi” görüşünü dile getirdi.
Eroğlu, genel bir kanaat olarak Kıbrıs’ta imza noktasına
gelecek bir anlaşmayı herkesin istediğini, dile getirip, “Özellikle benim
imzalayacağım bir anlaşmayı KKTC’de kimse karşı çıkmayacaktır. Hristofyas
oturduğumuzda bana dedi ki, ‘Çok şanslısın; çünkü karşımda ben varım.’ Ben de
dedim ki ‘Asıl sen şanslısın; çünkü Türk toplumu anlaşmaya evet demeye hazır.
Şimdi bundan emin değilim” dedi. BM Özel Temsilcisi Alexander Downer ile
yaptığı görüşmelere ilişkin de bilgi veren Eroğlu, “Söylediği bazı şeyler var.
Unutmadım, Downer benden Rumların reddedemeyeceği bir şey vermemizi istedi.
ABD zorlayacak
‘Rum tarafı Annan Planına hayır demiş daha ne vereyim, Annan
Planına hayır diyenler mükâfatlandırılacak mı?’ dedim. O zaman ben de Annan’a
hayır dedim. İlkönce beni mükâfatlandırın dedim” diye konuştu. Eroğlu, Rum
lider Anastasiadis’in “Şu anda ben halkımın tekrar hayır diyeceği bir anlaşmaya
imza atmam; çünkü hayır demeleri bölünmüşlüğü tescilleyecektir” diye
düşündüğüne de vurgu yaparak, “Eğer ABD bizi poh pohlamasaydı, Obama, Ban Ki
Mun pohpohlamasaydı diyecektik ki biz bu işi 3 ayda bitirirdik. Ama herkes
devreye girdiğine göre bizi oturun oturun diye zorlayacaklar diye düşünüyorum.
Aslında kısa bir sürede bitirmemiz lazım. Önceden Mart-Nisan’da referandum diyebiliyorduk.
Şimdi onu söylemekte zorlanıyoruz. Bizim için Kıbrıs Türk halkını memnun edecek
bir anlaşmaya varabilirsek bizim için o kadar önemlidir” dedi. Eroğlu, bir
takvim belirleyip belirlemedikleri yönündeki bir soruya ilişkin olarak da
“Takvim önerimizden ziyade, bir an önce halledelim dedik ama henüz takvim
koyamadık” diye konuştu.
Ankara’ya ince mesaj
Son sürecin ayrıntılarına ilişkin Eroğlu ile Ankara arasında
sıkıntı yaşandığı zaten biliniyordu. Ankara’nın, Eroğlu’na bilgi verme gereği
duymadan, açıklanacak ortak metine ilişkin ABD’ye “evet” demiş olmasının soğuk
rüzgârları da beraberinde getirdiği artık sır değil. Eroğlu, “Ankara’nın
tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” yönündeki soruya da diplomatik bir dille
“Ankara müttefikleriyle işbirliği içerisinde olmuştur. Bizimle de
müttefikleriyle de işbirliği içinde olmuştur” diyerek yanıt verdi.
Sürece ilişkin ayrıntıları değerlendiren Eroğlu, “Bizim için
önemli olan, müzakerelerin başlamasıdır. Ama tabii ki bir ortak açıklama
yapmakla her şey bitmiyor. Müzakereler başlayınca sorun olumlu bir mecraya
girer düşüncesi hâkim. Müzakere masasında şimdi 6 başlık var. Her iki kesimi de
memnun edecek bir ortak çözüm bulabilirsek o plan geçer” dedi.
Halk yeni sürece nasıl bakıyor?
Annan Planı referandumunda yapılan propagandanın çok etkili
olduğunu vurgulayan Eroğlu, şunları dile getirdi: “Vatandaş birçok şeyi görme
gayreti içine girmemişti. Sadece o propaganda dönemi içerisinde verilen
vaatler... Lüks villalar, askerlik kalkacak, maaşlar avro olacak, devlet memurlarının
maaşları yükselecek gibi vaatlerle ki, çok güzel pompalandı bu ifadeler. Ben
siyasi hayatımda böyle, vatandaşı etki altına alacak bir propaganda
görmemiştim. Televizyon, meydanlar kullanıldı. Her şey kullanıldı ve başka
şeyler de kullanıldı.
AB’den ve ABD’den maddi yönde pompalanan şeyler de oldu.
Mesela ABD’liler açıkladı, biz 30 milyon dolar harcadık diye... Buna rağmen
yüzde 65 evet çıktı ama yüzde 35 hayır çıktı. Şimdi yine Rumları tatmin eden
bir anlaşma hazırlayalım diye bir anlaşma düşüncesi içine girilirse, bu da
Türklerin ‘evet’lerini ‘hayır’a döndürecektir. Neticede Kıbrıs Türk halkı da
1974’ten sonra bir yaşam şekline alışmıştır. 1974’te özellikle 1975’te güneyden
ve Türkiye’den gelen göçmenler henüz doğru dürüst yerleşmiş değildi. Hayat
derdindeydi. Şimdi aradan 40 yıla yakın bir süre geçtikten sonra bazı
gerçekleri görerek müzakere masasına oturulması gerekir. Kıbrıs Türk halkının
körü körüne evet diyeceğini zannetmiyorum.”
Deniz Kahraman / Lefkoşa
Kategorideki tüm içerikleri görmek için tıklayınız
0 comments
Write Down Your Responses